Bağımsız Kosova(!)
Bir yandan “bağımsızlık şarkıları” söylüyorlar. Diğer taraftan ellerindeki ABD Bayraklarını sallıyorlar. ABD güdümündeki bir yönetimi “bağımsızlık” sanıyorlar!
Kosova, ABD’nin desteği ile “bağımsızlığını” ilan etti. İlk tanıyanlardan biri de Türkiye oldu. Bizim saf vatandaşımız ise, “Avrupa’da yeni bir Müslüman devlet ortaya çıktı” diye bayram etti. İçimizde, “Çok güzel, harika bir gelişme” diyenler bile oldu: - Kosova’nın bağımsızlığı, KKTC için de emsal olabilir. Düz mantıkla bakıldığında doğru, doğru olmasına da... Diplomasi bu, mantık da, hak da, hukuk da tanımaz. Önemli olan haklı olmak değil, gücü elinde bulundurabilmek.
Dünyanın içinde bulunduğu bu şartlarda, Kosova’nın bağımsızlığı KKTC için emsal teşkil etmez. KKTC’nin tamamının Türk ve Müslüman olması, Kosova’nın ise Arnavut, Türk, Sırp, Boşnak ve Goralı’lardan oluşması da bize bir avantaj sağlamaz. KKTC başka, Kosova başka. Kosova’n ı n “bağımsızlığında” ABD’nin büyük menfaati var.
KKTC bağımsızlığını kazanırsa, orada yaşayan Türklerin dışında kimin menfaati var?
Hiç kimsenin! İşte bu yüzden Yunanlıların ve Kıbrıs Rumlarının korkmalarına gerek yok. ABD, BM Güvenlik Konseyi’nde üzerine basa basa söyledi. “Kosova’nın bağımsızlığı kimseye emsal olmaz” dedi. Kural olarak Putin haklı.
Batıya diyor ki: - İki yüzlülük etmeyin. Madem Kosova’yı tanıyorsunuz, KKTC’nin bağımsızlığını da tanıyın. Haklı, ama yaptırım gücü yok. O yüzden de bölgede Putin’in değil, ABD’nin borusu ötüyor.
ABD, çoktan gidip Kosova’ya oturdu. Geçici yönetimle anlaştı. Dukakin Yaylası’nda 25 kilometrekarelik bir alan kiraladı. Etrafına 4 metre yüksekliğinde bir duvar ördü. Su kanallarından engeller yaptı. Yetmedi, çevresini de tel örgülerle donattı.
Avrupa’nın göbeğinde, içinde ne olup bittiği belli olmayan bir üs oluşturdu. Buradan bütün Avrupa ve Balkanlar’ı kontrol etme imkanı elde etti. Yeni yönetim de ABD destekli olacağı için, önümüzdeki dönemde Kosova’ya iyiden iyiye yerleşecek. ABD, uzun süredir Kosova üzerinde Vatikan ile işbirliği yapıyor.
Zaman içinde Arnavut, Türk, Boşnak ve Goralı bütün Müslümanları Hıristiyanlaştırma hedefi güdüyor. Bu yolda ciddi başarılar da elde etti. Kosova’nın vefat eden eski Cumhurbaşkanı İbrahim Rugova’yı bile “Gizli Hıristiyan” yaptı. Bu yüzden de Rugova’nın cenaze töreninde hiçbir din adamı bulunmadı. Aynı politika Arnavutluk’ta da uygulanıyor. Kosova durup dururken “bağımsız” olmadı. ABD öyle istedi!
Kosova caddelerinde “bağımsızlığı” kutlayanların ortaya koyduğu fotoğraf da çok ilginç. Kosovalılar, bir yandan “bağımsızlık şarkıları” söylüyorlar. Diğer taraftan ellerindeki ABD Bayraklarını sallıyorlar. ABD güdümündeki bir yönetimi “bağımsızlık” sanıyorlar! Kıbrıs’taki durum Kosova’dakinden çok farklı... Kosova, ABD’nin nüfuz alanı.
Kıbrıs ise, tarih boyunca İngiltere’nin at koşturduğu bir bölge. Orası İngilizlere bırakılmış durumda. ABD’lilerin küçük kardeşi İngilizlerin Kıbrıs’ta iki adet üssü var.
Batı sürekli olarak “Türk askeri adadan çekilsin” diyor, ama Kıbrıs’taki İngiliz üslerini kimse görmek istemiyor. Üstelik, Yunanistan faktörünü de unutmamak gerekli. Kosova, işte bu yüzden KKTC’nin bağımsızlığı için emsal teşkil etmez. Bölgede hiçbir menfaati olmayan ABD, Kıbrıs Türkü için İngiltere ve Yunanistan gibi iki önemli müttefikinin tadını kaçırmak istemez.
Bakmayın siz, sürekli olarak “Evrensel batı değerleri” gibi birtakım yalanların kafamıza sokulmak istenmesine... Ne Evrensel değeri! Hak, hukuk ve adalet gibi kavramlar sadece kağıt üzerinde.
