Baykal’a neden haksızlık ediliyor?
Deniz Baykal’la ilgili basında yer alan bazı yanlış anlamalar var. Aslında Baykal’ın tecrübeli ve samimi bir devlet adamı olduğunu herkes kabul ediyor. Bu itibarla yalnızca CHP’nin değil, Türkiye’nin de Baykal’a ihtiyacı vardır.
Baykal’la özdeşleşen 1 Mart tezkeresi, Türkiye’nin onurlu ve milli duruşunun bir göstergesidir. Baykal’ı değerlendirirken, emperyal güçlerin çıkarlarını çok iyi analiz etmeliyiz. Bu milli duruşu gösteren başka biri de olsaydı, gayri milli güçlere hedef olacaktı.
Baykal’a yapılan suikastın failleri kamuoyunda tartışılıyor... Bunlar açıklanırsa, CHP’de dengeler çok hızlı değişebilir; hatta Kurultay’ın kaderi de değişebilir.
Duayen gazeteci Hasan Pulur’un 4 Ocak Cumartesi günkü köşe yazısında, CHP’nin yapacağı iki kurultayı tenkit ediyor ve Baykal için “Zaten onun tutkusu da Kurultay’dır” diyor.
Bu ve buna benzer klişeleşmiş suçlamalar, gerçeği bilen herkesi rahatsız ediyor.
Her şeyden önce CHP’nin yapacağı bu iki kurultay için Deniz Baykal katılın veya katılmayın diye bir tavır içinde olmadı. Kararı delegeye bıraktı.
Bir köşe yazarı da çağrı metnine imza koymayan Baykal’a yakın 70 delege de huzursuz diyor. Bu tamamıyla yanlış bir saptamadır. Bütün delegeler Baykal’a yakındır. Zira Baykal klikler üstü bir liderdir. Genel Başkan değil, liderdir.
Baykal, her yerde ve her zaman tüm partililere, “Aman partiye zarar verecek bir girişimde bulunmayalım” der.
CHP’de Kılıçdaroğlu, 2011 Eylül veya Ekim aylarında daha demokratik bir tüzük için kurultay yapacağını açıkladı. Buna neden olarak da, kurultaylar için öngörülen aday belirlemede yüzde 20 sınırının yüzde 10’a düşürülmesi ve çarşaf liste uygulaması gibi demokratik yöntemlerin il ve ilçe kongrelerinde de uygulanmasının sağlanacağı gösterildi. Ne var ki, Ekim ayı da bitti. Ancak tüzük kurultayı yapılmadı. Buna karşılık kurultay delegeleri de imza topladı.
CHP’de kurultay kararı verecek üç yetkili organ vardır.
CHP Genel Başkanı, (Kılıçdaroğlu söz verdiği halde tüzük kurultayı yapmadı.)
Parti Meclisi (18 parti meclisi üyesi önerge verdi, Kılıçdaroğlu önergeye karşı oldu. Önerge reddedildi.)
Kurultay delegelerinin en az yüzde 20’sinin talebi, (362 imza toplandı ve genel merkeze verildi.)
Kurultay delegelerinin yüzde 20’sinin talebi genel merkeze geldiği halde, genel başkan ayrı bir kurultay kararı verdi. Aslında bu konuda karar veremez. Bu aşamada Genel Başkanın ancak gündeme seçim maddesi konulup- konulmamasına karar verme yetkisi vardır.
1) İmzalara rağmen ayrı bir kurultay kararı verdiği için hukuka aykırı davrandı ve delegenin yetkisini gasp etmiş oldu.
2) Kendi toplayacağı kurultayı pazar günü, imza sahiplerinin talep ettiği kurultayı boşa çıkarmak için ise 4 gün sonraya ve hafta içi toplama kararı verdi. Üstelik de kendisi, “Tüm tüzük değişiklikleri, bu kurultayda gerçekleşirse, 1 Mart kurultayına gerek kalmaz” diyor.
Yetmedi... Kılıçdaroğlu, 26 Şubat kurultayında “İlk kurultayın üstünden 6 ay geçmeden, ikinci bir kurultay yapılamaz” kararı aldıracak ve imza sahiplerinin talebini boşa çıkaracak.
Kılıçdaroğlu aleni olarak hukukun arkasından dolaşıyor... Bu bir kötü niyettir... Hak gaspı ve kötü niyet, partinin geleceğini riske sokuyor.
Deniz Baykal partide ortaya çıkan ve partiye zarar verebilecek bu hukuksuzluğa karşı çıkıyor.Ne diyor? “Genel Başkan’ın yapması gereken ilk iş, 362 kişinin talep ettiği gündemi aynı gün yayınlanan ilandaki gündemin önüne almak olmalıdır. O gündem saat 9.30’a konmalıdır. Çünkü bu arkadaşların talebi daha önce yapılmıştır. Çifte kurultay olacaksa, bunların talep ettiği daha önce olmalıdır” diyor.
Söylediği hukukun ve aklın yolu değil mi?