BanayasaL - SanayasaK
Anayasa'nın başına B, sonuna L ekleyin "BanayasaL" yani "bana yasal" olur. Anayasa'nın başına S, sonuna K ekleyin "SanayasaK" yani "sana yasak" olur.
Türkiye'de adını koyamayacağımız gelişmeler oluyor, anayasa böyle çiğneniyor…
Bu durumun açıklamasını şöyle yapabilirim.
AKP itirazları "bana yasal" diye YSK'ya yapıyor. YSK, "Haklısın" diyor, say babam say oylar sayılıyor.
CHP ve İYİ Parti itirazlarına YSK, "sana yasak" diyor.
YSK demokrasisi mi?
Demokrasiyi katleden YSK mı?
Gazeteci, yazar ve akademisyen Hulki Cevizoğlu dün şöyle Tweet attı.
"Vesayet, vesayet, vesayet diye yıllarca propaganda yapanlar vardı. İSTANBUL'DA MİLLET İRADESİNİN ÜZERİNDEKİ "VESAYET" KİMİNDİR? TV'deki tartışmacıların bellek yoksunluğunu gidermek istedim, hani hatırlayıp da dile getirirler belki."
Televizyon yorumcuları ya da habercileri dikkate alırlar mı ama en azından benim yazıma harika bir asist yaptı Cevizoğlu kardeşim. Teşekkürler.
7 Haziran 2015 seçiminden önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şunları söylüyor:
"1960 darbesiyle başlayan, 1971 muhtırası, 1980 darbesiyle tahkim edilen, 28 Şubat müdahalesiyle zirve noktasına ulaşan vesayet düzeninin son sıkıntılarını da hep birlikte ortadan kaldıracağız. Bunun için yeni anayasanın ve başkanlık sisteminin süratle hayata geçirilmesi gerekir. İnşallah, 8 Haziran'dan itibaren kolları sıvayıp, bu doğrultuda çalışmaya başlayacağız."
8 Haziran 2015 oldu, Türk Milleti AKP'ye tek başına iktidar vermedi.
AKP'nin oyları yüzde 40.87'ye düştü. 258 milletvekili çıkartabildi.
CHP 132, MHP ve HDP ise 80'er milletvekili çıkarttılar. Koalisyon ihtimali ortaya çıktı Meclis'te.
Ancak vesayetlerden şikâyet eden "Erdoğan'ın vesayeti" demokrasiye müdahale getirdi, seçim iptal edildi ve Erdoğan anayasanın cumhurbaşkanına verdiği, "BanayasaL" yetkisi ile milletvekili seçiminin yenilenmesi kararı aldı.
Erdoğan 1 Kasım 2015'de yapılan milletvekili seçiminde ise "başkanlık sistemi" lafını ağzına dahi almadı.
"Vesayet mağduru" Erdoğan, Davutoğlu'nu 22 Mayıs 2016 tarihinde yapılan AKP kurultayında görevden aldı, yerine Binali Yıldırım'ı atadı.
Erdoğan AKP hükümetlerinin Silahlı Kuvvetler başta olmak üzere bürokratik sistemin vesayetçi kurum ve mekanizmalarından şikâyet ederdi.
Ancak iş kendi bekasına gelince AKP'de vesayetçi baskı yapmaya da çekinmedi.
Hatta İstanbul, Ankara başta kendi partisinin belediye başkanlarını görevden de alarak vesayetçi yapısını ortaya koydu.
Günümüze gelince işte Cevizoğlu'nun da dikkatini çeken vesayetçi tutum Erdoğan tarafından yerel seçim sonuçlarında da, YSK üzerinde de ortaya bütün çıplaklığı ile yansıdı.
Değerli okurlarım,
Türkiye, Türkiye olalı böyle olaylar görmedi, yaşamadı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu İstanbul'un Büyükçekmece ilçesinde nüfus kaydırıldığını iddia ediyor, AKP bu gerekçe ile İstanbul seçiminin yenilenmesi için YSK'ya başvuruyor.
Nüfus işleri genel müdürlüğü kime bağlı? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya değil mi?
Türk polisinin 174. yılında ne acı ki Büyükçekmece'de polis tek tek evlerin kapılarını çalıyor.
Polis devleti mi olduk?
Demokrasiyi rafa mı kaldırdık?
Bu ne baskı?
Sandık başkanı olan devlet memurları hakkında suçlamalar havada uçuşuyor.
Bunları sanki Yüksek Seçim Kurulu değil de CHP Genel Merkezi atadı.
15 bin oy azmış, cumhurbaşkanı öyle söylüyor.
Peki, Ekrem İmamoğlu'nun aldığı 4 milyon 171 bin 500 oyu nereye koyacağız?
CHP'liler bile bu tuzağa, algı operasyonu rüzgârına kapıldılar ki Ekrem İmamoğlu bile aldığı milyonlarca oyu unuttu, 3-5 oy hesabı yapıyor.
Değerli okurlarım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın Ekrem İmamoğlu olduğunu Halk TV canlı yayınında 31 Aralık gece yarısı Anadolu Ajansı bilgi akışını durdurduğu zaman açıkladım.
Sevgili Cevizoğlu, soruna ben yanıt vereyim.
İstanbul'da millet iradesinin üstünde AKP vesayeti vardır…
Ey YSK, anayasa, hak, hukuk ve adalet olmazsa demokrasi olmaz ki, asla siyasi vesayet altında kalma…