Beka sorunu değil, demokrasi sorunu!
Demokrasinin en kısa tanımı "şartların eşit kılınmasıdır." Şartlar asimetrik bir ortam sunuyorsa sonucun asimetrik olması doğaldır. Eşit olmayan şartları eşit kabul eden bir sistem, hastadır.
Demokrasi özgür ortam, adil şart ve seviyeli propaganda ister. Millet iradesinden ancak şartların eşit olduğu yerde bahsedilebilir. Şartların eşit kılınmadığı yerlerde vatandaş iradesinin ortaya çıkması çok zordur. Bir tarafın her imkânı elinde tuttuğu diğer tarafın kendini dahi ifade etmekten aciz kaldığı yerde herhalde şartların eşit olduğu söylenemez.
Televizyonların tamamına yakınının neredeyse yirmi dört saat iktidar yanlısı adayların propagandasının yaptığı bir yerde, muhalif adayların kendilerini ve projelerini ifade etmeleri mümkün müdür?
Bir tarafın televizyonları, gazeteleri, bürokrasisi, burjuvazisi, akademisyeni, programcısı, dinî destekçisi var. Diğer taraf hem propaganda hem de olanı biteni halka anlatma konusunda zorlanmaktadır.
Dahası yeni sistemde muhalif partiler adeta devletle seçime girmektedir. Türkiye'nin her yerinde cumhurbaşkanının fotoğraflarıyla AK Parti'li belediye başkan adaylarının fotoğrafları bir arada, yan yana seçmenlere sunulmaktadır.
AK Parti'nin bir Büyükşehir Belediye Başkan adayı, "daraldığımız yerde sırtımızı gidip dayayacağımız bir ağa var" diyerek cumhurbaşkanının kendi arkasında olduğunu söylüyor...
Şimdi şu soruyu sormak zamanıdır; Arkasına devleti, cumhurbaşkanını, hükûmeti, bürokrasiyi, diyaneti, sermayeyi almış olanlarla olmayanlar arasında yapılan seçim adil olabilir mi? Dahası böyle bir seçim gerçek anlamda millet iradesinin ortaya çıkmasını sağlayabilir mi?
Her iki sorunun cevabı da "hayır" olacaktır. Bu şartlarda yapılan bir seçim formaliteye indirgenmiş bir seçim olabilir!
İşte bu gerçek beka sorunu yaratır.
Beka sorunu nedir?
Seçimler farklı düşünenleri ayrıştırmak, ötekileştirmek, kutuplaştırmak için yapılmaz. "Biz hakız karşımızdakiler batıl" demenin adı siyaset değildir. Siyasi rakibi "hain", "bölücü" ya da "kötü" ilan etmek gerçekte siyaset değil topluma yapılan en büyük kötülüktür. Bu üslup yalnızca ayrımcılığa, ötekileştirmeye, kutuplaştırmaya yarar. Siyasi çıkar uğruna Türkiye'nin yüzde ellisini bölücü ve yıkıcıların yanında görmek ve göstermektir beka sorunu!
Hem toplumun yarısına "illet... zillet" diyeceksiniz hem de "Türkiye'nin beka sorunu var" diye bas bas bağıracaksınız!
Demokratik bir sürece "illet", "zillet" diyerek toplumu birbirine karşı konumlandıranlar gerçek beka sorununu yaratanlardır.
Olmayan bir "Kürt sorunu" bölücüler istiyor diye "çözüm süreci" başlatanlar, bu süreç için "baldıran zehri" içenler, gövdelerini bu uğurda taşın altına koyanlar şimdi kalkmış kendi ürettikleri beka sorununun faturasını muhalefete kesmektedir. Çözüm süreci gerçekte en büyük beka sorununu üretmiştir. Sanki muhalif liderler otobüslerin üzerinde "megri... megri" diye şarkı okudular. "Akil adamları" sanki muhalifler örgütledi!
Beka sorununun ikinci kaynağı ise FETÖ'dür. İktidar ile FETÖ birlikte "mezardakileri kaldırıp iktidar lehine oy kullandırarak beka sorununu üretmişlerdir." Şimdi bu FETÖ'yü büyütüp besleyip muhalefete ihale etmektir beka sorunu!
Sanki FETÖ'nun kurduğu kumpas davalarının "savcısı" muhalefet liderleriydi!
Muhalif partilerin kurduğu demokratik ittifakı iktidar kanadı, "Cumhur İttifakı'nın karşısına çıkarılan dörtlü çete" olarak niteliyor. Dahası da "bu dörtlü çetenin kumandasının Kandil ve Pensilvanya'ya verildiği" iddiasını ortaya atıyor.
Bu, demokratik mücadeleyi şeytanlaştırmak ve beka sorunu yaratmaktır.
İktidarın Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı, Millet İttifakı'nın adayına yönelik olarak "Diyelim Mansur Yavaş Ankara'yı kazandı, Kandil'in gönderdiği adamları mı belediyeye alacak?" diye sorabiliyor?
Karşısına çıkan her muhalifi Kandil'le ilişkilendirmek Kandil'e güç vermektir. İşte budur gerçek beka sorunu!
İktidarın nezdinde demokrasi kavramı beka kavramıyla yer değiştirmiş olmalıdır!
Türkiye'de beka sorunu yoktur, demokrasi sorunu vardır!