Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL
Murat Sururi ÖZBÜLBÜL

Bir bölen

Otokrat iktidarlar iktidarlarını rahatça sürdürebilmek için sadece yandaş olanları değil muhalif olanları da kontrol etmek, kontrolleri altında tutmak zorundadırlar.

Otokrat iktidarların muhalefeti kontrol edebilmek için kullandığı en temel yöntem ise bir bölen bulup muhalefeti parçalamaktır.

Siyasette güç astrofizikteki kütle çekimi etkisi benzeri bir etki yaratır; büyük kütleli yani siyaseten güçlü kişi ve yapılar küçük kütleli yani siyaseten daha güçsüz yapıları kolaylıkla yörüngelerine yani güdümlerine alıp bir kara delik gibi yutabilir.

Bir otokrat olayları akışına bırakırsa cazibesinden kopup yörüngesinden çıkanlar olur ve bu kütle başka noktalarda birikerek onun çekim alanına alternatif başka bir çekim alanı yaratabilir.

Otokrasiye heveslenen bir siyasinin önce kendi kütlesinden kopuşları, yörüngesinden çıkışları engellemesi ve sonra da başka noktada birleşip kütle kazanan yapıları parçalaması gerekir.

Otokrat bir lider ya da yapı bu noktada daima sadakati satın alarak kendi kütlesini ve çekim gücünü büyütmeye çalışır ama elbette bu yetmez, aynı zamanda karşısındaki yapıyı da bölüp parçalaması, kütlesini küçültmesi gerekir.

İşte tam da bu noktada otokrat liderlerin hizmetine amade, kıymeti kendinden menkul birtakım kifayetsiz muhterisler ortaya çıkar ve bir bölen olmaya soyunur…

Bunu en son 2023 seçimlerinde gördük, güya muhalif olan Sinan Oğan, Muharrem İnce ve Meral Akşener gibi siyasiler uyguladıkları siyaset tarzı ile muhalefeti bölüp parçaladılar, seçmenin kafasını karıştırarak iktidarın kazanmasına neden oldular.

Elbette bu siyasetçiler bunu bile isteye, taammüden arkalarında bir azmettirici olduğundan yani Sinan Oğan’ın lafıyla plana sadık kalarak mı yaptılar yoksa tamamen kendi hırs ve egoları yüzünden mi bu yola girdiler bilmek mümkün değil. Bildiğimiz, gördüğümüz şey şu; bu yapılanlar yüzünden çok rahat kazanılacak bir seçim altın tepside Recep Bey’e takdim edildi…

2023 seçim kampanyası boyunca Sinan Oğan ve Muharrem İnce iktidardan ziyade muhalefete yüklendi söylenmedik söz, atılmadık iftira bırakmadılar.

Meral Akşener Hanımefendinin o kadar çirkin bir üslup ile masadan kalkması ise yapılanların üstüne tüy dikti…

Sonuç seçimler kaybedildi parlamenter demokrasiye geçiş rüyası bir başka bahara kaldı.

Seçimler geçti de siyasi mücadele bitti mi?

Elbette hayır tek adam rejimi varlığını sürdürebilmek için her yolu deniyor özellikle 31 Mart seçimlerinde yediği büyük darbe, kaybettiği yerel yönetimler ve azalan oy oranları iktidarı büyük bir panikle çare aramaya yöneltmiş gibi görünüyor.

Yeni Genel Başkan Özgür Özel yönetimindeki CHP’nin 31 Mart seçimlerinde tek başına kazandığı büyük başarı, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a yönelen büyük teveccüh saray rejimini CHP içinde nasıl fitne çıkarır, CHP’yi nasıl böler parçalarız arayışına yöneltmiş gibi görünüyor.

Bu noktada 2023 seçimlerinde hezimete uğrayan, üstüne bir de Genel Başkanlık koltuğunu kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu’nu gaza getirmek ve CHP içinde bir Genel Başkanlık ve hizip kavgası çıkarmak iktidar açısından parlak bir strateji olarak görülüyor olabilir.

Bu strateji tutar mı?

Açıkça söylemem gerekirse bu stratejinin tutması bana pek mümkün görünmüyor. Kemal Bey bir kifayetsiz muhteris olarak bir bölen olmaya soyunsa bile bunu başarabilecek bir siyasi ve toplumsal gücü bulunmuyor. Hem CHP’nin yeni yönetimi ve hem de Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi siyasetçiler bu kadar büyük bir başarı ve popülariteye sahipken Kılıçdaroğlu’nun yel değirmenlerine saldırır gibi savaş açmaya kalkması beyhude bir gayret olacaktır.

Diğer yandan hem Özgür Özel ve hem de Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu son derecede deneyimli ve kolay kolay yaş tahtaya basmayacak, kendi ayaklarına sıkmayacak olgunlukta siyasetçiler. Bu kadar basit bir oyunu görmemeleri, önlem almamaları ve tuzağa düşmeleri bana pek mümkün görünmemektedir.

Diğer yandan Kemal Bey böyle bir yola girerse sadece Cumhurbaşkanlığı ve Genel Başkanlık seçimlerini kaybetmekle kalmayacak aynı zamanda tüm itibarını da kaybedecektir.

Anlamakta zorlanıyorum ama sanırım Kemal Bey kaybetme korkusu ve içindeki hırs ile gitgide kavgacı bir tutuma savruluyor yoksa niye Uğur Dündar ve Fatih Altaylı gibi duayen gazeteciler ile bu kadar düşük bir üslupla kavgaya girişsin ki?

Görünen o ki Kılıçdaroğlu kazanmayı bilmiyordu ama kaybetmeyi de bilmiyor muş…

Yazarın Diğer Yazıları