Babam sağ olsun!
Bu sözü içinizde duymayan var mı? Genelde kamyon ve minibüslerin arkasında yazar.
Kamyoncu büyük bir gururla bu sözü yazar. Düşündüğünüzde aslında kızmanız lazım. Babası onu okutmamış altına kamyon almış gibi düşünebilirsiniz. Ama burada bir güvence var.
Sırtını bir insana dayama güvencesi.
Bu söz bana hep Türkiye'deki bankaları hatırlatıyor.
Türkiye'de bankaların da bir babası var. O da devlet!
Aslında bankalar hani camlarına şube adlarını yazıyorlar ya işte oraya "Devlet Baba sağ olsun" yazmaları lazım.
Neden mi?
Türkiye'de bankalar hep devletin sırtından para kazanmıştır. Yıllarca halktan topladıkları parayı hiç bir riske girmeden devlete satmışlar ve büyük paralar kazanmışlardır. Son 10 yıldır yeni bir yol öğrendiler. O da dışarıdan para bulup halka satmak.
Tabii ki arada da ballı ticari kredileri de kaçırmıyorlar.
Nedir bu kredi? Köprülere, barajlara ve havalimanı gibi büyük tesislerin müteahhidine kredi vermek. Normal şartlarda bu projelere bir kuruş bile vermezler ama devlet güvence verdiği için rahatlıkla kasanın ağzını sonuna kadar açtılar.
Nitekim KGF kredilerinde de öyle olmadı mı? Devlet siz kredi verin kefil benim dedi ve bankalar piyasada para bırakmadı kredi olarak verdi. Bankaların 2017 yılı bilançosunu resmen KGF kredileri kurtardı. Dünyada olmayan bir finans olayıdır bu.
Türk Telekom olayı
Türk Telekom özelleştirilmesi konusu bir gün iktisat kitaplarında okutulacak kadar önemlidir. 2005 sonunda Türk Telekom'un yüzde 55 hissesi Lübnanlı Hariri Ailesi'nin sahibi olduğu Öger Telekom'a satıldı. Öger özelleştirme bedelinin 1.3 milyar dolarını kendi öz sermayesinden ödedi. Kalan 5.2 milyar dolar ise Türkiye'deki bankalardan, özellikle de kamu bankalarından çekilen krediyle sağlanarak Hazine'ye yatırıldı.
Ancak Öger 2013 yılında bir dizi operasyon yaparak önce Telekom'daki yüzde 55 hissesini Türkiye'de kurduğu OTAŞ adlı şirkete devretti.
Ardından Suudi Arabistan'ın en büyük Telekom şirketi Suudi Telekom'u yeni kurduğu bu şirkete ortak aldı. Şirket yeni yapılanmanın getirdiği güçlü sermaye yapısıyla mevcut kredilerini yapılandırmak için aralarında yabancıların da bulunduğu yaklaşık 20 bankadan 4.75 milyar dolar kredi çekti. Ancak bu kredide yine en büyük pay Türk bankalarında.
Uyanık bankalar
Aralarında 3 büyük olmak üzere Türk bankaları bu krediye balıklama atladı. Şimdi Türk Telekom bu krediyi ödeyemiyor. Bankalar başladı Ankara'nın kapısını aşındırmaya. Bu krediyi bizden alın ya da Türk Telekom hisselerine el koyun. Yani bankalar ödenmeyen krediyi devlete yıkmak istiyorlar.
Hazine, Türk Telekom hisselerine el koymak istemiyor. Çünkü Türk Telekom'u 5.9 milyar dolara alan Öger, toplamda 1.3 milyar dolar para ödedi buna karşılık temettü olarak da 6 milyar dolara yakın bir parayı ülkesine götürdü. Yani 1 koyup 5 almıştı. Şimdi bu borçları Hazine neden ödesin. Ancak bankalar bu borç için hükümete ciddi bir baskı yapıyorlar. Bankaların hükümete önerdiği formül arasında krediye karşılık ellerindeki Telekom hisselerinin Hazine tarafından alınmasını istiyorlar.
İyi de 2005 yılında Türk Telekom'un değeri 6.5 milyar dolar ediyordu. Şimdi 2.5 milyar dolar ediyor. Yani devlet, bankaları bu krediden kurtarmak için bankalara Türk Telekom'un değerinin çok üzerinde para ödemesi gerekiyor.
Hep kendilerine acındırma ve kriz tehdidi ile istediklerini yaptıran bankalar, ellerinde kalan bu ödenmeyen kredi teminatını devlete yüksek fiyattan çakacaklar mı bilemem ama dünyanın hiçbir yerinde olmayan bu ayrıcalıklarını sonuna kadar kullandıkları bir gerçek.
Şimdi gözler hükümette. Aman bankalar zarar etmesin diye tüyü bitmemiş yetimin, fukaranın parasını bankalara mı verecek yoksa bankalara "başınızın çaresine bakın" mı diyecek.
Göreceğiz!