Bankacılık buymuş meğer

Üç farklı banka, üç farklı olay. İnsan onurunun ayaklar altına alındığı üç olay. Türkiye’de bankacılığın nereye gittiğini acı bir şekilde anlatan üç farklı olay! İbretlik..

Bu üç bankanın ortak yönü hepsinin yabancı sermayeli özel banka olması. Sadece bir tanesi yerli sermaye ortaklı.
Bu bankaların patronu konumundaki yabancı sermaye, ülkelerinin en saygın ve en itibarlı kuruluşları.
Üç olay da Türkiye’de bankacılığın merkezi konumundaki İstanbul’da geçiyor.
Birinci olay:
Kendisini leyleklerin getirdiğine inanan bölge müdürü ile 100 kadar şube müdürünün arasında geçer.
Bölge müdürü şube müdürleri ile telekonferans yapar. Bu konferansta hedeflerin mutlaka tutması için tehditler savurduktan sonra bunu başaracaklarına dair söz alır. Var olmanın dayanılmaz sarhoşluğu içindeki bölge müdürü hızını alamaz ve telekonferansa katılan şube müdürlerine talimat vermeye devam eder.
-Şimdi elinizdeki telefon ahizelerini masanın üstüne bırakın ve kendinizi alkışlayın...
Yıllarca okuyup, dirsek çürüterek müdür olan bu insanlar önce şaşırır, ancak bölge müdürünün diktatör edası ile çaresiz, söyleneni yaparlar ve yüzün üzerinde şube müdürü tıpkı deliler gibi kendi kendilerini alkışlamaya başlarlar.
Olayın detayını bilmeyen şube personelleri müdürlerinin akli dengesinin bozulduğunu düşünüp odasına koşarlar. Müdürler bölge müdürünün talimatı ile alkışa devam ederler. Dakikalarca...
İkinci olay:
İkinci olay, kimseye bir türlü yar olmayan sık sık sahip değiştiren bir özel bankanın, yine bölge müdürlüğünde gerçekleşiyor.
Kendilerine verilen satış hedeflerini tutturamayan pazarlama elemanları bölge satış müdürü tarafından toplantıya çağrılır. Saatlerce süren fırça operasyonundan sonra bölge satış müdürü hızını alamaz ve okumuş eğitimli bu insanları ayağa kaldırıp hizaya dizer ve elindeki cetvelle ağır hakaret içeren tehditler savurur. Kimse sesini çıkaramaz ama bir çok genç kız toplantıdan sonra saatlerce ağlama krizine girer.
Üçüncü olay:
Yine bir yabancı sermayeli banka. Birileri Paris’de Le Cafè du Commerce’de kahvesini keyifle içsin diye Türk yöneticileri, personeline adeta zulüm etmeye devam eder. Genel müdürlükten başlayan baskı, bölge müdürlüklerine ulaştığında şiddeti daha da artmıştır bu baskının. Son beş yıldaki büyük kârdan başı dönen Türk yöneticiler, daha çok kazandırıp daha çok prim alabilmek için neredeyse bir caddeye 4 şube açmış. Şimdi ise bu şubeler bir bir zarar etmeye başlayınca panik başlar. Şube kârlılığının düşmesi üzerine yine devreye bölge satış müdürleri girer.
Bölgedeki şubelerin bireysel pazarlama elemanlarını toplayan satış müdürü, bölge müdürünün gazı ile başlar fırçaya. Bu da hızını alamaz ve ağzından çıkan cümleler neredeyse hakarete ulaşır. Bölge satış müdürünün son sözü “Biraz onurlu insanlarsanız istifa edersiniz” olur.
Bir çoğu çoluk çocuk sahibi bankacılar başlarını öne eğer ve salonu ağlayarak terk ederler.
Bankacılık nereye gidiyor?
Yaşanan üç olay, gerçekten Türkiye’de bankacılığın artık bittiğini gösteriyor.
Bu üç örnek sadece sıradan olaylar. Bankacı okuyucularımızın yazdıkları yüzlerce örnek daha var. Hepsinde ortak nokta, hedef baskısının artık yerini hakarete bıraktığı.
Peki, bu bankacılara kim sahip çıkacak? Çalışma Bakanlığı mı?
Zamanın birinde ayyaş bir adam, köyün imamına gitmiş ve günahlarını anlatmaya başlamış.
-İmam efendi ben çok içki içiyorum.
-Sorun değil Allah affeder.
-İmam efendi ben hırsızlık yapıyorum.
-Sorun değil yavrum Allah affeder.
-İmam efendi ben zina yaptım.
-Sorun değil Allah affeder.
Adam da imamın bu söylediklerinden sonra gazını alamamış, “Nasıl olsa Allah affeder” diye, köye dönüp daha çok içki içmiş ve hırsızlığı daha çok alışkanlık haline getirmiş.
Köylüler buna tepki göstererek, “Utanmıyor musun bunları yapmaya” deyince de, “Valla kafama göre bir imam buldum, her şeyi yapıyorum. Nasıl olsa Allah affeder” demiş.
İşte bizim Türkiye’deki bankalar da böyle bir şey.
Kafalarına göre bir bakanlık bulmuşlar.
Çalışanlarına adeta köle muamelesi yapıyor ve kimse sesini çıkartmıyor.
Böyle olunca da adamlar, koca şube müdürlerini deli gibi kendilerini alkışlattırır, cetvelle sıraya dizip dayak bile atar.
Nasıl olsa kafalarına göre bir ülke bulmuşlar.

Yazarın Diğer Yazıları