BEBEK İTTİFAKINDAN ÇAMUR SIÇRADI

Önce Amerikan Taraf’ı propaganda bülteni saldırdı. Emperyalizm karşıtı yazılarıyla tanınan ünlü bir profesöre mal edilen ifadeler ile Yeniçağ’ı karalamaya çalıştı. Sonra gerilla eskisi sahneye çıktı. Yeniçağ’a dil uzattı

Nuriye Akman’ın, Cengiz Çandar ile yaptığı söyleşinin sunumunda birkaç takdim cümlesi vardı:
“Yazıp söylediklerine, kaynağı bizzat yaşamı olduğu için dikkat ederim, önemserim. Bilgisi içeridendir, içtendir. 1960’dan bu yana Türkiye’de ve dünyada neler olduysa, ya bizzat içinde bulunmuş, taraf ve tanık olmuş, ya da taraf ve tanık olanları dinlemiştir.”
Söyleşide, “kamusal bilgiye sunulmayan” konuları yorumlayan Çandar, “Hasan Cemal’in Cumhuriyet’i”ni yad ederken, “yabancı unsurlardan temizlenmiş, pantürkist, kızılelmacı, milliyetçi, ulusalcı bugünkü Cumhuriyet”i de darbe karargahı olarak yaftaladı. “Anti AKP’ciler, anti İslamcılar, anti AB’ciler, anti Amerikancılar, anti Kürtçüler...” diye tanımladığı “darbe koalisyonu”nuna Yeniçağ’ı da dahil etti. Fikri karargah olarak...
‘Eksik’ dedim içimden. Darbe yap-bozunun eksik parçalarına oturmuyor bu gazete... ‘Kan uyuşmazlığı’ var, olmuyor.
Akman’ın Çandar için düzdüğü övgü satırlarını hatırladım... Zihnim bir şifre kırıcı gibi çalışmaya başladı. “Kaynağı bizzat yaşamıdır... Bilgisi içeridendir... 2003... Bebek....” Saniyelerdir kovalamaca oynayan harfler ve rakamlar, yanyana diziliyor, bir nevi ’Voltran’ı oluşturuyorlar. Ortaya çıkan resim...
İşte budur! İşte darbe yap-bozunun eksik kalan parçası....

On parmaklarında
on marifet var

Hergün şehit veriyorduk, her gün birimizin sokağında insanlar havaya uçuyordu, karakollar basılıyordu, pusular döşeniyordu. Göz pınarlarımız kurumuştu. Biz yuhalıyorduk, müsebbipleri siyah camlı gözlüklerinin arkasından gülümsüyordu. Onlar girdiler devreye. “Bu yola devam” dediler. “Duygusal patlamalara boyun eğmeyen” yazılarında TSK’nın Kuzey Irak’a girmesine karşı çıktılar. Terörle mücadelede askeri önlemlerin yerini alacak “etnikçi taleplere taviz” dayatmasına giriştiler.
Darbe yaptırmak için Sıhhıye Orduevi’ne bomba atılmasını planyan eski provokatör “Tankla topla girdik ve işgal ettik. Kuzey Irak’ın işgaliyle PKK konusunda her şey yerle bir edildi. Barzani’yle Talabani’nin devletleşme sürecine son noktayı koyduk. Sınırlarımız içinde PKK’ya teslim bayrağı çektirdik. PKK ve terörünü bitirdik. Kürt sorunu biter mi?” diye yazdı... Satırları, bu ülkede aydın bellenen birine ait olmaktan çok ’Barzani mektupları’ndan alıntı gibiydi.
Filistin kamplarında insan öldürme talimi yapan eski Maocu, yeni liberal olanı, uçakta iktidarlıların kulağına fısıldadı: Askerî harekâtlar yoluyla ”Kürt sorunu“na ilişkin gerilim ve çatışma süreci, Ak Parti’yi Güneydoğu’da zora sokacak ve seçim hesaplarını yıpratacaktır.

