BAE’den sukuk yoluyla alınan borç para çare olur mu?
Türkiye; BAE ile toplam 13 anlaşma imzaladı. Bu anlaşma ile açıklanan borç ve yatırım tutarı toplam 50,7 milyar dolardır. Bu sene girmesi beklenen 11,5 milyar dolar borç dışında anlaşmaya dâhil yatırımlardan beklenen döviz girişi, zamana ve gelişmelere bağlı olarak değişir. Bu nedenle, 50,7 milyar dolar için, “anlaşma değil, niyet” demek daha doğru olacaktır.
Yapılan açıklamalardan anlaşılan 50,7 milyar doların, 8,5 milyar doları deprem tahvilleri, 3,5 milyar doları ise Eximbank kredisi olmak üzere toplam 11,5 milyar doları borç olarak gelecektir.
Bu 11,5 milyar doların, BAE için getirisinin ne olacağını bilmiyoruz. Ancak BAE, tatminkâr bulmazsa borç vermez. Kaldı ki hiçbir devlet, zararına ve hibe olsun diye borç vermez.
Öte yandan BAE, faiz anlaşması yapmayacağına göre, 8,5 milyar doları teminat karşılığı sukuk yoluyla verecektir.
Tahvil ile sukuk arasında fark var. Tahviller bir borç yükümlülüğünü gösterir, sukuk ise bir varlığın kısmi sahipliliğini gösterir.
Devlet söz konusu olunca, sukuk için özet olarak ve kabaca iki örnek verebiliriz.
Mülkiyet devri; Kamuya ait bir varlık borç verene peşin satılıyor. Borç veren aynı varlığı devlete vadeli satıyor. Vade sonunda varlık, tekrar devlete geçiyor. Söz gelimi 10 milyar dolar borç için bir kamu binasının tapusu borç verene devrediliyor. Sonra devlet bu binayı yılda bir milyar dolar taksitle geri alıyor. Diyelim ki 12 yıllık bir anlaşma oldu. Borç alan peşin verdiği 10 milyara 12 yılda 2 milyar getiri sağlamış oluyor.
Kiralama yoluyla; Devlete ait bir varlık borç verene devrediliyor. Devlet her ay kira veriyor. Süre sonunda söz konusu varlık tekrar devlete geçiyor.
Sukuk dışında Cumhurbaşkanının bazı asetler verilebilir sözünden, bazı kamu kurumlarının veya arsa ve arazi gibi hazine varlıklarının döviz karşılığı satılması anlaşılır. Bunlar nelerdir? Gerçekleşir mi? Ne kadar gerçekleşir? Belirsizdir.
Diğer bir yol, doğrudan yatırımlardır. BAE’nin doğrudan yatırım eğilimi yoktur. Ciddi yatırım projesi yerine spekülatif fonlara girmeyi tercih eder. Borsaya gelse zaten elini tutan yoktur.
Niyet anlaşmasının toplam 50,7 milyar dolar olarak açıklanmasının nedenini, Türkiye’nin başta CDS (dış borç temerrüt risk oranı) olmak üzere, uluslararası piyasalarda itibarını artırmaya ve güven oluşturmaya dönük olduğunu tahmin ediyorum.
Mamafih, anlaşmadan önce 486 baz puan dolayında olan Türkiye’nin CDS oranları, şimdi 437 puana geriledi.
Ne var ki; Araplardan borç almak için heyet gitmesi, Türkiye için yeni bir güven kaybı olmuştur. Bu mesele ciddi yabancı yatırım sermayesi ve uluslararası fonlar için Türkiye’nin zorda olduğu algısı yaratacaktır. Dahası 11,5 milyar dolar Türkiye’nin döviz sorununu çözmekten çok uzaktır.
Merkez Bankası, bir yıl içinde ödenmesi gereken dış borçların 207,3 milyar dolara yükseldiğini açıkladı. 2023 cari açık 80-90 milyar gibi çok yüksek olacaktır. Türkiye’nin bir yıl içinde bu kadar döviz bulması ve bir kısım borcu çevirmesi gerekiyor.
Yıl sonu, kur korumalı mevduatta son tarihtir. Merkez Bankası’nın ve bankaların kur korumalı mevduat için döviz taahhüdü yoktur. Yıl sonunda kur korumalı mevduat sahiplerinden bir kısmı dövize geçmek isteyecek ve döviz talebi artacaktır.
Buna karşılık yabancıya gayrimenkul satışı dışında yabancı sermaye gelmiyor, tersine mevcut yabancı, yatırımların bir kısmını satıp çıkıyor.
Netice olarak; 11,5 milyar dolar Türkiye için devede kulak kalır.