Beyaz.... Kırmızı... En büyük...
Nasıl bir ülkeysek artık yerin üstü yakıyor, yerin altı yıkıyor.
Şehitlerle yüreklerimiz kan ağlarken Van’la sarsıldık. Bir kurşunun yarasını saramadan bir başka yarayla enkaza döndük. Kan çanağı gözlerimiz yeniden, aktı, göl oldu. Hakkâri kan ağlarkan, Van, can acısıyla doldu.
Bir başka tarifsiz kederle alev alev yanan stadyumlara girdi şehitler, depremde yıkılan evler. Şike kaosunun, teşvik girdabının içinde boğulan feryatlara karıştı, şehit ağıtları, enkaz altından gelen sesler...
**
Futbolun büyüsü bu; Doğu’dan Batı’ya, her kentte, her golden sonra yerli, yabancı farketmeden tüm ayaklar tribünlere koştu, eller ‘selam’ durdu, Mehmetçik oldu. Tüm saha ‘Vatan’dı, tüm stadlar ‘Van’dı.
**
Taraftar karalar bağladı, şehit isimleri yeşil çimlerin üzerini kapladı, kapkara formalarla. Herkes matemde, herkes 24 numara. Yüzbinler tek tek isimleri okudu, Türkiye uğuldadı. “Burada, içimizde” diye haykırdı tribünler.
Yıldızlar simsiyah parıldadı. Simsiyah pankartları tutarak çıktılar sahaya. Haine tepki, acılara metanet, ‘santra’daydı.
Genç spor yorumcusu Ersin Düzen, şehitleri anarken aklına babası geldi. Üzüntüsü yüzüne tokat gibi vurdu. Saklayamadı. Doluydu, taştı, ağladı, ağladı... Hüzün, saygı kolkolaydı...
**
Hakkâri’de, Çukurca’da, ‘sınır’da, ‘ötesi’nde temizlik harekatı başlarken, ‘şike harekatı’nın vurduğu kulüplerde şimdi ‘deprem’ vardı.
Galatasaray’ı, Fener’i, Beşiktaş’ı, Eskişehir’i, Bursa’sı içlerinden içerde yatanlarını değil, içinde yatanlarla köpürdü. Demeçler patladı, demeçler yardım oldu, paketlendi, TIR’lar yola fırladı. Van’ı bir başka muhabbetle derinden seven Şeytan Rıdvan, acıyı derinden hissetti o akşam. 5 dakika sürdü, Türkiye’nin konuştuğu koca program. Şehitlerle titreyen Hikmet Hoca, 7.2’yle bir kez daha sarsıldı. Gölcüğü, asla unutamayacağı o 7.4’lük geceyi yeniden yaşadı ekranlarda. Van’ı, Vanlıyı bağrına bastı.
**
Real Madrid, Liverpol resmi internet sitelerinden, Twitter’dan, Facebook’tan dünyaya mesaj attı. İngilizce, İspanyolca bilsen, eminim, “Anlıyam, şanlıyam, number One’lıyam” diye tercüme ederdin. Türkçesi, “Türk misafirperverliğini nasıl unuturuz Depremden etkilenenlere en iyi dileklerimizi, içten gönderiyoruz, aklımızdasınız” diyeydi. Öz Türkçesi, Türkiye’ye duyulan sevgiydi. Kalpleri bize çevriliydi...
Futbol takım oyunudur derler. Doğrudur, ama o parlayanlar olmasa. Binlerce kilometre öteden “Allah’ım hepsini koru” diye haykıran Kolombiyalı abide Mondragon’un; Kadıköy’ün hâza beyefendisi Alex’in; uzaktaki milli gururlarımız Tuncay Şanlı’nın, Nuri Şahin’in; matemini koluna bantlayan Arda Turan’ın yüreği, bir Mehmetçik attı, bir Van. Mehmet Topallı Valencia, tüm İspanyol taraftarlar, Türkiye için, şehitler için, toprak olanlar için kollarında siyah bantla saygı durdu. Gören, “Helal olsun” diyordu.
**
Evet, top yuvarlıktır! Ama haysiyetsiz ‘dört köşe’liler kadar değil...
Skandalın ağababası, UEFA utanmalı!
2012 Avrupa Şampiyonası bildiğiniz gibi Polonya-Ukrayna çiftinin. 4 yıldır hasretle beklenen turnuva bu iki ülkede oynanacak. Bu dev organizasyona ev sahipliği yapmanın katı şartları var. Tüm alt yapı hazır kentler, dört dörtlük statlar olmazsa olmazı. Ama hesapta! Polonya’da bunları ara ki bulasın. Otel yok otel. Onlar da kalkmış gözlerini Türk öğrencilerin de kaldığı yurtlara dikmiş. Gençler kapı dışarı edilmiş. Skandalın ağababası. Türkiye’ye kapısını kapayan UEFA utansın.
Galata’daki kiliseyi neden istersin?
Bu Patrik’e dikkat! Ne zaman ortadan kaybolsa, ülkeye dönüşte, ince hesapların peşine düşüyor. Tıpkı üç kiliseye göz diktiği gibi. AB sopası gösteren Patrik Efendi’nin Türkiye’yi dava edeceği kiliselerden biri Atatürk’ün emriyle 1924’te Papa Eftim Ailesi’ne bırakılan Galata’daki Türk Ortodoks Meryem Ana Kilisesi. Planın ilk ayağı Eftim’in (Zeki Erenerol) aforozuydu, edildi. Şimdi ikinci ayak koşuluyor. Patrikhane, 87 yıllık bir kinle hareket ediyor, mal bahane, intikam istiyor.