Beyinleri hasta olan devletler!

Çin'in İstanbul Başkonsolosu Cui Wei, milyonlarca Uygur Türkü’nün neden toplama kamplarında tutulduğu sorusunu cevaplandırırken "toplama kampı" ifadesini kabul etmediklerini söyledi. Wei, kamplar için "okul" benzetmesinde bulundu ve Uygurlar için, "Onların beyinleri hastalandı. Bu hastalığı tedavi etmek için o okulları kurduk." dedi.

Konu, Türkiye’de medyanın ve siyasetin gündemine girmedi ama futbol dünyasından iki tepki geldi.

Galatasaray kaptanı ve millî futbolcu Kerem Atatürkoğlu, 10 Şubat'ta yaptığı açıklamada "Hastalıklı olan onların beyinleri değil; hastalıklı olan, insanları ailelerinden zorla koparıp toplama kamplarına götüren soykırımcı zihniyet" dedi.

Trabzonspor’un sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda da "Çin Hükûmeti’nin Uygur Türklerine uyguladığı acımasız baskı ve zulmü kınıyoruz. Tüm dünyayı Uygur Türklerinin temel haklarını korumaya davet ediyoruz!" ifadeleri kullanıldı.

***

Vatandaşlarının bir bölümünü “beyinleri hastalandı” diye kamplarda toplayıp onlara zulmetmek, Çin’in devlet politikasıdır.

Bu da Kerem Aktürkoğlu’nun belirttiği gibi Çin devletini yönetenlerin beyninin hasta olduğunun kanıtıdır.

Herhangi bir devlet, toplumun tamamını veya bir kısmını eğitimden geçirmek istetebilir ama onları sahip oldukları kimlikten uzaklaştırmak için toplama kamplarında beyin yıkama operasyonuna girişirse, bunun sebebi ırkçılıktır.

Irkçılık işte bu olayda görüldüğü gibi, devletleri akıl dışı yöntemler kullanmaya götürebiliyor. Çin’in toplama kampı uygulaması, model olarak Hitler’in toplama kamplarından alınmıştır. Tek fark, Hitler’in toplama kamplarında cesetleri yakmak için fırınlar bulunmasıydı. Hitler, farklı dinden olan insanları öldürtüyordu... Çin ise farklı kökenden olan insanların kimliğini, onların beyninde yok etmeye çalışıyor. Tipik bir mankurtlaştırma yöntemi...

Vikipedi’ye göre ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un 1980 yılında yazdığı Gün Olur Asra Bedel adlı romanında, işlediği "mankurt" ve “mankurtlaştırma” kavramları ''sosyal kimlik değiştirme ve öz köküne yabancılaştırma" anlamıyla sosyal psikoloji literatürüne girmiştir...

***

Cui Wei’nin itirafı, Türkiye’de sadece medyanın değil, siyasetin gündemine de girmedi. Bunun sebebi de Türkiye’nin devlet politikasıdır! Türkiye Cumhuriyeti devleti, kendisini var eden Türk milletinin soydaşlarına karşı girişilen mankurtlaştırma eylemine uzun süredir sessiz kalıyor. Hatta milliyetçilik iddiasındaki siyasi parti bile konuya girmemeye özen gösteriyor.

Bunun da bir çeşit mankurtlaşma olduğunu görmek gerekiyor...

Uygur Türklerine özellikle ABD sahip çıkar gibi görünüyor. ABD’nin hedefi, dünya liderliğini ekonomide dünyanın birinci gücü haline gelen Çin’e kaptırmamak, bunun için de Çin’i istikrarsızlaştırmaktır.

Çin ise doğuştan gelen insan haklarını hiçe sayarak kendi devletini istikrarsızlaştırmış oluyor...

Çinli yetkililer, dünya genelinde uyguladıkları politikada amaçlarının daha adil bir dünya düzeni kurulmasına katkı sağlamak olduğunu anlatmaktadır. Çinli yetkililer, bu çabaları “Çin ulusunun yeniden doğuşu” olarak tanımlamaktadır. Nejat Eslen’e göre Çin’in stratejisinin özü “ağır bir çarpışmaya girmeden hasmın direncini kırmak”tır.

Çin, Uygur Türklerinin kimlik direncini kırmak isterken, kendi ulus kimliğini zedelemiş oluyor ve devlet olarak soykırımcılık yapmış oluyor... Böylece kendi millî direncini sakatlıyor. Soykırım uygulayan bir devletin, benzer bir uygulamayı, kendi halkının başka bir kesimime de uygulamayacağının garantisi yoktur.

***

Euronews’ün 2019’daki bir haberine göre ABD Savunma Bakanlığı'nda Asya politikalarını idare eden Randal Schiver, Çin için "Çinli Müslümanları zorla toplama kamplarına hapsediyor" ifadelerini kullanarak bu kamplardaki tutuklu sayısının 3 milyona yaklaşmış olabileceğini de duyurmuştu.

ABD'li yetkililer, Çin'in, Doğu Türkistanlı Müslüman azınlığın çocuklarına Kur'an-ı Kerim öğretmek ve çocuklarına Uygur isimleri vermek gibi dini ve kültürel uygulamalarını suç kapsamına aldığını açıklamıştı.

Bağımsız akademisyen ve gazeteciler de bölgedeki sıkı güvenlik ve DNA toplama uygulamalarını belgelemişti.

DNA toplamak yöntemi, aslında ABD dayatmasıyla ve çeşitli kılıflar altında sağlık politikası olarak Türkiye dâhil bütün dünyada uygulanıyor. Bilimsel olarak DNA’ya göre ilaç veya aşı geliştirmek de mümkün, soykırım yapmak da...

NOT: Başlığa, “devletin beyni olmaz” diye itiraz edecekler çıkabilir! Kelimeyi “devletleri idare edenlerin beyni” anlamında kullandığım açıktır.

Yazarın Diğer Yazıları