Başbakan ve Kılıçdaroğlu devlete karşı suç işledi mi?
Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Hukuki anlamda ise, devlet insan topluluklarının, ortak hukuk ve egemenlik anlayışı ile siyasi bir organizasyon kurulmasını ifade ediyor.
ABD’de başkanlık seçimlerinde bugüne kadar her aday, Ermenilerden oy almak için sözde Ermeni soykırımını destekler görünür... Türkiye karşıtı gibi görünür... Ancak seçildikten sonra Türkiye’ye karşı tavır alamaz. Çünkü, ABD’de devlet politikası var. ABD’nin çıkarları için her gelen başkan bu devlet politikasını yürütür. PKK karşısında devlet politikası, ülkenin bölünmez bütünlüğü ve terörle mücadeledir. Elbette devlet yürütücü bir organizasyon değildir. Bu politikayı devlet adına, halkın seçtiği iktidarlar yürütür. İktidarlar değişir, devlet politikası değişmez. Başbakanın PKK ile görüşmeyi devletin yaptığını söylemesi yanlıştır. Devletin organları vardır... Ancak devletin bu organlarını hükümet çalıştırır. Hükümetin bu organlara, ülkenin bölünmez bütünlüğüne zarar verecek ve terörle mücadeleyi aksatacak görevler vermesi doğru değildir. Gerçekten MİT-PKK görüşmesi, terörle mücadele ve ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yani devlet politikasına zarar verecekse, devlete karşı işlenmiş bir suç olması gerekir.
1) Hükümetin PKK ile görüşmesi, PKK’yı terör örgütü olarak kabul eden ülkelerin kafasını karıştırmaz mı?
2) Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da terör örgütü PKK ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle kapatılması istemiyle devam eden ROJ TV davasına bakan hakimlerin kanaatleri değişmez mi?
3) Ve bunun için değil mi ki BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, muhatap sorunu çözülmüştür diyor... Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin muhatabının PKK olduğunu söylüyor. Bu sözler devlet politikasına aykırı değil mi?
4) Hükümet PKK ile müzakere yaparsa, birileri de şimdi olduğu gibi “Önce büyük şiddet tekeline sahip devlete dur deyin... Terörle mücadele yasasını kaldırın” diye yazar.
5) Doğrulara hükümetin sahip çıkması, yanlışları devlete yüklemesi, devleti zayıflatmaz mı? Zaten derin devlet tartışmaları devleti zayıflattı. Devletin zayıflaması ülkenin geleceği için risk değil mi?
MİT-PKK görüşmesini Kılıçdaroğlu da destekliyor... Çünkü Kılıçdaroğlu, MİT-PKK görüşmesini “Biz onlara ’niye görüştünüz? demiyoruz... Niye halka yalan söylediniz?’diyoruz.” şeklinde ifade ederek, görüşmenin doğru olduğunu belirtmiş oluyor. Kılıçdaroğlu’na göre yanlış olan bu görüşmenin yapılmış olması değil, halka söylenmemiş olması... Yani bir iktidar halka “Ülkeyi bölüyorum” diyerek, açık açık söylese, ortada bir sorun kalmamış mı oluyor?
Bugün, MİT-PKK görüşmesine zımni anlamda destek vererek ana muhalefet partisi başkanı olarak Kılıçdaroğlu da suç işlemiştir. CHP, devleti kuran partidir. Ülkenin bölünmez bütünlüğünü en fazla savunan parti olması gerekirken, Kılıçdaroğlu partinin kimyasını değiştirdi. Kılıçdaroğlu, devlette çalıştı ve fakat devlet kavramını, devletin önemini henüz kavrayamamış. Örneğin “Devlet bugüne kadar faili meçhul cinayetlerde üstüne düşeni yapmadı” diyor. Oysa ki faili meçhul cinayetleri araştırmak, kanunla ve hükümetle olur. Kahvehane kahvehane dolaşıp popülizm yapacağına, seçilmiş milletvekillerine tombaladan çıktı diyenlerin önünü açacağına, ana muhalefet sensin, uğraş da yasa çıkart.