Dünyada tek Evrensel değer var. O da menfaat. Güç, otomatik olarak “haklılığı” da beraberinde getiriyor! Yine de Bağımsız Kosova herkese hayırlı olsun.
* Emin Pazarcı / Bugün
Verin coşkuyu bakalım...
Başbakan, “Kriz bekleyen hüsrana uğrar” dedikten sonra, iktidarın “hınk” deyicisi bir gazeteye de böyle manşet atmak yakışır. Hele elinin altında böyle “padişaha coşku veren müneccimbaşı” gibi ekonomi yazarları varsa...
* STAR
Neden ‘dindar’ medyası yok?..
BİR: Merkez medyada türbana çakan da bulunur, türbana destek çıkan da... Yani iyi kötü bir denge vardır... Ama “Dindar iktidarın dindar taraftar gazetesi”, doğası gereği, herhangi bir dengenin kaygısını zerre kadar duymaz.
İKİ: Dinci gazete dediğimiz gazete, dini kendi bakış açısıyla yorumlar... Bu bakış açısına uygun düşmeyen yazıya “Gayri dini yazı” hükmünü vurur... İşin bu kısmında “Gazetecilik ilkeleri” ile “Dinsel ilkeler” çatışır... Bu çatışma karşısında dindar gazete, kararını “Yemişim gazetecilik ilkelerini... Dinime sahip çıkayım yeter” diye verir... Ve sansürü basar. Belki de bu yüzden dindar gazete olmaz.
ÜÇ : Dindar gazetenin okuru, başka gazetelerde görmeye tahammül gösterebileceği yazıları, fotoğrafları, resimleri, haberleri, kendi gazetesinde görmek istemez... Çünkü “Dindar gazete”, dindar okurun gözünde bir tür kutsal alandır ve o alanda fenalıklara yer olamaz.
DÖRT : “Dindar iktidarın dindar taraftar gazetesi” nde “Farklı ses” boşluğu, liberal aydınlarla doldurulur... Ama o liberal aydınlar, bir gün gelip de “301”, “AB’de sönen umutlar” gibi konulardan yola çıkarak “Dindar iktidar” a çakmaya kalkışınca, “Sevsinler sizi” den tutun da “Bunlar nankör kardeşim” e kadar varan bir dizi ayıp tepkiye muhatap olurlar. Bu da olayın doğası gereğidir.
BEŞ : Bütün bunların üzerine bir de “Dindar iktidar” ın ekstra tahammülsüzlüğünden söz etmemiz gerekir... İşte bakın, en kritik basınla sohbet programına çıkaracak muhalif gazeteci bile bulamıyorlar... Hasan Cemal mi? Hemen söyleyeyim: Hasan Cemal, eğer son dönemlerdeki iktidar eleştirilerini biraz daha sertleştirsin, isminin üstünün çizilmesi mukadder olacaktır... Yani tahammülsüzlük bu hızla giderse, üstü çizilmemiş gazeteci kalmayacak ortada...
* Ahmet Hakan / Hürriyet
Hüzünlü bir ayrılış...
GAZETELERDE okuyorum:
“Liberaller aydınlarla AKP’nin yolları ayrıldı...”
Bu ayrılıklar beni ne kadar da üzer.
Nasıl oldu, niye ayrıldılar?
Sebep ne?..
Oysaki “ampul” ile “aydın” sıfatı ne kadar da birbirini tamamlıyordu.
* *
Yeni mi anladılar dersiniz demokrat aydınlar; dinci asla ve asla demokrat olamaz...
Demokrasi; doğruyu aramaktır.
Oysa “dincinin” tek doğruları vardır.
* *
Dinci...
( “Dindar” demiyorum. Dindar demokrat da, çağdaş da, laik de olabilir. Dindar; Allah’ın verdiği en değerli şey aklın, doğruyu arayıp bulmak için olduğunu ve kutsal kitabın “Düşünmek için size akıl verdim” dediğini bilir.)
Ama dinci?..
O, kendisini güçlü kılan, insanlara hükmetmesini sağlayan bağnazlıktan hiç bir zaman ödün vermez.
Aslında tartışılmasını istemediği, kendi gücü ve egemenliğidir.
Fikri, düşünceyi sevmez.
İtiraz istemez.
* *
İşte; bunları bilmesi gereken liberal aydınlar(!) bunu tam altı senede anlayabildiler ve şimdi “yollar ayrıldı” diyorlar.
Aydınlar bu kadar ahmak olamayacaklarına göre sebep ne?..
Nasıl oldu?..
Niçin bu acı haber?..
Ne kadar da yakışıyordu birbirine aydın ile ampul...
Türkiye bu hale geldikten, devlet kuşatıldıktan sonra niye bu ayrılıklar?..
İçlerinden birisi çıkıp itiraf etmeli:
Ahmaklıktan mı?..
Kaypaklıktan mı?..
Neden?..
* Bekir Coşkun /Hürriyet