Bankacılar hak arıyor
Anayasa’nın 49 maddesine göre, “Devlet: Çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır.”
Bugün AKP iktidarı malesef anayasanın 49 maddesini görmemezlikten geliyor.
Yüzbinlerce işçi zor şartlar altında çalışıyor. İlkel çalışma ortamları, hayata mal olan ucuz tedbirler ve en önemlisi üniversite mezunu insanlara psikolojik tacizin boyutunun artması.
Bütün bunların hepsi melesef Türkiye’de iş hayatının gerçek bir tablosu.
AKP’nın politikası nedeniyle devletin unuttuğu çalışanlardan bir kesimde bankacılar. 2001 yılında yaşanan kriz sonrası bir bir yabancılara satılan bankalar bugün zulümün merkezi olmuş durumda. Yabancıların Türkiye’yi adeta bir sömürge gibi görüp70 milyon insanımızı borçlandırdılar. Borçlandırmakla da kalmayıp bankacılık sektöründe çalışan 200 bin eğitimli insanı modern köleler haline getirdi.
Sektörde takipteki alacakların yani batık kredilerin hızla artması, pazarın daralması ve halkın artık bankalara verecek canından başka bir şeyinin kalmaması nedeniyle bankalar daha az kar etmeye başladı.
Az kar ise yabancı sermayeli bankaların çalışanlarına daha da acımasız davranmasına yetti.
Bankalar, çalışanlarından artık neredeyse imkansızı istemeye başladılar. Yapamayanları ise “kötü performans” gerekçesiyle işten çıkarttı. İşten kovma bankalar için tam bir silah haline geldi. Bu silahtan çıkan kurşunların adı ise mobbing. Yani Türkçesi psikolojik taciz.
İş-Kur kayıtlarına göre, son bir yılda işsiz kalan bankacı sayısı 3 bin civarında. Bunların büyük bir bölümü kendi rızasıyla iş bırakanlar. Aslında kendi rızasıyla iş bırakanların sayısı gerçek anlamda bir istatistik yapılsa 100’ü geçmez. Bunların büyük bir bölümü banka tarafından zorla istifa ettirilenler. Yani psikolojik taciz ile.
Bankaların insan kaynakları bölümünün son 1 yıl içerisinde uyguladıkları en etkili yöntem “başka bir yerde iş bulmak istiyorsan kendin istifa et. Biz seni çıkartırsak bir daha hiç bir bankada çalışamazsın” şeklinde.
Aslında bu bile başlı başına psikolojik bir tehdit unsuru.
Devletin görevi anayasanın 49.maddesine göre, vatandaşlarının çalışma hayatını geliştirmek ve çalışanları korumaktır. Şu ana kadar devletin malesef bu görevini yerine getirmediğini bankaların rahatça insan harcamalarından görüyoruz.
MOBBİNG DAVALARI GELİYOR
Devletin nedense bankacılık sektörüne yönelik hiç bir yaptırım yapmaması ve çalışanların iş hayatlarını düzenleyici kanunlar çıkartmaması, bireysel tedbirlerin gelişmesine neden oldu. Son aylarda gördüğü psikolojik taciz sonucunda istifa etmek zorunda kalan bazı bankacılar soluğu mahkemede aldı.
İstanbul’da 11, Ankara’da 6 ve diğer illerde de 21 mobbing davası bankalara karşı açıldı.
2015 yılı içerisinde bu davalardan birinin bankacıların leyhine çıkması onbinlerce bankacı için de emsal teşkil edeceğinden büyük önem taşıyor. Bu nedenle bankalar, mobbing suçlamasıyla binlerce dava ve milyarlarca liralık tazminat istemiyle karşı karşıya kalabilir.
Özellikle son bir yıl içerisinde bankacıların mobbing konusunda daha da bilinçlenmesi açılan dava sayılarının da artmasına neden oluyor.
2015 yılı mobbing davaları açısından bankacılar için bir dönüm noktası olabilir.