Başkan Hazretleri yanıt verir misiniz?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan AKP Meclis Grup toplantısında "Kral Hazretleri... Suudi Arabistan Kralı Hâdim-ül Haremeyn-iş Şerifeyn Selman bin Abdülaziz" diye hitap ederek bazı sorular sordu, talepte bulundu.
"Hâdim-ül Haremeyn-iş Şerifeyn" hilafeti temsil ettikleri nedeniyle Osmanlı Padişahlarına verilen unvanıdır. "Mekke ve Medine'nin hizmetkârı" demektir.
Şimdi gelelim konumuza.
OLAYIN GELİŞİMİ:
28 Eylül Cuma: Cemal Kaşıkçı nişanlısı Hatice Cengiz'e, "Girer çıkmazsam Recep Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı Yasin Aktay'a haber ver" diyor ve...
Saat 11.50: Kaşıkçı konsolosluğa gidiyor.
Saat 15.00: Hatice Cengiz, Yasin Aktay'ı arıyor, "Cemal Bey konsolosluğa girdi hâlâ çıkamadı" diyor.
Yasin Aktay soruyor: "Ne oldu peki? Nasıl yardımcı olabilirim?"
Hatice Cengiz yanıt veriyor: "Girmeden önce bana, 'Bana bir şey olursa, içeride biraz uzun kalırsam ve umulmadık bir şey olursa Yasin Aktay'ı ara' dedi."
Yasin Aktay'ın Arap arkadaşları Yasin Aktay'a, "... Senin bir şeyler yapabileceğine inanıyor, sen neler yapabiliyorsan yap, kime haber verebiliyorsan, haber ver" diyor.
Saat 15.30 Yasin Aktay anlatıyor: "Bizim istihbaratı da, emniyet güçlerimizi de, Sayın Cumhurbaşkanımızın ofisini de hemen hızlı bir şekilde bilgilendirdim ve kısa bir süre içerisinde bütün makamlar olaydan haberdar oldular ve hemen gereken tedbirler alındı. Havaalanında kuş uçsa artık, tespit edilebilecek bir noktaya, en azından kontrol sistemleri hemen devreye sokulmuş oldu."
Cumhurbaşkanı Erdoğan anlatıyor: "Saat 17.50'de ülkemiz resmî makamlarına Hatice Cengiz tarafından başvuru yapılıyor. İstanbul Emniyet Müdürlüğü ilgili birimleri hemen tahkikat başlatıyor. Kaşıkçı'nın başkonsolosluktan çıkmadığı kesinlik kazanıyor. Emniyet ve istihbarat birimlerimiz her şeyi detaylıca araştırmaya başlarken, savcılık da soruşturma açıyor."
ŞÜPHELİLER
- Suudi Arabistan'dan İstanbul'a gelen 3 kişilik ekip,
- Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosu,
- Başkonsoloslukta görev yapan tüm Suudi personel,
- Suudi Arabistan'dan İstanbul'a gelen güvenlikçi, istihbaratçı ve adli tıpçılardan oluşan 15 kişilik ekip,
- Kıyafet, gözlüğü ve sakalıyla Kaşıkçı'ya benzetilmek istenen kişi...
ERDOĞAN'IN SORULARI:
Başkan Erdoğan salı günü AKP grubunda, "Biz bu sorulara cevap arıyoruz" diyerek şöyle sıraladı:
- Tamamı da olayla ilişkili vasıflara sahip bu 15 kişi cinayet günü niçin İstanbul'da toplanmıştır?
- Bu kişiler kimden emir alarak oraya gelmişlerdir?
- Başkonsolosluk binası niçin hemen değil de günler sonra incelemeye açılmıştır?
- Cinayet açıkça ortadayken onca tutarsız açıklama niçin yapılmıştır?
- Öldürüldüğü resmen kabul edilen bir kişinin cesedi niçin halen ortada yok?
