Bence de ‘karadullar’!
Patlama Moskova’da mı oldu; manşet hazır öyleyse:
Çeçen saldırganlar!
Karadullar!
Kabus geri döndü!
Bir dur, bir soluklan, bir düşün, sindir haberi; gazeteciliğin altın anahtarını sok devreye; sor, sorgula!
Ama yok; istisnasız hemen bütün gazeteler, kafadan “suçlu ayağa kalk” başlıklarıyla hükümlerini verdiler dün!
***
Pek tabii...
Pek olası...
Çeçenler de olabilir ama....
Ya değilse?
İran’daki “yeşil” ayaklanma da, rejim muhaliflerinin “baskılar bizi yıldıramaz” çıkışından ibaretti size göre. Daha demokratik bir İran istiyorlardı o kadar!
Ne oldu sonra?
ABD’nin, darbe yaptırmak için İran direktörü Jillian Burns’e 400 milyon dolarlık bütçe tahsis ettiği ortaya çıkmadı mı?
Size kalsa, Tunus iktidarının devrilişine sebep, birkaç “diplomalı işsiz”in galeyanına gelen halkın “isyanı”ydı. Diğer ülkelere sıçrayacağını düşünenler, hele bunun “Genişletilmiş Orta Doğu Planı”nın ayağı olduğunu ileri sürenler “paranoya” üretiyordu.
Ne oldu dün;
Lübnan karıştı!
Kime anlatıyoruz ki...
Size göre Türkiye’deki bütün solcuları sağcılar, bütün sağcıları da solcular öldürmüştü zaten değil mi?
Bir ülkücüyle bir devrimcinin aynı tabancadan çıkan kurşunlarla “kurban edildiğine” ikna olana kadar nasıl da dumura uğramıştınız?
11 Eylül’ün hakikaten de bir “intihar eylemi” olabileceğine inanmamıştınız siz değil mi; Irak ve Afganistan’dan ABD’ye tabut tabut asker taşınmaya başlandığında dank etti size, emperyalizmin 11 Eylül 2001 günü kendisini Dünya Ticaret Merkezi’nden Orta Doğu bataklığına attığı!
***
En başta dediğim gibi Çeçenler de olabilir pekala mevzu o değil ama; gazeteci dediğin hiç mi gündeme getirmez canım diğer olasılıkları?
Odatv, Medvedev’in daha birkaç gün önce, füze kalkanı konusunda uzlaşmış gözüktükleri NATO’ya kazan kaldırdığını hatırlatmış mesela.
Açık açık “NATO ile anlaşamazsak nükleer savunmamız için füze sistemlerimizi kurmak için harekete geçeriz” diyen bir Rusya ellerini titretmemiş midir sanıyorsunuz Orta Doğu ve Kafkaslar’ın yeniden dizayn operasyonunda görev alan cerrahların?
Düşünsenize Rusya’nın dediğini yapıp ABD ile “silahlanma yarışı”na girdiğini!
Dağları deldiren korku havaalanı bombalatamaz mı?
***
Ha bana sorarsanız “kim?”
Medyada patlayan bombaların sorumlusunu söyleyebilirim sadece:
Bence de ‘karadullar’; boşadıkları mesleklerinden intikam alıyor olmalılar!
+++
“Maymundan mı geliyoruz?” diye soran öğrencisine Evrim Teorisini anlatan öğretmene “uyarı” cezası
verilmesi üzerine “Darwin çocuklarımızla bilimsel düşünce arasında duran en büyük duvar” diye yazmış İsmet Berkan... Primatlar aşkına; gücüne mi
gitti yoksa!
İsmet Berkan
+++
Safları sıklaştırın; liberal sızma var
Kendilerine liberal maskesi takmışları görüyorsunuz değil mi, giderek hükümetle savaşır hale geldiler.
Kimileri gördüğüm kadarıyla gerçekten “artık utanmaya başladılar” ama önemli bir kesiminin menfaatlerine halel geleceği endişesi taşıdıklarını tahmin ediyorum.
Geçenlerde eski bir siyasetçi ile karşılaştık. “Kendinize dikkat edin, liberaller harekete geçti, yakında sizin pabucunuz dama atılabilir” dedi.
Güldüm tabii, ne demek istediğini anlamamak mümkün mü?
Ama siyasetçi dostum ciddiyetini hiç bozmayarak sürdürdü; “Bak gülme, aslında sen de bunları iyi tanırsın, yakında öyle bir hale gelirler ki, sizlerin yüzüne bile bakan olmaz.”
Ben de “Canım o kadar da değil, şu geçen yıllarda herhalde bu ülkenin demokratları, hukuka, özgürlüklere, insan haklarına saygılı insanları bunların ne olduğunu anlamışlardır” diye karşı çıktım.
