Başarılı genel müdür
Türk bankacılık sistemi son 10 yılda adeta altın bir dönem yaşadı. 2001 krizinden hemen sonra dibe vuran bankacılık sistemi 2007 yılından itibaren farklı bir trend çizdi.
Özellikle Amerika’da konut krizi ile bir çok banka batarken, Türk bankaları kârlarını katladı ve neredeyse dünyada kâr eden tek banka oldular.
Türk bankalarının bu başarısı “bir başarı hikâyesi” olarak yazıldı.
Bankaların başındaki yöneticiler megaloman duygularla neredeyse kendi başarı kitaplarını yazdılar.
Tabii ki hesaplarına da büyük başarı primleri yazıldı.
Gelelim 2015 yılına.
Bu başarı hikâyesi yazan genel müdürler ne yapıyor?
Türk bankacılık sistemi 2014 yılında tıkanmaya başladı. Bilançolar küçüldü. Ve 2015 yılı ise bankalar için adeta kâbus olarak başladı.
Doların 2.60’lı fiyatları bu başarılı(?) genel müdürler için kâbusların da başlamasına neden oldu.
Asıl başarı hikâyesi bundan sonra yazılacaktır.
Amerika’nın parasal genişleme politikası ile ucuz ve bol dolar ile büyüyen bankaların gerçek performansı haziran ayından sonra görülecek.
Bana göre, Türkiye’de başarılı genel müdür sayısı çok az.
Çünkü bol para döneminde Türkiye adeta sarhoş oldu ve herkes inşaat ve tüketime yöneldi. Bu yönelme ile birlikte bankaların verdiği kredi miktarında da patlama oldu. Mesela SMS kredi diye üretilen bir pazarlama yöntemi ile bankalar bir günde 10 bine yakın kredi verdi. İnsanlar bankaların önünde bu kredileri almak için adeta kuyruğa girdiler. Taşıt, konut ve ihtiyaç kredileri adeta havalarda uçuştu.
Bireysel pazarlama elemanlarının başarısına ödül olarak Avrupa ve Amerika tatilleri tüm bankacıların heyecanını doruğa çıkarttı.
Ancak artık her şey değişti.
Bir başarının değil de ekonomik bir projenin olduğu ortaya çıktı.
Amerika kendi ülkesini kurtarmak adına bastığı karşılıksız dolarlarla Türkiye gibi ülkeleri çok rahat sömürdü. Hepimiz sarhoş olduk ve banka kredileriyle bu sarhoşluğumuzda çılgınca harcama yaptık. Bu harcamalar da bankaların bilançolarına kâr olarak yansıdı.
Bankalar artık o parlak dönemi geride bıraktı.
Şimdi döviz kurundaki her kuruşluk artış, bankaların bilançolarına zarar olarak yansıyor. Çünkü bankalar, Türkiye’de sattığı o paraları kendi kaynakları ile sağlamadı. Sendikasyon adı altında yurt dışından aldığı dövizlerle verdi. Türkiye’deki tüm bankaların çok ciddi sendikasyon kredi borcu var. Bunların ortalaması ise 2.12 lira dolayında. Dolar kurunun 2.60’ı geçmesi bu bankaların geçmişte kazandıkları kârların burunlarından gelmesine neden oluyor.
Yurt dışındaki tefeciler Türk bankalarından artık ek teminat istemeye başladılar. Çünkü sendikasyona karşılık verdikleri TL cinsi borçlanma senetleri artık değer kaybediyor. Bankalar hem faizlerin yükselmesi ile bu senetlerden zarar ediyor hem de dövizdeki kur artışından.
Bankalar şu anda panik durumda. Elbette batacak halleri yok ama artık eskisi gibi öyle bol keseden para kazanma dönemleri bitti.
O manikür yaptırıp lüks plazalarda ahkâm kesen genel müdürler gerçek başarılarını şimdi göstersinler de görelim.
Buyurun saha ve buyurun oyun! Gösterin marifetinizi.