- Cesedin 'yerli iş birlikçiye verildiği' ifadesi şayet doğruysa çünkü bu açıklamayı yetkili bir ağız yapıyor şimdi soruyorum, bu yerli iş birlikçi kimdir?
- Çünkü sıradan birisi bu yerli iş birlikçiden bahsetmiyor, Suudi Arabistan'ın yetkili bir ağzı bunu söylüyor. Öyleyse bu yerli iş birlikçiyi açıklamaya mecbursun, bunu açıklayacaksın.
"Viyana Sözleşmesi ve diğer uluslararası hukuk kurallarının böyle vahşi bir cinayetin soruşturulmasının "diplomatik dokunulmazlık zırhının" altına gizlenmesine izin vermeyeceğini" vurgulayan Başkan Hazretlerine şu soruları soracağım.
BENİM SORULARIM:
1- Suudi Arabistan'dan gelen ve diplomatik dokunulmazlığı olmayan 3 kişinin yurt dışına çıkışı neden yasaklanmıyor? Gözaltına neden alınmıyor?
2- Tamamı da olayla ilişkili vasıflara sahip diplomatik dokunulmazlığı olmayan 15 kişinin yurt dışına çıkışı neden yasaklanmıyor? Gözaltına neden alınmıyor?
3- İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı neden Kaşıkçı'nın içeri girip çıkamadığı o gün konsoloslukta arama izni ve konsolos ile çalışanlarının yurt dışına çıkışlarının engellenmesi için Adalet Bakanlığı aracılığı ile Dışişleri Bakanlığı'na fezleke göndermiyor?
4- Dışişleri Bakanlığı neden Suudi Arabistan Büyükelçisini çağırıp nota vererek konsoloslukta arama izni istemiyor?
5- Viyana Sözleşmesi cinayet soruşturmasına engel değil ise neden Başkonsolos ve tüm konsolosluk çalışanları savcılığın el konulduğu andan sonra gözaltına alınmıyor? Neden yurt dışına çıkış izni veriliyor?
6- Kalan Konsolosluk çalışanları, Viyana Sözleşmesi izin verdiğine göre neden cinayet ile ilgili olarak gözaltına alınıp sorgulanmıyor?
7- Suudiler yerli iş birlikçinin adını açıklamıyor ama Konsolosluk binasına giren çıkan bu yerel iş birlikçi güvenlik kameralarının kaydettiği görüntülerden neden tespit edilmiyor? Görüntüsü neden açıklanmıyor?
8- Türk Polisi ile Suudi heyetinin yaptığı incelemeler sonucunda cinayet emaresi bulunup bulunmadığı neden açıklanmıyor?
9- Konsolosun lojmanı hakkında arama izni alınmışken, bahçedeki kuyu neden aranmıyor da ikinci bir arama izni bekleniyor?
10- Türkiye'den ayrılan 18 Suudi için neden yakalama kararı çıkartılmıyor?
11- Başkonsolos ve18 Suudlu için Türkiye'de yargılama isteniyor ama neden Türkiye'ye iade edilmeleri istenmiyor?
12- Suudi Arabistan yönetimi cinayeti neden 17 gün sonra resmen kabul etti?
13- Erdoğan, yargılamanın İstanbul'da yapılmasını teklif ediyor ve "takdir kendilerinindir" diyor ki uluslararası hukuk kurallarına göre suçun işlendiği yerde yargılama yapılmasını gerekmez mi?
Değerli okurlarım, Yasin Aktay, "Havaalanında kuş uçsa artık, tespit edilebilecek bir noktaya, en azından kontrol sistemleri hemen devreye sokulmuş oldu" diyor.
İşte itirafın ve olayın püf noktası da buradadır. Eğer gereken önlemler alınsa idi Viyana Sözleşmesi de engel olamaz tüm şüpheliler Türkiye'den kaçamazdı.
Bu cinayet ya Suriye Konsolosluğunda yaşansa idi Türkiye bu kadar sabırla hareket eder miydi?
Son soru da şudur: Neden kaçırıldılar?