Bir dönemin sızısı ‘Varlık Vergisi’
Varlık Vergisi sık sık gündeme getirilir. Nedir Varlık Vergisi? “Varlık Vergisi ‘facia’ mıydı?” başlıklı yazımdan aktaracağım:
11 Kasım 1942 tarih ve 4305 sayılı kanunla konulan olağanüstü servet vergisine denir. Azınlıkların, özellikle Yahudi iş adamlarının vergiye bağlanması olarak anılmıştır.
O dönemde CHP iktidardadır. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’dür. Hükûmet, bu vergiye, “Olağanüstü savaş şartlarının yarattığı yüksek kârlılığı vergilemek” diye bir kılıf bulmuştur.
Sonra dönemin başbakanı Şükrü Saraçoğlu’nun Varlık Vergisi’ne dair sözlerini veriyorum:
“Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz. (...) Bu memleket tarafından gösterilen misafirperverlikten faydalanarak zengin oldukları halde, ona karşı bu nazik anda vazifelerini yapmaktan kaçınacak kimseler hakkında bu kanun, bütün şiddetiyle uygulanacaktır.”
***
Rıfat N. Bali’nin yayına hazırladığı “Varlık Vergisi- İtirazlar - Hatıralar - Hiciv Şiirleri ve Yazıları” çıktı. (Libra Kitap, 451 s.)
Kitabın tanıtılmasında şu bilgiler yer alıyor:
“Kasım 1942’de yürürlüğe giren Varlık Vergisi Kanunu’nun gayrimüslim vergi mükelleflerine ayrımcı ve keyfi bir tarzda uygulanmış olması artık bilinen bir gerçek. Bu kitapta kanunun uygulanmasından önce basındaki hissiyatı, verginin uygulanması sırasında yaşananları, yabancı diplomatik misyonların yabancı uyruklu mükelleflere tarh edilen vergilere itirazları, Aşkale’ye gönderilmiş olan mükelleflerin Cumhurbaşkanlığı’na gönderdikleri mektupları, dönemin havasını yansıtan hiciv yazılarını ve nihayet 1950’li yıllardan itibaren Varlık Vergisi’nin Türk siyasetinde ve
kamuoyunda nasıl hatırlandığı ve tartışıldığı anlatılmakta.”
“Varlık Vergisi ‘facia’ mıydı?” başlıklı yazımda ayrıca, Varlık Vergisi uygulamaları sırasında Maliye Bakanlığı’nda müfettiş olarak gelişmelere bire bir şahit eski bakanlardan Cahit Kayra’nın (1919-2021) “Savaş-Türkiye-Varlık Vergisi- Tepkiler ve Yanıtlar” kitabı üzerinde durmuştum. (Tarihçi Kitabevi, 7. bs., 368 s.)
Varlık Vergisi’nin uygulandığı dönemi anlamak isteyenler Cahit Kayra’nın “Savaş-Türkiye-Varlık Vergisi- Tepkiler ve Yanıtlar” ve Rıfat N. Bali’nin yayına hazırladığı “Varlık Vergisi- İtirazlar - Hatıralar - Hiciv Şiirleri ve Yazıları” kitaplarını karşılaştırarak bir yol bulabilirler.
***
Cahit Kayra, Varlık Vergisi’nden hareketle, Cumhuriyeti kuran kadrolarla hesaplaşıldığı düşüncesindedir.
Diğer taraftan yakın tarihi çok iyi bilen, özellikle Türkiye Yahudi tarihi üzerinde kalem oynatan, kendisinden çok şey öğrendiğimiz kıymetli araştırıcı Rıfat N. Bali’nin yorumu ise farklıdır. Derleyip yayına hazırladığı “Varlık Vergisi- İtirazlar - Hatıralar - Hiciv Şiirleri ve Yazıları” kitabının “Takdim”inde şunları yazar:
“Varlık Vergisi Kanunu’nun (1942-1944) gayrimüslim ve ataları Dönme olan mükelleflere karşı haksız, ayrımcı ve keyfi bir şekilde uygulanmış olması artık kamuoyuna mal olmuş ve toplumun -tamamı için olmasa da- en azından kayda değer bir kesimi için malum olan bir tarihi gerçektir.
