Belediyelere yeni bir yaklaşım...

AKP iktidarı, birçok belde belediyesini kaldırdı. Birçok belde ilçe belediyesine bağlandı. Ancak tamamında hizmet kalitesi düştü. Bunların çoğu ilçe belediyelerine uzak. Tek belediye, birçok eski beldeye hizmet götürmekte zorlanıyor.
Mahalli hizmetler en yakın çevreyi kapsadığında daha etkin oluyor. Çünkü yakın çevrenin nüfus karakteri, çalışma alanları da birbirine daha çok benziyor. Belediye sınırları genişleyince, bu ihtiyaçlar da aksamaktadır.
Belediyeler bazı vergi ve harçları topluyor. Ancak bu topladıkları yetmiyor. Bu nedenle ayrıca bütçeden pay veriliyor. Ne var ki bu paydan hoşnut olmayan belediyeler var. Özellikle tatil yörelerinde de nüfusu beş-on bin olan belediyelerin, yaz nüfusu yüz binlere çıkıyor.
Meclis’te, bütçeden il özel idarelerine ve belediyelere verilecek payın yeni kriterlere göre dağıtılmasını konu alan bir yasa çıktı. Ancak ne yaparsak yapalım, belediye gelirleri bu kadar dağınık olduğu için ne yaparlarsa yapsınlar hizmet yapmak için bir gelir-harcama programı tutturamazlar.
Sistemi sil baştan değiştirmek ve bunun için önce kamu sektörünü yeniden yapılandırmak gerekir.
Ekonomide, büyüme ve gelişmenin temel prensibi mevcut kaynakları en etkin bir şekilde kullanmaktır. Kamuda kaynakların etkin kullanılması, en az harcama ile en faydalı kamu hizmetinin yapılmasıyla mümkün olabilir.
Eldeki kaynakları en verimli hizmetlere tahsis edebilmek için, bu kaynakların bir merkezden yönetilmesi gerekir. Bu çerçevede:
1) Kamuda yeniden yapılanmaya gidilmelidir.
Her şeyden önce merkezi devlet ile mahalli idarelerin yetki ve sorumlulukları yeniden tarif edilmelidir.
Mevcut durumda belediyeler trafik sorununu, altyapı sorununu, park sorununu çözmezken, özellikle seçimlerde popülist amaçlı yardımlar da dağıtıyorlar. Seçimlere az kala özel şirketler kurup, yüzlerce işçi almaktadırlar. Seçimden sonra bu işçileri çıkarmaktadırlar.
Büyük şehir belediyelerinin sınırları ile il sınırının birleşmesi, kamu hizmetlerinde anarşiye yol açmıştır. Karayolları’nın, uzmanlığı nedeniyle bir yılda bitirebildiği otoyolları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi 6 yılda bitiremiyor.
2) Mücavir alan içinde yaşayan nüfus yapısına göre belediye hizmetlerinde uzmanlaşmaya gidilmelidir.
Örneğin, turistik iller ve ilçelerde, yaz-kış hizmet farklılıklarını dikkate alarak yatırım programı yapılmalıdır. Makine ve teçhizatın atıl kalmasını önlemek amacıyla, yaz ve kışın farklı hizmet yapabilen makine ve donanım yapılmalıdır... Bunları yalnızca yaz veya yalnızca kışın kullanacak belediyeler arasında işbirliği yapılmalı. Bu yolla atıl kapasite önlenmelidir.
Bir başka örnek, emeklilerin yaşadığı sakin yerlerde, park sayısı artırılmalıdır.
İşçinin çoğunlukta olduğu yerlerde toplu taşımacılık hizmetlerine öncelikli kaynak tahsis edilmelidir.
3) Global bütçe uygulamasına geçmeliyiz.
Ne yaparsak yapalım, üç oradan beş buradan gibi yöntemlerle, yerel yönetimlerde kaynak ihtiyacı sorununu çözemeyiz.
Bu nedenle tüm vergi ve harçları, vergi daireleri toplamalıdır. Belediyeler ve il özel idareleri de üç yıllık ve yıllık yatırım programlar yapmalıdır. Bu programlara göre global bütçeden her yıl ödenek verilmelidir.
Bu yolla belediye harcamaları da Meclis denetimine girmiş olacaktır.
Yine hangi kritere göre verilirse verilsin, mali denkleştirme amacıyla bütçeden aktarılan kaynakları isteyen belediye aşabiliyor. Kamuya olan borçlarını ödemiyor. Veya hazine kefaletinde daha çok dış borç alıyor.
Bugüne kadar eğer fonları çıkarsak, kamuda hazineye en yüksek borcu olan kuruluşlar belediyelerdir.

Yazarın Diğer Yazıları