Az kazanandan az, çok kazanandan çok alacaklar mış…
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek konuşma ve paylaşımlarında devamlı olarak "Amacımız, çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almaktır. Vergi gelirlerinde sağlanan iyileşmeyi vatandaşlarımızın refahı ve ülkemizin istikrarı için verimli alanlara yönlendireceğiz." Deyip duruyor…
Bakın bu tamamen vatandaşın algısını ve ağır vergilere tepki göstermesini engellemeye yönelik bir söylemdir ve tam anlamıyla bir safsatadır.
Ehh adamcağız ne yapsın yani kalkıp da “kümesteki kazları biraz daha fazla yolacağız, fazladan bir iki tüy daha koparacağız.” Diyecek hâli yok ya.
Bakın Türkiye’de vergi kanunları zaten az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi almak mantığı ile hazırlanmıştır.
Türkiye’de “kelle vergisi” gibi arkaik uygulamalarda görüldüğü üzere eller cebe kişi başı şu kadar vergi vereceksin diye bir vergi toplama yöntemi yoktur.
Türkiye’de gelirler üzerinden alınan Gelir ve Kurumlar Vergisi gibi vergiler hem oransal olarak alınır ve hem de bu oranlar değişkendir.
Buna göre 2024 yılının vergi dilimleri:
GELİR MİKTARI | VERGİ ORANI |
0 TL - 110.000 TL arası | %15 |
110.001 TL - 230.000 TL arası | %20 |
230.001 TL - 580.000 TL arası | %27 |
580.001 TL - 3.000.000 TL arası | %35 |
3.000.001 TL ve üzeri | %40 |
Yukarıdaki tablodan da görüleceği üzere kişiler, elde ettikleri gelir 3 milyonun üzerine çıkarsa gelirlerinin %40 kadarını vergi olarak vermektedirler.
Peki, daha ne olsun %80’ini versinler de al ben çalıştım, ürettim kazandım yemedim var sen ye mi desinler?
Bir de elbette ki kurumlar vergisi oranı var orada da durum şöyle: 1 Ekim 2023 tarihinden itibaren verilecek beyannamelerde kurumlar vergisi oranı %25 olarak belirlenmiştir. Bankalar ve Yap İşlet Devret modeli ile Kamu Özel İş Birliği projeleri kapsamında yapılan faaliyetlerden elde edilen kazançlar için kurumlar vergisi oranı %30’a çıkartılmış bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi burada da oransal bir vergi var ve çok kazanan zaten çok vergi veriyor 1 milyon kazanan ile 100 milyon kazanan farklı miktarda vergi ödüyor, 1 milyon kazanan 250 bin, 100 milyon kazanan 25 milyon vergi veriyor. Birde bu kâr hissedarlara dağıtılınca hissedarlar oradan da Gelir Vergisi ödüyorlar.
Görüldüğü gibi Türkiye’de gelirlerden alınan vergiler epeyce yüksek hatta o kadar yüksek ki kişileri iş yapmaktan bile vazgeçirebiliyor.
Bir de harcamalardan alınan ÖTV ve KDV gibi vergiler var aslında burada da çok harcayan çok, az harcayan az vergi ödüyor fakat Gelir Vergisi’nde olduğu gibi oransal bir değişim yok. Özellikle ÖTV lüks tüketimi vergilendirebilmek amacı ile getirilmiş bir vergidir zaten.
Diğer yandan servet vergisi olan İntikal Vergisi de oransal 1 milyonluk miras bırakan ile 100 milyonluk miras alan aynı miktarda vergi ödemiyor ve üstelik düşük miktarlar için ciddi istisnalar var, bu Servet Vergisi kaleminde de tablo şöyledir:
Matrah | Veraset Vergi Oranı | İvazsız (Hibe) Vergi Oranı |
İlk 1.700.000 TL için | 1% | 10% |
Sonra gelen 4.000.000 TL için | 3% | 15% |
Sonra gelen 8.700.000 TL için | 5% | 20% |
Sonra gelen 17.000.000 TL için | 7% | 25% |
Matrahın 31.400.000 TL’yi aşan bölümü için | 10% | 30% |
Türkiye’de Motorlu Taşıtlar Vergisi gibi servet üzerinden alınan vergiler de hem oransaldır ve hem de aracın yaşı ve cinsine göre farklı oranlarda alınır.
Görüldüğü gibi Türkiye’de zaten az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmaktadır.
Peki, sorun nerede, neden daha fazla vergi toplamaya ihtiyaç duyuluyor?
Bunun nedeni devletin itibardan tasarruf olmaz gerekçesi ile yapmış olduğu hesapsız kitapsız harcamalarıdır, yani sorunun kaynağı devletin harcamalarıdır.
Atalarımız hazıra dağ dayanmaz demiş, devlet ayağını vergisine göre uzatıp, tasarruf yapmadığı müddetçe hiçbir vergi geliri yetmeyecektir.