Baykal'ın CHP'yi Atatürk'ün çizgisine getirme harekâtı
Türk devletinin kurucusu olan Cumhuriyet Halk Partisi, 1940’lı yıllardan sonra, sistemli bir şekilde ‘asli yörüngesinden’ uzaklaştırılarak ‘halka yabancı’ bir kurum haline getirildi.
1960’lı yılların ortasında rotayı’ ortanın soluna’ çevirip ‘milletin büyük çoğunluğunu’ dışlayan parti, gün geldi emperyalizme çanak tutan ‘marksist’, ‘ateist’ ve ‘bölücü’ çetelere teslim oldu.
Öyleki, 12 Eylül ihtilalinin ardından CHP’nin artık ‘Atatürk’ ile herhangi bir bağlantısı kalmadığını itiraf eden Bülent Ecevit, genel başkanlıktan istifa ederek ‘ulusal sol’ çizgisindeki DSP’yi kurdu.
CHP; 1990’lı yıllarda yeniden kurulup SHP ile birleştikten sonra, sık sık ‘bölücülerin ekmeğine yağ süren’ raporlarlar ile gündeme geldi.
18 Nisan 1999 seçimlerinin ardından istifa etmek zorunda kalan Baykal, geri döndüğünde CHP’yi ele geçiren çetelere karşı ‘ince’ bir operasyon başlattı.
Partinin en tepesinden, en alt noktalara kadar ‘Türk düşmanlığı’ yapan ne kadar ‘marksist’, ‘ateist’ ve ‘bölücü’ varsa teker teker tasfiye etti.
CHP’yi yeniden ‘milli çizgiye’ oturttu.
***
Peki Baykal’ın hataları yok mu?
“Halk iradesi böyle tecelli etti” diyerek Tayyip Erdoğan’a Başbakanlığın önünü açan Anayasa değişikliğine imza atması, ilk 4 yıl boyunca ‘etkili bir muhalefet’ ortaya koyamayıp, ülkeyi ‘dikensiz gül’ bahçesine çevirmesi elbette ki affedilemez.
Hele hele, ‘sosyalist enternasyonel’ üyeliğine devam etmesi, seçim öncesinde ‘küreselleşme’ politikalarına karşı tavır koyamaması, ‘Amerikan emperyalizmine’ açıkça cephe alamaması ve ‘Avrupa Birliği sürecine’ destek veren yaklaşımı ‘Atatürk felsefesi’ ile açıklanamaz.
Yine gizli bir el tarafından başlatılan ‘laik/antilaik’ eksenindeki kutuplaşmanın tarafıymış gibi görünmesi ‘inançları saygı’ ile izah edilemez.
‘Sosyal devlet’ ilkesi doğrultusunda ‘gelir dağılımındaki adaletsizliğe’ çözüm sağlayacak somut projeler ortaya koyamayarak iktidarı ‘alternatifsiz’ bırakması ‘bilim’ ile açıklanamaz.
Ama, ona karşı kazan kaldırıp, ‘alternatif’ olarak ortaya çıkanlara bir bakın hele...
***
Afganistan’ı işgal eden emperyalistlerin ‘sömürge valisi’ olarak atadıkları, ‘Bilderberg toplantılarının’ gediklisi Hikmet Çetin...
Bir ara bölücü örgütün uzantıları ile ‘etnik temele dayalı’ yeni bir parti kuracağı söylentileri ile gündeme gelen Kemal Derviş’in kankası Celal Doğan..
Adalet Bakanlığı döneminde ‘mezhepçiliğe’ dayanan kadrolaşma ile gündeme geldiğinde, “MHP’lileri mi işe alacaktım” diyen Mehmet Moğoltay...
Yunanistanlı kardeşi Mikis ile ‘uzo içip sirtaki oynadığı’ dönemlerde şerefli Türk askerine ‘uzatmalı it’ yaftasını yakıştıran Zülfü Livaneli...
18 Nisan seçimleri öncesinde hırçın bir üslup ile milletin ‘milli’ ve ‘manevi’ değerlerine saldırarak CHP’yi baraj altında bırakan Adnan Keskin, Mehmet Tomanbay, Onur Kumbaracıbaşı...
Ve solculuktan, ‘etnik bölücülüğü’, ‘din düşmanlığını’ anlayan eski tüfek marksist taifesi...
Hep birlikte elelele vermiş Baykal’ı alaşağı etmeye çalışıyorlar.
***
‘Ilımlı islam’ ve ‘ılımlı milliyetçilik’ ile merkez sağı kontrol altına alan okyanus ötesindeki karanlık güçler, şimdi ‘ılımlı sol’ söylemi ile CHP’yi teslim almaya çalışıyorlar.
CHP’nin seçimlerde beklediği oyu alamamasını ‘yeniden köklerine dönmesine’ bağlayan ‘gayrimilli’ solun dilinden düşürmediği en geçerli akçe şu:
- “Baykal başarısız oldu, derhal gitmelidir.”
Oysa, bu dönemde CHP’nin başında Baykal’ın yerine, onun ‘temizliğe tabi tuttuğu’ zihniyete mensup kişilerden biri bulunmuş olsaydı, CHP belki de baraj altında kalacaktı.
Baykal, DSP’yi kanatları altına alarak, partinin kapısını ‘milli duyarlılığa sahip’ kesimlere de açarak, bütün dünyada ‘solun kan kaybettiği’ bir süreçte oylarını ‘aynı seviyede’ tutmayı başardı.
İnanmayan, ‘yüzde 0.5’i dahi geçemeyen’ diğer sol partilerin haline bir baksın.
Eminiz ki Baykal, aklı selim bazı PM üyelerinin şu çağrısına en kısa zamanda kulak verecektir:
- “Siz kalın, ama partinin büyümesi için millete yabancı olan yönetimi değiştirin.”
***
Öyle görülüyor ki Baykal’ın CHP’de yapacağı daha çok iş var.
Durmak yok, yola devam!..