“Sakın öyle düşünme” dedi “Halkın bu konuda görüşünün ne önemi var; siyasetçiler, bürokratlar, medya yöneticileri değişmeyecek ki. Bu takım öyle işini bilir ki, menfaat birliğini anında kurarlar, sen bir bakarsın ki düne kadar seni övenler birden onların etrafında pervane olmuş. Ayrıca sanki bu adamlar dün bugünkü iktidara karşı değil miydi, nasıl bu iktidarın kölesi oldularsa, yarın anında öteki tarafın da kölesi olurlar.”
Siyasetçi dostum son söz olarak da şunu söyledi; “Ayrıca görmüyor musun, birkaç maskeli hükümeti eleştirdi diye medyadaki bazı ahmaklar da destek yazılarına başladılar bile. Onun için dikkat, safları sıkı tutmazsanız aranıza liberaller sızacak, sizi de bozacak.”
Vallahi bunlar yarın AKP karşıtlarının baş tacı olabilirler.
Çünkü bundan sonra liberal maskelilerle iktidar arasındaki durum eskisi gibi olmaz. Anladığım kadarıyla Erdoğan artık bu tiplere pek gerek duymuyor. Yani sıra tasfiyeye geldi. Hep söylüyordum, dinleyen olmuyordu, ama işin doğası budur. Kullanıldılar, atılacaklar.
O halde bunlar “yeni kullanılma alanları” bulmak zorunda.
Can Ataklı / Vatan
+++
Ha şunu bileydin!
“Biliyor musunuz, bazen galiba deliriyorum diye düşünüyorum, bu ülke aklımı başımdan alıp beni bir meczuba çeviriyor.”
Ahmet Altan / Taraf
+++
Şöhret karın doyurmuyor
“Tıpkı Britanya’nın eski kolonileri ile yaptığı gibi Türkiye de bir milletler birliğine dönüşebilir... Bana hatırlattı ki Britanya eski kolonileri ile bir ortak refah bölgesine sahip. Neden Türkiye liderliğini Balkanlardaki eski Osmanlı topraklarında, Ortadoğu’da ve Orta Asya’da yeniden inşa etmesin?” (Jackson Diehl’in Ahmet Davutoğlu ile yaptığı söyleşi,Washington Post, 5 Aralık 2010)
Davutoğlu veya Erdoğan ne kadar reddederse etsinler, Ortadoğu ülkeleri ne kadar rahatsız olurlarsa olsunlar, gönüllerde yatan aslan “tıpkı Britanya’nın eski kolonileri ileyaptığı gibi” Ortadoğu’da, Balkanlarda, Orta Asya’da Türkiye önderliğinde bir milletler birliği yaratmaktır.
Benim derdim de bıkmadan usanmadan bu idealin hiçbir yere gitmeyeceğini, hatta ülkeye zarar verebileceğini kamuya anlatmaktır.
(...)
Kanımca, Türkiye adı ister “çok merkezli dış politika” olsun, ister “Yeni Osmanlıcılık”, tuttuğu yolda şan/şöhret dışında hiçbir kazanç sağlayamadığı gibi bazı ülkelerce alabildiğine kullanılmaktadır.
Cüneyt Ülsever / Hürriyet
+++
Seçimler yaklaştı, bazı milletvekilleri yeniden aday olabilmek için yine “yağcılık sınırlarını” zorlamaya başladı. AKP Mersin Milletvekili Ali Er, Türkiye’nin 2001 yılındaki durumunu Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş dönemine, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı da Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e benzetmiş... Atatürk’e benzetilmek Recep Tayyip Erdoğan’ın hoşuna mı gider, yoksa onu kızdırır mı; orasını bilemiyorum... Bildiğim tek şey, “yapan” bir insanla, “yıkan” bir insanın asla birbirine benzemeyeceği...
Mustafa Mutlu / Vatan
+++
Yağdanlık kapakları fora
Adı: Ali Er. AK Parti Mersin Milletvekili...
Ben bu ismi bir yerden hatırlıyorum galiba?
Evet, buldum: ANAP’ın şaşalı günlerinde ANAP milletvekili idi... Turgut Özal’a bağlıydı.
Sonra?
Turgut Özal gitti yerine Mesut Yılmaz geldi. Bu milletvekili, bu sefer de Mesut Yılmaz’a bağlı oldu. Dün gibi hatırlıyorum: Benim sunduğum haber programında Mesut Yılmaz’ı övüyordu.
Sonra?
AK Partili olmuş. Bu sefer de Tayyip Erdoğan’ı övmeye başlamış. O kadar ki, dün yaptığı bir açıklamada Tayyip Erdoğan’ı Atatürk’e benzetmiş.
Bazıları diyor ki: “Liderler demokrasisinde olur böyle şeyler. Sistemin değişmesi lazım”.
Katılmıyorum. Kesinlikle katılmıyorum.
Dünyanın hangi sistemini getirirseniz getirin, Ali Er gibiler mutlaka bir çıkış noktası bulacaktır.
Yani sorun, biraz da mizaç ve karakter sorunu galiba...
Ahmet Hakan / Hürriyet
+++
İttifaka bak
“Ucube”nin heykeltıraşına Mısır Çarşısı bombacısı
Selek’in AB’li hamisi sahip çıktı.
