Bankalarda yaşanan büyük dram
İstanbul Bakırköy'de bir banka şubesi.
Tıklım tıklım dolu. En çok kalabalık, gişe ve bireysel müşteri temsilcilerinin önünde.
Gişe işlemlerinin büyük bir bölümü ya fatura, ya da hesap işletim ücretinden dolayı hesap kapatma.
Bireysel müşteri temsilcisinin yan yana dizilmiş masalarında ellerinde nüfus kağıdı ile bekleyen onlarca insan.
Her ne kadar sıra numaraları binlerle başlasa da neredeyse 3 dakikada işlemler bitiyor ve bir sonraki numara bankacının karşısına geçiyor. Çünkü kredi için başvuran vatandaşların büyük bir bölümünün bu talebi sistem tarafından otomatik olarak reddediliyor. Nedeni ise düzenli ödeme ve yeterli gelirlerinin olmamasından dolayı kredi notlarının düşük olması. Bu nedenle işlem sırası hızlı ilerliyor.
Bankacının karşısına geçenlerin hepsinde bir mahcubiyet ve hepsinde bir gerginlik var.
Burada herkes birbirinin hikayesini duyuyor. Çünkü bankacının masası kapalı bir odada değil şubenin orta yerinde ve açıkta. Bu nedenle müşteri gizliliği diye bir şey kalmıyor.
Bekleyenlerin yüzde 90'ı kredi almak için gelmiş.
Bankacı kız bıkkınlığına rağmen yeni gelen müşteriyi gülümseyerek koltuğa buyur ediyor.
Koltuğa 50 yaşlarında bir erkek oturuyor. Etrafına bakıyor birilerinin kendisini duymasından rahatsız olarak bankacıya usulca eğilip, büyük bir mahcubiyetle kredi istiyor.
Bankacının ilk sözü, "Ne kadar?" oluyor.
Adamın yanıtı beni şaşırtıyor ama bankacıyı hiç şaşırtmıyor. Belli ki bu yanıta çok alışkın:
"Ne kadar verirseniz..."
Düşünebiliyor musunuz 3-5 bin ya da 10 bin değil artık vatandaş ne verirseniz durumuna gelmiş. Oradan neredeyse 100 lira verseniz alıp gidecek!
30'lu yaşlarındaki bankacı nüfus cüzdanını alıp bilgisayardan adamın kredi notuna bakıyor ve başını sallıyor:
-Sizin başka bankadan krediniz ve gecikmeniz varmış. Kredi alamazsınız!
Bu yanıt ile adam sanki utanç duyulacak bir suç işlemiş gibi başını önüne eğip oradan uzaklaşırken bankacı arkasından sesleniyor.
Adam büyük bir umutla tekrar masaya yönelirken, genç bankacı adama hayal kırıklığını bir kez daha yaşatıyor:
-Nüfus cüzdanınızı unuttunuz!
1500 lira kredi
Daha 1 dakika bile geçmeden bir başka içimi sızlatan olaya şahit oluyorum.
40 yaşlarında, belediye taşeron işçisi olduğu üzerindeki kıyafetten belli olan kişi geçiyor masanın başına.
Yine aynı sahne. Sadece kişiler değişiyor. Bankacının yüz ifadesi ve el ifadesi adeta otomatiğe dönüşmüş.
Ancak bu kez adamın talebi Türkiye'de vatandaşın yaşadığı sefaletin boyutunu gösteren cinsten.
İstenilen kredi 1500 lira. Evet sadece bin 500 lira.
Bodrumda bir lahmacuna 50 lira verilen, cep telefonu için 4 bin lira ödenen Türkiye'de bir taşeron işçisi 1500 lira kredi almak için banka önünde kuyruğa giriyor.
Bankacı işlemlerini yapıyor ve imzaları alıyor.
1500 liralık krediye karşılık bankacı iki ayrı sigorta kesiyor.
Biri hayat sigortası, biri de işsizlik sigortası.
Adam neden iki sigorta diye sormadığı gibi aldığı kredinin faiz oranını bile sormuyor ve hemen gişeye gidip parayı alıyor.
Şubede parasını alıp giden adama bir başkası soruyor:
-Ne kadar kestiler?
Bundan bile haberi olmayan adam elindeki parayı gösteriyor.
1500 lira krediden elinde kalan sadece 1300 lira ve bir de metal 1 lira. Yani banka 1500 liralık krediye karşılık faiz hariç 199 lira sigorta parası kesmiş.
15 dakikada buna benzer en az 10 büyük drama şahit oldum.
Türkiye'de banka şubelerinde bu dramlar yaşanırken, birileri Merkez Bankası'ndan faizleri indirmesini istiyor.
Faiz oranları kimin umurunda ki?