Bankacılığa bedel ödüyoruz
Eylül dönemine ait bankacılık sektörünün kârı 19 milyar lira oldu. 2001 yılında bankaların hortumlanması krize neden oldu. Bu nedenle toplum 100 milyar dolar bedel ödedi. Bunun için şimdi bankacılık sektörünün kârlı olması ileride yeni bir bedelin ihtimalini sınırlıyor.
Ne var ki şimdi de bankacılığı ayakta tutmak için daha farklı iki bedel ödüyoruz. Ancak ödediğimiz bu bedellerin henüz farkında değiliz.
1-Türkiye de 50 banka var. Bunların yarısı yabancıya aittir. 9 kamu bankası, 16 özel banka var. Buna karşılık 25 tane de yabancı banka var.
Yabancı bankalar, mevcut ve çalışan bir bankayı satın alıyor. İlave yatırım yapmıyor, çünkü mevcut yatırımları satın alıyor. Yeni istihdam yaratmıyor, tersine çalışanların bir kısmını uzman ve yönetici olarak dışarıdan getiriyor. Yani, yabancı bankalar yerli istihdamı olumsuz etkiliyor.
Öte yandan yabancı bankalar yıllık kazançlarını yurt dışına götürüyor.
Türkiye’de bankaların kâr oranları yüksek olduğu için, getirdikleri sermayeyi üç-beş yılda geri götürüyorlar. Kalan yıllarda dışarıya kâr transfer ediyorlar. Getirdikleri yabancı sermaye bugünkü cari açığımızı kapamada yardımcı oluyor ve fakat bu bankalar her yıl kâr transferi yaptıkları için, gelecek yıllarda cari açığı artırıyorlar.
2- Bankalar, sanayi ve diğer sektörlere göre daha yüksek kâr sağlıyorlar. Çünkü sanayide kârlılık en fazla yüzde 20 olurken, bankalar sağladıkları para maliyetine en az yüzde yüz, banka ve kredi kartlarında ise yüzde 300 kâr koyuyorlar.
Bankalar, yüzde 8-10 oranında faiz ile Merkez Bankası kaynaklarını kullanıyorlar. Yüzde 8.50 ile yüzde 9 faiz ile mevduatı kullanıyorlar.
Kredi kartı ile paraya sıkışıp avans çekenlerden yüzde 26.40 oranında, gecikme faizi olarak da yüzde 30.24 oranında faiz alıyorlar. Bu kadar yüksek faiz, kredi kartı olanları zor duruma bırakıyor.
Kredi kartlarında yüksek faizin suçlusu bankalar değil, Merkez Bankası ve Hükümettir.
Banka ve kredi kartları kanununa göre , bankaların kredi kartlarından alacağı azami faizi Merkez bankası tayin ediyor ve yayınlıyor. Kredi kartı veren 19 banka ve 3 katılım bankası da aynı oranda faiz alıyorlar. Yani birisi de çıkıp ben daha düşük faiz alayım, daha çok iş yapayım demiyor. Daha doğrusu diyemiyor. Çünkü aralarında zımni bir anlaşma var. Yani bankalar kartel oluşturmuştur. Kartel oluşturmak da anayasaya aykırıdır. Bunun önlenmesi yine Anayasaya göre devlete düşer. Devlet adına hareket eden hükümet ise buna ses çıkarmıyor.
Kredi kartı borçları çığ gibi artıyor. Kredi kartı borçları 2009 yılında 130 milyar lira iken 2014 yılında 347 milyar liraya yükseldi.
Kredi kartı borçlarının birikmesi sık sık kredi kartı mağdurları yaratıyor.
Halk keyfi için kredi kartı kullanmıyor. Deniz düşen yılana sarılır gibi, birçok insan kredi kartını hayatını devam ettirmek için kullanıyor.