Banka batmadı ama millet battı...
Başbakan Erdoğan partisinin önceki günkü grup toplantısında “Biz eşeği sağlam kazığa bağladık... Tek bir banka bile batmadı’’şeklinde konuştu.
Elbette bir bankanın batmasını önce millet istemez... Çünkü batan her bankayı eninde sonunda yine millet verdiği vergilerle veya hükümet millete ait varlıkları satarak kurtaracaktır.
Örneğin geçen sene içi boşaltılan bankaların 2001’den kalan borçlarını ve kamu bankalarının görev zararlarını kapsayan ve Hazine’ye olan 90 milyar liralık bir borç yasayla silindi. Bankaların Hazine’ye olan bu 90 milyar borcunu yine millet ödüyor.
Yani bankalar batmadı... Ancak banka zararlarını ödeyen millet battı... Aslında bankaların zararlarını millet ödüyorsa, banka neden batsın?
Kaldı ki, bankaların millete yükü yalnızca batık bankalarla sınırlı değil... Bugün bankalar milleti sömüren birer sömürgeci işletme haline gelmiştir.
Bankalar, bireysel kredi vermeyi tercih ediyor... Çünkü bu yolla hem daha yüksek faiz alıyorlar... Hem de gizli faiz alıyorlar.
Örneğin, konut kredilerinde alacağınız krediyi tam alamıyorsunuz... Diyelim ki 100 bin lira konut kredisi alacaksınız... Bunun için, 2000 lira komisyon, 3000 lira ekspertiz parası ödeyeceksiniz... Elinize 100 bin lira değil, 95 bin lira verecekler.
Eğer aldığınız bu kredide yıllık faiz yüzde 25 ise bu gerçekte 95 bin lira üstünden yüzde 26.3 faiz demektir... Yani banka sizden gizli faiz almış oluyor.
Kaldı ki bir banka faiz yanında neden komisyon alır? Yurtdışından borç alıp, bu borca kefil olursa, kendi riski için bir komisyonu alabilir... Ancak kendi parasını faizle satarken ayrıca neden komisyon alıyor? Aynı şekilde çalıştırdığı ekspertizin parasını neden vatandaştan alıyor? Vatandaştan zaten faiz alacak... İpoteği de kendi parasını sağlama almak için yapıyor.
Geçen ay Bankalar Birliği, bankaların 1 Şubat’tan itibaren aylık değil, yıllık faiz tablosu asacaklarını ve müşteriden alınan masrafları da açıklayacaklarını duyurdu. Bu duyuru göz boyamak için yapılmıştır. Eğer Bankalar Birliği, etik davranmak istiyorsa, bankaların halkı aldatarak aldığı bu komisyonları kaldırmalarını istemesi gerekir. ABD’de bankalar komisyon alıyordu... Ancak birkaç yıl önce kaldırıldı.
BDDK’nın açıklamasına göre, “ Bireysel kredilerde takipteki müşteri sayısı, 2008 sonunda 2 milyon 170 bin kişiye ulaştı. Takipteki kredi kartı sayısı da, 1 milyon 546’ya ulaştı.”
Öte yandan, bankalar kredi kartlarından eğer avans çekerseniz bu avanslar için yüzde 4.39 ve yıllık yüzde 52.68 oranında faiz
uyguluyor.
Yine bankalar kredi kartlarında gecikme faizi olarak da, aylık yüzde 5.14 ve yıllık yüzde 61.68 oranında faiz uyguluyorlar.
Bankalar, stopajdan sonra, halkın mevduatına ortalama yüzde 12.75 faiz veriyor.
Bankalar Merkez Bankası’ndan aldıkları gecelik borç için yüzde 15.5 faiz ödüyor.
Bankaların MB’den gecelik borç alarak kullandıkları kaynakları, banka kartı sahipleri avans olarak verirse, bundan yüzde 340 kâr sağlıyor. Gecikme faizinden ise yüzde 398 kâr elde ediyor.
Bu oranda spekülatif kâr elde eden banka neden batsın? Elbette ki bu oranda tefeci faizi ödeyen millet batacaktır.
Banka bir devlet imtiyazıdır... Anayasamızın 167. maddesine devletin piyasaları denetlemesi ve düzenlemesi lazımdır. Devletin tüketiciyi tefecinin eline düşmekten koruması lazımdır. Devlet adına bu gidişe dur diyecek olan, hükümet, Merkez Bankası ve BDDK’dır. Oysaki kredi kartlarında tefeci faizini tayin ve tespit eden de Merkez Bankası’dır.