Bayramlık ağzım…
Ben ekranlarda her gün kelle-i şerif göstererek ünlü ve dünlü olanlardan değilim ki... Olsaydım hemen yanaşırdı bu yanaşma yazar, pohpoha başlardı, hophopa başlardı, ağzımdan girer burnumdan çıkardı. Girmiyor, çıkmıyor, yanıma da yanaşmıyor... Bundan şikâyetçi falan değilim ha! Değilim de, yanaşmalığın teorisyen ve taktisyeni olan bu yaratık, küçümsemeye, yoksamaya çabalıyor beni, adımı ağzına almadan, hin oğlu hince.
Bir diğeri de ünlü gazetecilere meraklı... Fırsat kolluyor bunların adlarını köşesine taşımak için. Eee devir hesap devri, bu da onların sınıfına geçecek, onların düzeyine çıkacak.
Çıksan ne olur, sınıf atlasan ne olur, sende kişilik yok... Bu kişiliksiz yaratık, ağzımla küsülü, kulağımla barışık; yani beni duymasın, bana duyursun...
Bu iki yaratık da benim ne olduğumu, nerede olduğumu, neler yazdığımı, yazdıklarımla nerelere vardığımı biliyorlar, hatta benden de iyi biliyorlar. Yazdığım 19 kitaptan herhangi birisinin üstünde benim adım değil de, o yanaştıklarının, pohpohlayıp hophopladıklarından birisinin adı olsaydı neler döktürürlerdi neler... Ama benim adım batıyor bir yerlerine.
***
Bre Doğan, ey Doğan, bahtlı Doğan… Deforme gıdısı papyonunun üstüne sarkık Doğan... Devr-i AKP'de dahi (dahi, "bile" demektir, TBMM kürsüsünden telaffuz edildiği gibi "daahi" denmez, o zaman dâhi olur ki o başka anlama gelir, bu vesile ile Türkçe dersi de verelim, alan olursa) dört ayağının üstüne düştün, kültür-sanat kanalında arz-ı endam ettin ya, senden korkulur. Yıllar önce Kocaeli-İzmit'te düzenlenen bir toplantıda İlhan Selçuk şakaya getirip sana "Bunu nasıl beceriyorsun?" diye sormuştu. Sırıtmıştın yanıt olarak… Sırıtırsın da kırıtırsın da sana helal olsun bu yollar…
***
Sosyal medyada kimi zaman yazdığım özdeyişleri paylaşırım. Geçen hafta bunlardan birini paylaştım, çok beğenildi. Size de sunayım: "Her Türk'ün içinde bir Han Tengri/Tanrı Dağı vardır. Ona düşünerek bakarsa, büyük düşünmeye başlar, tırmanırsa arınır ve yücelir."
***
Bir özdeyiş daha yazalım, özdeyişten yana da gülmemişizdir ama yazalım: "Meydan okumak ne ki? Meydan beni okusun da gör!"
***
Gene aday, gene yenilirse, Erzurumlu Teyyo Pehlivan'ın durumuna düşecek bence... Teyyo, ilçesi Hasankale'de başka ilçeden gelen bir pehlivanla güreşir ve yenilir. Hasankaleliler kıyameti koparırlar, "Olmadı, bir daha tutsunlar" derler. Bir daha tutarlar, başka ilçeden gelen pehlivan gene sırtını yere getirir Teyyo'nun ve işi sağlama almak için göbeğine de oturur ve "Şimdi tamam mı?" der. Teyyo "Gardaş bene galsa çoktan tamamıdı da, bu ..vatlar sözden anlamirlar" diye yanıtlar.
***
Teyyo Pehlivan'dan söz edilir de, tek fıkra ile yetinilir mi, bir tane daha aktaralım:
Teyyo Pehlivan, kahvede anlatıyordu;
-Bir gün rehmetlik İsmet Paşa, Çörçil'inen poker oynir, ben de oturmuş seyredirem. Çörçil, "Kuzey İrlanda'yınan açık" dedi. İnönü de masaya Doğu Anadolu'yu sürdi ve gördi.
Hemen atıldım:
-Aman Paşa Hezretleri, Doğu Anadolu'yu verirsen, e peki benim evler ne olacah?
İnönü böyük adamıdı, hemen annadi hetasını, dedi:
-Doğu Anadolu'yu goyiram ortaya ama Teyyo Pehlivan'ın evleri hariç...
***
Evet, bayramlık ağzımı böylece açtım. İyi bayramlar diliyorum…