Sivil darbe mimarının
derin hayal kırıklığı

Büyükelçi görünümlü ajan olanı, eski Maocu’yu uyarmıştı: Kürt sorununa yaklaşımınız hayal kırıklığı yaratıyor. İktidarı demokratik performans konusunda yönlendirin.
Ne de olsa görev yaptığı ülkelere ’sivil darbe mimarisi’nin abidevi boyutlardaki başyapıtlarını dikmişti. Tecrübeliydi.
Gelin görün ki bizim iktidarlıların biri “Kürdistan” dedi, biri “Ya sev, ya terket”. O da yetmedi, biri ‘Erivan yolcusuy’du, öteki “tanımam” isyanında...
Dağlara çıkma görevini Ahmet Altan ile Yasemin Çongar’a devrettiklerinden olsa gerek, darbe yapılanmasının “operasyonel” boyutunda bir tutukluk yaşadılar. Sandık “Gül kokulu muhalefet”in elinde patladı... 90’lı yıllardan itibaren Türkiye’nin “Ilımlı İslam”dan yana tavır almasını savunan, büyükelçi görünümlü tip çabuk toparlandı. Hemen B, C planları enjekte edildi mütarekeci kalemlere...
Bir de istihbaratçı olan var. Ümraniye davası sanıkları hakkında ilginç açıklamaları olan istihbaratçı...
Sorosçu olandan yana zaten endişeye mahal yoktu. Renkli devrimlerin finansörü olan borsa spekülatörünün yakın dostu, 2 milyon dolarlık fonla Atatürk, ordu, üniter devlet gibi tabu!ları yıkıcı raporlar yayınlamıştı. Helsinki Yurttaşlar Derneği, Türk Demokrasi Vakfı, Tarih Vakfı, Liberal Düşünce Topluluğu, BiaNET, AÇEV, Umut Vakfı gibi kurumlarla dirsek temasındaydı. Ermeni Konferansı, Kürt Konferansı, Nevruz Bildirisi, Kürt Aydınları Bildirisi... Şartlar nasıl bir organize iş ortamı yaratırsa değerlendiriyordu. Buralarda istihdam edilmeyi bekleyen “Genç Siviller” de hazırdı.
“Bebek ittifakı kuvvetleri”nin akla ilk gelen marifetleri böyle.
Bebek ittifakı ne mi?
Duymamış olamazsınız!..
Ya da... Yeniçağ’ın yeni okur- larındansanız.. Veya arada kaçırdığınız günler oluyorsa... Kesinlikle bilmiyorsunuzdur. Çünkü kimse size onları anlatmadı.

Bu fotoğrafı kimse
yayımlayamadı

Fotoğrafın çekildiği tarihin üzerinden dolu dolu dört yıl geçti. 18 Şubat 2005’te Bebek’te bir İtalyan lokantasında Sönmez Köksal, Hasan Cemal, Cem Duna, Can Paker, Cengiz Çandar ve Mark Parris’i neyin biraraya getirdiği açıklanmadı.
Bu kareye giren gazeteciler, şimdilerde meslektaşlarının günlüklerini, ilişkilerini, görüşmelerini sorguluyorlar. Biz ise, gün olur bu gecenin anlatıldığı bir günlük de “sızdırılır mı” diye merak ediyoruz. Çünkü Hasan Cemal’in otuz küsur yıl sonra yükselen güç odaklarını esas alarak, yeni bir dönüşüm geçirmesini ve bugünkü yol arkadaşlarına “Kimse kızmasın kendimi yazdım” diyerek, askeriden sivile uzanan darbe yolculuğunu anlatmasını beklemek istemiyoruz. Liberalizm çöküyor. Ulus-devletler güçleniyor. Milliyetçilk yükseliyor. O gece, o yemekte neler konuşulduğunu itiraf etmek için belki otuz yıl bekletmezsin ha Hasan Cemal?
Aslında Çandar ile Cemal iki eski yoldaş... Can Paker ve Cem Duna ev yemekleri dahil bu ekiple olma fırsatını zaten kaçırmaz... Çandar, Parris ile Brookings’te Başbakan’ı nasıl çekiştirdiklerini yazıya dökecek kadar “ilişkisinin arkasında duruyor”... Köksal, Çandar’ın Akman’a verdiği röportajdaki hitap biçimiyle “Sönmez Abi”.
Daha önce de birlikte görünmüşlükleri olan bu insanların, ağızlarına mühür vuran ne? “Gidip spagetti yedik yahu” da diyemezler miydi?
Düşünün, bu fotoğraf dört yıldır bu ülkenin hiçbir gazetesinde yayımlanamadı...
Hiçbir köşe yazarı “Orada neler
oluyor?” diye
soramadı...
En gözünü budaktan sakınmaz olanları bile, bu fotoğrafa ’pimi çekilmiş bomba’ muamelesi yaptı; yaklaşamadı.