“Ucube”nin heykeltıraşının medyada yer alış biçimi şöhret olmaya çalışan yeni yetme kızlar için tasarlanan “proje” haberleri andırıyor: Sigaraya başladı... Kırıldı... Kızdı... Öksürdü... Aksırdı... Gaz çıkarsa haber artık... İyi de oluyor; öğrenmiş oluyoruz nerede dönüyor hangi dolaplar!
Aksoy en son AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Helen Flautre’ü ağırlamış atölyesinde. Flautre geçen yıl da Mısır Çarşısı bombacısı Pınar Selek’e verdiği destekle gündemdeydi Türkiye’de.
Nitekim ülkemize teşrif nedeni de Yargıtay Genel Ceza Kurulu’nun Selek hakkındaki beraat kararını bozmuş olması! Sömürge valiliği damarları kabarmış anlayacağınız.
Flautre, “Yıkımı engellemek için uluslararası sanatçı komisyonu” organize edeceğini söylemiş Aksoy’a. “Sahipsiz sanatçıya çullanıyorlar” diye ajitasyon yapanlara kapak olsun.
“Türkiye’nin en büyük gazetesi” olduğu iddiasındaki Hürriyet bir de “gizli bilgi”yi ortaya çıkarmış haberinde: “2005 yılında bir ziyaret sırasında eski Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu’na Mehmet Aksoy ismini Joost Lagendijk ile Osman Kavala önermiş!”
İlahi Hürriyet!
Yahu biz ne yazıyoruz kaç yıldır burada?
Olmuşken tam olsun; Lagendijk ile Kavala’nın ne işi varmış Kars’ta onu da “ortaya çıkarın(!)” bari de alem “ucube”nin perde arkasındaki asıl tezgahı da “sizden öğrensin!”
+++
Ölmek, Silivri’de
olmaktan iyidir
...Düşünüyorum da, bazen ölüm, düşünüldüğü kadar kötü değil.
Uğur Mumcu öldürülerek, zaten efsane olan adını, Türk basın tarihine perçinledi. Kimsenin söküp atamayacağı bir şekilde.
Bazen ölüm insanın görüp de kahrolacağı şeyleri görmesini de engelliyor.
Ve düşünüyorum da, Uğur Mumcu bugün hâlâ aramızda olsaydı, ki 68 yaşında olacaktı, şimdi bu yaşta Silivri Cezaevi’nde yatıyor olabilirdi.
Acaba hangisini tarcih ederdi.
O gün kahpece öldürülmeyi mi, yoksa bugün Silivri’de olmayı mı?
Fatih Altaylı / Habertürk
+++
Bir de soruyorsunuz;
Uğur’u kim öldürdü?
Canileri, katilleri, tetikçileri, eli kanlıları saldınız...
Ve soruyorsunuz:
“Uğur Mumcu’yu kim öldürdü?..”
Uğur Mumcu’nun düşünce arkadaşlarını da öldürdünüz, kalanlarını toplayıp hapishanelere doldurdunuz...
Soruyorsunuz:
“Uğur Mumcu’yu kim öldürdü?...”
Uğur Mumcu’nun gazetesi 50 bin satıyor...
Tarikatların gazeteleri 500 bin, 600 bin, 800 bin...
Hâlâ soruyorsunuz...
Uğur Mumcu’nun “Rabıtası” gerçekleşti...
Kemalizm bir öcü, bir düşman, bir yok edilesi fikir...
Türkiye’yi karşıdevrim yönetiyor...
Uğur Mumcu’yu öldürmeye devam ediyorsunuz...
Hâlâ soruyorsunuz...
Bekir Coşkun / Cumhuriyet
+++
KISA... KISA...
Sabah haber kuşağının öne çıkan programı Mesut Yar’la Uyan Türkiye’nin yayın günleri bir kere daha değiştirildi. Yar Star TV izleyicisiyle daha önce olduğu gibi yine sadece haftasonları buluşabilecek.
Yeni Şafak’ta Fehmi Koru’dan boşalan yerde yazacak isim belli oldu: Aldülkadir Selvi!
İnternet yatırımlarını yüzde 25 küçültme kararı alan BBC çeşitli dillerde yayın yapan 180 siteyi kapanıyor.
Zaman gazetesi Hafta Sonu Ekleri Yayın Editörü Abdullah Kılıç, Radikal Gazetesi Haber Müdürlüğüne getirildi.
+++
“Delikanlı densizliği”
Rasim Ozan Kütahyalı, Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasında seçim yapmakta zorlanıp iki tarafa da mavi boncuk dağıtınca “delikanlı densizliği” yapmakla itham edildi Yasemin Çongar tarafından. Kütahyalı’nın önceki yazıları, ekran konuşmaları geçti hızla gözümün önünden... İyi de, görünen o ki siz bu zatı sırf “delikanlı densizliği” yapsın diye istihdam etmişsiniz zaten!