Avrupa Birliği’nin yolsuzluk uyarısı
Avrupa Komisyonu, “Türkiye 2010 Yılı İlerleme Raporu’nda, hükümetin yolsuzlukla mücadelede aldığı önlemlerin yetersiz kaldığı ve sivil toplum kuruluşlarının rolünün artırılması gerektiği vurgulanmıştır.
“Türkiye, ’yolsuzluğa karşı devletler grubu” nun tavsiyelerinden bir kısmını yerine getirmemiştir “ denilen raporda söz konusu eksiklikler sayılmaktadır... Bunlar:
* Yolsuzlukla mücadele denetim yapısının temsilinin genişletilmesi,
* Dokunulmazlık sisteminin reformu,
* Yargı bağımsızlığının geliştirilmesi,
* Kamu Denetçiliği Kurumunun tesisi,
Alınan önlemler ne olursa olsun, yolsuzluklarla mücadelede Hükümet’in ne kadar samimi olduğu önemlidir. AB, farklı yorum yapmış olmakla birlikte, Anayasa Mahkemesi’nin ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yapısının Anayasa ile değiştirilmesi, daha seçimleri sırasında bağımsız yargıya gölge düşürmüştür. Yargı bağımsızlığı çalışmazsa, yolsuzluklarla mücadele etmek mümkün olmaz. Yolsuzlukların denetiminde, AKP’nin samimi olmadığı, Meclis’te görüşülmesi yarım kalan Sayıştay yasa tasarısında da görüldü. Bu tasarının görüşülmesi sırasında, AKP grubu bir önerge ile Sayıştay’ın, “Kamuda performans denetimi” yetkisi devre dışında bırakıldı.
AB raporu, dokunulmazlıkları da yolsuzluğun bir parçası olarak görüyor ve Raporda “Dokunulmazlık sistemi etik kurallarının akademisyenler, askeri personel ve yargıya teşmilinde herhangi bir gelişme kaydedilememiştir. Milletvekillerinin yolsuzlukla ilişkili suçlarda dokunulmazlıklarının sınırlandırılmasında herhangi bir gelişme kaydedilmemiştir” diyor.
Aslında Başbakan, 2002 seçimlerinden sonra bir yıl içinde dokunulmazlıkların kalkacağına söz verdi ve fakat aradan 8 yıl geçtiği halde kılını bile kıpırdatmadı. Milletvekili dokunulmazlığı, masum olan milletvekillerini de yolsuzluk iddialardan dolayı töhmet altında bırakmaktadır. Eğer milletvekili dokunulmazlığı kalkarsa, bu durum yolsuzlukların önlenmesinde de etkili olacaktır.
Maalesef, AKP grubu suçsuz olduğunu ispat etmek için dokunulmazlığının kaldırılmasını isteyen milletvekillerinin de dokunulmazlığını kaldırmıyor.
Öte yandan siyasette yolsuzluk, milletvekili dokunulmazlığı ile sınırlı değil... Bu durum AB raporunda, siyasi partilere yapılan maddi desteklerin ve seçim kampanyalarının finansmanında, şeffaflık olmadığını belirtiyor. Belediyelerin yolsuzluklarına da “İlk kez bir Büyükşehir Belediye Başkanı (Adana) ciddi yolsuzluk iddiası ile görevden uzaklaştırılmıştır” deniliyor.
Yine hepimiz biliyoruz ki siyasette milletvekili olmadığı halde, partilerin üst yönetiminde olup, yasalar nezdinde henüz aklanmamış olanlar mevcuttur.
Maalesef Türkiye’de halk da yolsuzluğu kanıksamıştır. Siyasette “Hırsız ise bizim hırsızdır’’gibi kabul edilemez bir anlayış vardır. Bu anlayış doğru politika yapmak isteyenleri de politikadan uzak tutmaktadır. Ekonomide Gresham Kanununa göre “Piyasada kötü para, iyi parayı kovar”... Siyasette de maalesef yolsuzluk yapan politikacı, namuslu olanların dışarıda kalmasına neden oluyor.
Deniz Feneri de yolsuzluk raporuna girdi... Raporda “Almanya’daki bir dolandırıcılık davasıyla ilgili olarak Deniz Feneri adlı hayır kurumuna yönelik 2009’da başlayan soruşturma devam etmektedir. Polis, dernek binalarında ve şüphelilerin evlerinde aramalar yapmıştır. Ancak, henüz mahkemeye iddianame sunulmamıştır” denilerek, hükümetin ağırdan aldığı vurgulanmıştır.