Bal gibi imkanı kullanamıyoruz...

Türkiye’nin önemli potansiyel tarımsal imkanlarından birisi şarap, diğeri de baldır. Ne yazık ki her iki üründen de gereği kadar yararlanamıyoruz. Çünkü her ikisinde de devlet kontrolü veya otokontrol yoktur. Fransa ve İtalya gibi ülkelerde, şarap için kalite kontrolü her iki türlü de yapılmaktadır.
Türkiye bal üretiminde Çin, Arjantin ve Meksika’dan sonra dünya dördüncüsüdür. Ne var ki özellikle son günlerde sahte bal haberleri, bu potansiyelimize darbe vurmuştur.
Son aylarda TV ekranlarını adeta istila eden bal reklamlarındaki balın, Tarım Bakanlığı tarafından aslında glikoz ve bal esansıyla yapılan bu yeni karışım olduğu açıklanmıştır. Bu şekilde sahte bal yapanlar, hem insan sağlığı ile oynamakta, hem de ülkenin potansiyel ekonomik imkanını baltalamaktadır. Bu nedenle bal üretimi ve kalitesinde devlet müdahalesine daha fazla ihtiyaç vardır.
Doğal yapı olarak Türkiye, bal üretiminde Dünyada bir numara da olabilir... Olmamız için bal üretimini halka öğretmeliyiz. Bal üretimine standartlar getirmeliyiz.. Bunlar da ancak devlet tarafından ve devlet öncülüğünde bal üretenlerin organizasyonu ile yapılabilir.
Türkiye de sınırlı sayıda ilde ana arı üretimi istasyonları ve bal laboratuvarları var. Ancak hem yeterli değil, hem de organize değil.
Kuzeydoğu Anadolu, Artvin, Ardahan ve Çıldır çiçek bakımından Türkiye’nin en zengin bölgesidir. Çiçek balı üretiminde önemli bir potansiyele sahiptir. Posof, Artvin, Ardahan ve Çıldır’da saf Kafkas arısı mevcuttur. Bu arı, yerli arıya göre daha verimlidir. Kafkas cinsi arının ürettiği bal dünyanın başka bir yerinde yoktur.. Ancak dünyanın da, Türkiye’nin de bundan haberi yoktur. Bu balın dünyaya tanıtılması için de devlet teşvik vermeli ve bizzat organizasyona katılmalıdır.
Öte yandan, laboratuvarlarda bal standardizasyonu ve bandrollama yapılmalıdır. Türkiye de bal konusunda aldatıcı alışkanlık ve görüntüler yerleşmiştir. Söz gelimi bal daha kırmızı görünsün ve şekerlenmesin diye 60 dereceye kadar ısıtılarak şişelenmektedir. Görüntüsü güzelleşmekte ve fakat kalitesi bozulmaktadır. Gerçek bal ise şekerlenen baldır. Şekerlenen bal kavanozu, sıcak su içinde tutulunca yeniden eski kıvamına gelmektedir.
Balın doğal ve katkısız olup olmadığını anlamak için bazı özellikleri anlaşılabilir niteliktedir. Bunlardan bazıları:
1) Gerçek balın çok özel, esans gibi hafif bir kokusu vardır. Balı keserken, saklama kabını açıp kapatırken bu koku daha yoğun algılanır.
2) Sahte olan ve glikozlu bal, gerçek bala göre daha tatlıdır.
3) Gerçek balın dış görünümü ceviz kabuğu veya buna benzer grinin tonlarında olur. Glikoz katkılı ballar ise daha açık tonda beyaz renkte olur.
4) Bir kaşığa bal koyup ateşe tuttuğunuzda gerçek bal oldukça akışkan olur, dayanıklıdır geç yanar, glikoz balı ise çabuk yanar ve kömürleşir.
5) Gerçek bal, glikozlu bala göre daha ağırdır. Balın özgül ağırlığı yaklaşık 1.36’dır, yani 1 litre saf bal 1.36 kg gelmelidir.
6) Saf bal üreten arıcıda hem komple sırlanmış petek hem de kısmen sırlanmış petek olur.
Tüketiciler görselliğe önem verdiği için tamamı sırlanmış petek balları tercih ederler. Oysaki yarı sırlanmış petek bal saflığın işareti olabilir. Çünkü katkı veren arıcılar peteklerin ağır gelmesi için ve güzel görünmesi için peteği komple sırlatırlar.

Yazarın Diğer Yazıları