"Başka annelerin çocukları üzerinden kabadayılık yapılmaz"

MHP'deki seçimli kongre talebi gayrihukuki süreçlerle engellenirken, genel merkezin izlediği politikalar giderek tehlikeli bir sürece gidildiğinin işaretlerini veriyor.

Genel Başkan adayı Meral Akşener'in bayramlaşma programında daha önceden alışık olduğumuz sahneler ortaya konuldu.

Birileri "lider"le aynı gün nasıl bayramlaşabilirdi?

Akşener'in programındaki katılımcı sayısını azaltabilmek için önce sosyal medyadan dolaylı tehditler yapıldı. Sonrasında da bizzat salonda gerçekleştirilen hareketlerle, geçmişten aşina olduğumuz görüntüler sergilendi.

20-25 kadar ocaklı genç salona gönderilerek Bahçeli lehine slogan attılar. Sonrasında küçük bir arbede yaşandı ve televizyonlara "olay çıktı" mesajı verilmek istendi. Yapılmak istenen de tam olarak buydu!

Tıpkı daha önce Ümit Özdağ'a, Koray Aydın'a yapıldığı gibi...

Akşener'in yaşananlardan hemen sonra yaptığı konuşma, hem siyasi hem de insani bir ders niteliğindeydi: "Ülkücünün ülkücüye el kaldırmasına sebep olamayacak. Buraya gönderilen çocuklar da benim evlatlarım. Başka annelerin çocukları üzerinden kabadayılık yapılmaz. Onlar bizim evlatlarımız. Biraz evvel buraya gelirken bir hanımefendi kardeşim dedi ki 'Kavgayla geldiler kavgayla gidecekler' Ben de diyorum ki; 'Kavgayla gelinebilir ancak demokrasiyle, millet iradesiyle gidecekler." Bu sözler, Ülkücü camianın kendi iç huzurunu yakalamak açısından çıkış formülü olabilecek sözlerdir.

MHP'nin özellikle son 15 yılda kendi içinde enerjisini tükettiği bir gerçek. "Hangi ocak başkanı ne dedi, kim twitter'dan ne yazdı, o başkan şununla yemek yedi, falanca ilçe başkanı Başbuğ'u çok paylaşıyor..."

Sürekli açık arayan, sürekli baskı kuran bir mekanizma... İşin ilginç yanı bunu bir üst akıl da yönetmiyor. Bu sistemi eleştirenler, bu düzenin içinde konum aldıklarında, il başkanı ya da ocak başkanı olduklarında; daha önceden eleştirdikleri sorunun bizzat uygulayıcısı haline dönüşebiliyorlar. Çünkü sistem böyle kurgulanmış, yöneticiler böyle bir atmosfer oluşturmuşlar!

Sevginin olmadığı ortamlarda, salt hiyerarşi üzerinden otorite kurulduğunda, gücü elinde tutanlar her zaman bir tehdit unsuru oluştururlar. Görevden ayrıldıklarında ise daha önce ezdikleri kişiler intikam alma duygusuyla hareket etmeye başlarlar.

Çok az kişi vardır Ocak veya il başkanlığından ayrıldıktan sonra saldırıya uğramasın. Hayati saldırılar olmasa da son derece onur ve gurur kırıcı hareketlerdir. "Falanca eski ocak başkanını şöyle yaptık, falanca eski il başkanına bunu yaptık." Sanki iyi bir şey yapılmışçasına bu işi dillendirmek, dedikodu iklimine katkı yapmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Aynı davaya inanmış, bu uğurda bedel ödemiş kişiler, aynı davanın insanları tarafından saldırıya uğruyor. Sonrasında intikam duygusuyla o da saldırıyor... Kısır bir döngü halinde devam eden olaylarla ileriye dönük doğru düzgün tek bir adım atılamıyor.

Bu durum aslında "sınırlı iktidar" hedefinin bir neticesidir. Bir ülkücünün gelebileceği, statü ve güç kazanabileceği en üst nokta; milletvekilliği, il başkanlığı, ilçe başkanlığı, ocak başkanlığı ve üniversite başkanlığıdır. Dolayısıyla sınırlı bir etki alanında, güce talip çok sayıda insan vardır. Bu yüzden eski-yeni başkanlar, yönetimler, teşkilatlar sık sık birbiriyle çatışır. Gelen, öncekinin izlerini silmekle görevini tamamlar, bir diğeri de öncekinin...

Tüm bunlar yaşanırken, sizin dışınızdaki siyasi teşekküllerin girmedikleri kurum, yerleşmedikleri kadro kalmıyor. Tüm kurumlarda milliyetçi, ülkücü kıyımı yapılıyor. Ülkücülere ise birbirini yemek düşüyor! Filler-çimenler misali...

Dolayısıyla Meral Akşener'in bayramlaşma töreninde yaşadığımız görüntüler yıllardır Ülkücülere "sınırlı iktidar" vaat eden sevgisiz bir sistemin alışkanlıklarıdır.

Bunun aşılabilmesi Ülkücü iradeyle mümkün olacaktır. Çözüm ise Akşener'in sözlerindeki "Buraya gönderilen çocuklar da benim evlatlarım. Başka annelerin çocukları üzerinden kabadayılık yapılmaz" çıkarımı olmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları