Bahçeli'nin başkanlık koalisyonu formülü!..

Cumhurbaşkanlığı görünümlü  Başkanlık  Anayasası teklifinin tek can alıcı noktası  Başbakanlığın kaldırılması mı?

Hayır!..

Hani şu dillere pelsenk olmuş; denge denetleme mekanizması var ya!.. Hani, Türk tipi(!) başkanlık modeli diye yutturulmaya gayret edilen, adı "Cumhurbaşkanı" olarak devam edecek, makamda oturacak şahsın gücünü frenleyecek ve denetimini kolaylaştıracağı ileri sürülen teklif...

Komisyon tiyatrosu bittikten sonra dikkatli gözlerle izlerseniz, paketin tümüne nüfuz eden kişiye özel  çelik zırhlı  dokunulmazlığın nasıl giydirildiğini göreceksiniz. O noktaya, biraz daha yakın plan yapmadan önce Gölbaşı mutabakatının perde arkasında kalan önemli bir bölümü de açık hale getirelim.

R. Erdoğan Pakistan'a gitmeden önce yaptığı basın açıklamasında ne dedi?

"Başkanlık veya 'Cumhurbaşkanlığı' olması hususunda şahsen benim açımdan herhangi bir sıkıntı söz konusu değildir."

Anayasa değişikliği teklif metnine neden "Cumhurbaşkanı" yazılacağına dair teknik gerekçelere dünkü yazımızda değinmiştik. İşin bir de başkanlık koalisyonu ortaklarının,  milleti kolayca kandırabilmesi için sahneye koyduğu eli güçlendirme formülü/yönü var.  Malumunuz; uzun bir süre, sözde AKP içinde  kurulan Anayasa çalışma komisyonundan, değişiklik teklifinin "başkanlık" olarak  önerileceği ve mevcut Anayasa'da geçen "Cumhurbaşkanı" ibarelerinin geçici maddelerle düzeltilebileceği kamuoyuna pompalanıyordu. Erdoğan'ın da mutlak isteği Anayasa'ya "başkan" olarak yazılmaktı. Peki!.. Erdoğan'ı kim ikna etti?.. Binali Yıldırım mı?.. Sözde, AKP çalışma komisyon üyeleri mi?..

Hayır!..

Gölbaşı mutabakatında Doktor Devlet Bahçeli, Anayasa değişiklik metninin "Cumhurbaşkanı" olarak kalması konusunda Erdoğan'ı ikna etti. Saray kaynaklarından ulaştığımız bilgilere göre,  Bahçeli, Erdoğan'a  başkanlığa karşı oluşan yüksek dereceli  alerji sonuçlu anketleri hatırlattı. "Sizinde bizim de elimizin güçlü olması, referandumun riske atılmaması ve söylemlerimizi güçlendirecek tek formül bu" mealinde argümanlar kullandı. MHP Meclis grubu ve özellikle tabanındaki büyük sıkıntıyı iyi analiz eden Erdoğan ise Bahçeli formülüne onay verdi.

Paketin tek kurtarıcı formülü bu mu?..

Ona da "hayır" cevabı!..

Cumhurbaşkanı görünümlü başkana dokunmak hatta ona dokunmayı  düşünmek bile imkansıza yakın hale geliyor. Eğer, tasarlanan madde kabul görürse, TBMM'de Cumhurbaşkanına soruşturma açılması için 367, Yüce Divan'a sevk içinde 413 parmak gerekecek. Bunun yanına bir de Cumhurbaşkanın Anayasa Mahkemesi üyelerinin yarısını atamasına imkan veren hükmü ekleyin...

Bu ahval ve şerait altında; getirin Oslo süreci, çözüm süreci ile ilgili bir soruşturma önergesi de görelim!..

Milletin ve devletin içinde bulunduğu büyük beka tehlikesini,sınırlarımız etrafındaki ateş çemberini pek umursamayıp illa da başkanlığı takip edenlere, Gölbaşı mutabakatının teknik detayından kısa bir kulis daha verelim. Merak etmeyin!.. Doktor Devlet Bahçeli teknik bir arıza (!) olmaması için çok sevdiği ve güvendiği emekli bir Büyükelçiyi saray bürokrasisi ile koordinasyon için görevlendirdi. Çalışmalar kesintisiz yürüyor!..

Beka tartışmasına girmişken,bazılarınızın  yönelttiği, "OHAL şartlarında bu referandum  nasıl olur?.. Bunun darbe dönemleri sonrasında yapılan Anayasalardan ne farkı olur" gibi sorularına da bilgi sunmaya çalışayım.

Malumunuz; ülke çapında uygulanan OHAL'in süresi  20 Ocak'ta doluyor. Peki, bu tarihten sonra uzatılacak mı?..

Saraya çok yakın çalışan güvenlik ve istihbarat bürokrasisi OHAL'in  yeniden 3 ay daha uzatılacağını ve terör bölgesinde de OHAL'in sıkıyönetime çevrilebileceğinin ağırlıklı olarak düşünüldüğünü ifade ediyor.

Terör bölgesinde sıkıyönetim ilan edilmesi...

İstihbarat ve güvenlik birimlerinden gelen raporlar doğrultusunda, bölge halkının içinde bulunduğu çok taraflı sıkışıklık ve  geldiği patlama noktası,ajanların artan provokasyonları, bölge sınırları dışından baskılanan etkenler...

Tamam da!. Baharda referandum... En azından en iyi niyetle akıllarda olan, "Bu  şartlarda, tüm hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı, askıya alındığı ortamda  sağlıklı bir Anayasa yapılır mı?", "fırsattan istifade rejim değişliğine mi gidiyorsunuz?" sorularını haklı olarak gündem de tutmaz mı?..

Bir de!.. AB ile sertlik dozajı her gün artan kavgalar... Diplomasi kurallarını alt üst eden söylemler...

Terör örgütü PKK'nın hamisi AB'ye açıktan yapılan sert  çakmalar  beni de mest ediyor. Fakat akılcı olarak, "sonuçta bunun bize ne faydası var veya kime ne faydası var" sorusunu da sormadan edemiyorum. Çünkü, Ankara'nın şerrindense Brüksel'in şefaatine sığınarak iktidara gelenleri ve hala orada duranların gerçeğini de çok iyi biliyorum. Erdoğan  Merkel arasındaki şahsi husumetin somut gerçeklerine de vaktiyle şahit olmuş birisiyim.

Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeir'in Ankara ziyareti sırasında patlayan kavganın ardından siyasi kulislere çok ciddi bir iddia düştü. Takas pazarlığı iddiaları. Alman Bakanın, Ankara'ya tutuklanan HDP eş başkanı Figen Yüksekdağ'ın serbest bırakılması için geldiği, buna karşılık Çavuşoğlu'nun Almanya'dan iade edilmeyen FETÖ üyelerini hatırlattığı ileri sürülüyor. Bu arada, Meclis kulislerinin gizli köşelerinde AKP ve HDP'li bazı seçkin siyasetçilerin sohbetleri gözden kaçmıyor.

Darbe-i ganimet mi?..

İyi niyetle safça sormaya devam edeceğim...

Biz çimen miyiz?..

Yazarın Diğer Yazıları