Böylesi bir kabul Varlık Vergisi'nin mimarı olan CHP için de geçerlidir. Bu nedenle partinin geçmişte yapmış olduğu hatalı icraatlar ile yüzleşip mağdur ettiği her kesimle helalleşme çağrısında bulunan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ‘varlık vergileri altında inim inim inleyen azınlıklar, 6-7 Eylül olaylarının mağdurları ile helalleşeceğiz’ diyecekti [Besti Karalar, "Kılıçdaroğlu 'Helalleşme' Listesini Açıkladı", 16 Kasım 2021]. Bu kabulün bir diğer sonucu olarak da Fenerbahçe Kulübü Yönetim Kurulu, 1907 Fenerbahçe Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Yahudi iş adamı Rıfat Perahya'nın teşebbüsü ile adı Varlık Vergisi ile özdeşleşmiş olan dönemin başvekili Şükrü Saraçoğlu’nun adını taşıyan Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'nun adını Fenerbahçe Atatürk Stadyumu olarak değiştirilmesine karar verecektir. [“Şükrü Saraçoğlu'nun Adı Atatürk Stadyumu Olarak Değişiyor”, 9 Eylül 2023].
Kanunun gayrimüslim mükelleflere ayrımcı ve keyfi bir şekilde uygulanmasının doğrudan sonucu bir Müslüman-Türk burjuvazisinin gelişmesinin çabuklaştırılması olacaktır. Nitekim TBMM’nin tarihçesini inceleyen bir resmî yayında da Varlık Vergisi Kanunu’nun bu şekilde tatbik edilmesinde güdülen amaçlardan birinin bir ‘millî burjuvazi’, yani bir ‘Müslüman burjuvazi’, yaratmak olduğu tespiti yer almıştır...”
Rıfat N. Bali, ayrıca, bahsettiğimiz kitabından hareketle Cahit Kara’nın “savunması” üzerinde durur.
***
Rıfat N. Bali, özellikle Varlık Vergisi uygulaması öncesi ve uygulaması sırasında yazılan hiciv şiirleri yazılarından alıntılar verirken başta şunları yazar:
“Bu bölümde yer alan şiirlerin bir bölümü dönemin önde gelen mizah dergilerinde hicivli şiirleriyle yer alan Necdet Rüştü Efe’ye (1900-1969) aittir. Çamdeviren mahlası ile imzalı şiirler Faruk Nafiz Çamlıbel'in (1898-1973), Serkenkebin imzalı şiirler ise Aka Gündüz'ündür (1886-1958). Dönemin mizah dergilerinin demirbaş karikatür tiplemelerinden olan Mişon, Salamon, Rebeka adındaki erkek ve kadın Yahudi tipleri görülebileceği gibi bu şiirlerde de yer bulmaktalar. Şiirlerin ortak özellikleri Varlık Vergisi Kanunu'nun öncesinde ve tatbiki sırasında yayınlanmış ve dönemin hissiyatını açık bir dille yansıtmış olmaları. Bu hissiyatın İstanbul’da gayrimüslim tüccarlar ve ailelerin sürdürdükleri hayat ile ortalama Türk ailesinin hayatı ve geliri arasındaki büyük farktan ileri geldiği aşikâr bir şekilde belli olmakta. Şiirlerde, hiciv yazılarında ve karikatürlerde kolayca fark edilen ortak özellik ‘vurguncu’ ve ‘ihtikâr yapan’ tüccar tipin Yahudi olmasıdır. Bu bir yerde dönemin gazetelerinde yer alan karaborsa yapan tüccarlar ile firmaların genellikle Yahudi tüccarlar olduğu ile de uyuşmaktadır.”
Rıfat N. Bali’nin yayına hazırladığı “Varlık Vergisi- İtirazlar - Hatıralar - Hiciv Şiirleri ve Yazıları”nı okurken ara ara düşünüyor, ara ara tebessüm ediyoruz.
Okumak lâzım.