Babacan mı?.. Akdoğan mı?..
Doğru!.. Siyasi kulisler yeni parti iddiaları ile çalkalanıyor. Başta eski Kültür Bakanı Ertuğrul Günay ile AKP’den istifa eden milletvekillerinin bazı bağımsızlarla yeni parti hazırlıkları içinde olduğu söyleniyor. Sinyaller o yönde veriliyor.
Seçim arifesinde örneğine nadir rastlanabilecek bir tablo.
Sandıktan ne çıkacağı belli mi?..
Fakat, AKP içinde neler olduğu ile birlikte Recep Erdoğan’ın 30 Mart sonrasına ilişkin herkes kesin tahminlerini ve hesaplarını yapmış durumda.
Ertuğrul Günay ile birlikte bağımsızların yeni parti çalışmaları medya üzerinden çokça konuşuluyor.
Farklı bir tarafa bakalım..
Medyada konuşulmayan fakat çok ciddi eller ve gözler tarafından takip ve organize edilen bir oluşuma.
ADSIZ’ı dikkatli takip edenler, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yeni parti kurma çalışmaları ile birlikte gelişmeleri günü geldiğinde büyük bir titizlikle aktardığımı hatırlayacaklardır.
Türkiye’nin derin siyasetinde konuşulan yeni parti çalışmalarında yeni aşamalar kaydedildi.
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın etrafında yaşanıyor yeni siyasi parti oluşumu. Abdullah Gül tarafından ustaca organize ediliyor. Recep Erdoğan bu yapılanmayı çok iyi bildiği için 17 Aralık öncesinde Babacan’a Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı teklif etti ama kabul ettiremedi. Erdoğan, Melih Gökçek’e mecbur kaldı.
Biraz daha somutlandıralım derin siyaset kulislerinden duyduklarımızı;
“AKP yüzde 40’ın altına düşerse” hesabıyla 30 Mart sonrasına planlanan yeni partinin Genel Başkanı Ali Babacan olacak. Siyaset duayeni bazı isimler örgütlenme çalışmalarına başladılar bile. Yerel teşkilatların kurulması için mahalde etkin isimlerle görüşülüp görevler teklif ediliyor. Üniversitelerden çok önemli isimlerle sürekli istişareler yapılıyor.
İddia edilen şu ki;
30 Mart sonrasında AKP yüzde 40’ın altına düşerse düğmeye basılacak. Ali Babacan liderliğinde AKP’den istifa edecek en az 70 milletvekili ile yeni parti Türk siyasi hayatına girecek.(Erdoğan’ın ‘2009’daki oyumuz yüzde 38.8. Bunun üzerindeki her oy başarıdır’ sözlerini bir de bu açıdan değerlendirin-aht)
Recep Erdoğan’dan umudu biten en sıkı Tayyipçiler ise oldukça tedirgin. Abdullah Gül ile birlikte Ali Babacan’ın önünü kesmek için Başdanışman Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan’ın etrafında yeni bir oluşum için sıkı kulis atıyorlar. Yalçın Akdoğan’ı olası Erdoğan sonrası liderliğe ikna etmek için yoğun çaba harcıyorlar. Hatta ara sıra kulislere, “Yalçın Akdoğan, Tayyip Erdoğan’a küstü” fısıltıları yayıyorlar. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tan destek istiyorlar ama Arınç ortada durmayı tercih ediyor. Henüz, Akdoğan’ın olumsuz cevabı yüzünden istedikleri mesafeyi alamadılar.
Dün de yazdığım gibi allak bullak olmuş durumda AKP cenahı. Seçim bölgelerinde çalışma yapan mebuslar Ankara ile günde en az 5 vakit görüşüyor. Telefonlar susmuyor, yakın arkadaşlar harıl harıl çalışıyor. Hepsi en garantili yerde ön alma çabasında. AKP içinde Beşir Atalay ile Efkan Ala’ya oluşan tepki çığ gibi büyüyor. Recep Erdoğan sonrası hesapları, içeride oldukça sıkışan gaz tetikliyor.
AKP içindeki son sıcak kulislere nokta koyduktan sonra; Çankaya koltuğunu ikinci defa garantiye almak için en ince, günün şartlarına uygun değişken manevraları yapan Abdullah Gül’e sorular yöneltmek istiyorum;
Gül, Suriye savaş uçağının düşürülmesinden sonra, “Sınırlarımızı korumakla görevli silahlı kuvvetlerimiz görevlerini yerini getirdi” dedi.
Buna kimsenin bir itirazı olamaz.
Amaa!..
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sınır koruma görevi sadece Suriye ile mi sınırlı?..
Ege ve Akdeniz’de Yunanistan tarafından işgal edilen adalarımız (hem de Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde başlayan) ne olacak?..
Irak, başka bir ülkenin sınırı mı?..
Kandil’den ve bilumum sınır ötesi şer noktalarından PKK teröristleri Türkiye’ye giriş çıkış yaparken TSK’nın görev yapması neden engellendi ve hâlâ da engelleniyor?..
Başkomutan olarak TSK’nın PKK terörü karşısında kışlaya hapis edilmesine karşı bugüne kadar neden sessiz kaldınız?
Reyhanlı patlaması sırasında hangi Kraliçenin konuğu olarak yurt dışındaydınız?..
En son Hatay’dan giriş yaparak Ulukışla’da yolu kana bulayan teröristler konusunda herhangi bir yere “sınırlarımızı daha sıkı koruyun, bu sizin görevinizdir, yoksa hesap sorarım” dediniz mi?
“Sınır görevi” hassasiyetinizin 30 Mart’a denk düşmesi sizce manidar mı?..