Adı açıklanmayan
gizemli konuk kim?

Bu fotoğraf karesinde olması gereken ’biri daha’ vardı... O çok önemli kişi kimdi?
Sen bu sorulara cevap verebiliyor musun eski Maocu?
Filistin kamplarında katliam eğitimi alan şimdiki liberal; sen bu kadar derinde, bu kadar karanlıkta, bir kadar dipteyken... Bulunduğun çukurdan sıçrattığın çamur, “fikri” de, “zikri” de ortada olan Yeniçağ’a değer mi sanıyorsun?
Emperyalizm böyle bir şey işte... Artık toplumların Asya içlerinde fillere kılıç çekerek esir alınmadığını biliyor... Etki ajanlarıyla milli direnç noktalarına aşırı dozda yanlış-çarpık-hastalıklı-uyuşturucu bilgi yüklemesi yaparak dönüştürüyor insanoğlunu. Emperyalizm, böyle bir şey... Her çağa göre taktiğini yeniliyor... Bir ordu kuruyor kah topla tüfekle, kah kalemle, kelamla... Cepheye sürüyor, kullanıyor, son kullanma tarihi gelince emekli ediyor.
Merak ediyorum eski Maocu, eski terörist, yeni liberal, yeni hümanist.. Daha kaç yüzünüz olabilir? Her dönemden pişmanlık, ihanet, ah biriktirmiş bu çökük ruh ve beden ile, daha ne kadar emperyalizmin dinamiğine eşlik edebilisiniz... En iyi ihtimalle köşenize terk edildiğinizde, çamurunuzda debelenirken ve “aman” dilerken insanınızdan, toprağınızdan... O gün de, utanmayacak mısınız iftiralarınızdan, kustuğunuz kinden, yaydığınız nefretten?
Nerde durduğunuza bir daha bakın... Nereye yol aldığınıza... BOP tarihini yazmaya kalkışmadan önce, kendi tarihinizi iyi öğrenin.


Yine görevini yaptı
Ulusalcılığın tanımı içinde ne var? Kızıl elma da var. Bizzat İlhan Selçuk söylüyor bunu. Peki bunun unsurları kim? Bu da bir koalisyon netice itibariyle işte darbeciler, daha sonra anti AKP’ci olan darbeciler, işte anti İslamcılar, anti AB’ciler, anti Amerikancılar, anti Kürtçüler...İşte karargahlardan bir tanesi Genelkurmay karargahı. Fikri karargah Cumhuriyet Gazetesi, Yeniçağ Gazetesi, Aydınlık Dergisi. Çeşitli televizyonlar, Avrasya, Türk Metal falan. Bu koalisyon mekanizması bugün Ergenekon denilen hadise.
* Cengiz Çandar / 29 Mart 2009, Zaman


MİNİ YORUM
Bilin bakalım kimi seçtik?

Bugün açıklayacağımıza söz vermiştik. Hangisi en Amerikalı yarışmamızı açık ara önde tamamlayan isim Cengiz Çandar oldu. Bütün ülkeyi yasa boğan helikopter kazası, seçimler... hiçbirine aldırmadan ABD’nin Ortadoğu politikalarındaki rolünü yazmaktan vazgeçmeyen Çandar dururken, Obama aşklarını gündeme rağmen sergilemeyi göze alamayanları taçlandırmak haksızlık olurdu. Söz verdiğimiz gibi şaşalı bir taç giyme töreni yapamıyoruz ama bugün Çandar onuruna özel bir sayfa hazırlayarak kendimizi affettirmişizdir umarım.

Yazarın Diğer Yazıları