Atatürk neden illa da uygarlık dedi...
27 Ekim 1923’te Ali Fethi (Okyar) Bey başkanlığındaki hükümet istifa etti. Cumhuriyet Halk Fırkası grubu, yeni hükûmet listesi üstünde anlaşmaya varamadı. Mustafa Kemal Paşa, 28 Ekim gecesi, İnönü ve diğerler ile o gece “devletin niteliğinin Cumhuriyet olduğunu” öngören bir yasa tasarısı hazırladı.
Ertesi gün olan 29 Ekim 1923 günü de Fransız muhabiri Maurice Pernotya’ya Cumhuriyetin hedefini vurgulayan “Memleketler çeşitlidir, fakat medeniyet birdir ve bir milletin gelişmesi için bu tek medeniyete katılması lazımdır” şeklinde bir demeç verdi.
Aslında Atatürk’ün uygarlık hedefi için söylediği binlerce söz vardır. Bunlardan 30 Ağustos günü Dumlupınar’da söylediği “Uygarlık yolunda yürümek başarılı olmak yaşamın şartıdır. Bu yol üzerinde bekleyenler veyahut bu yol üzerinde ileri değil, geriye bakmak bilgisizlik ve gafletinde bulunanlar, genel uygarlığın coşkun seli altında boğulmaya mahkumdurlar.” Ve yine “Uygarlık yolunda başarı, yenileşmeye bağlıdır. Sosyal yaşamda, ekonomik yaşamda bilim ve fen alanında başarılı olmak için tek olgunlaşma ve ilerleme yolu budur” sözleri, bugünlere ve yarınlara ait çok isabetli tespitleridir.
Bugünkü dünyamızda, petrol zengini ve fert başına milli geliri gelişmiş uygar ülkeler kadar ve hatta daha yüksek olan ülkeler vardır.. Ancak bu ülkelerde uygarlık olmadığı için, insanları mutlu değildir. Suudi Arabistan, Suud ailesinin mülkü gibidir. Dubai, bir ailenin yönetimindedir. Bu gibi ülkelerde herkes diken üstündedir. Kazaran hapse düşen birisinin başvuracağı hiçbir merci yoktur.
Uygar toplum kültürlü, eğitimli nüfusa sahip, fikir, sanat, endüstri ve bilgi alanlarında gelişme göstermiş bir toplum demektir..
Uygar toplumda, fert başına gelir çok yüksek olmasa da insan refahı daha yüksektir.. Zira bu toplumlarda mevcut kaynaklar daha rasyonel, daha verimli kullanılır.
Fethiye’de Kayaköy, mübadele sırasında, elli-altmış yıl önce boşaltılmış.. Kayaköy, bir dağın eteğinde yamaca kurulmuş.. Yamaca kurulmasında anlaşılan iki amaç gözetilmiş..
Birincisi halk, ovanın düz ve verimli alanlarına ev yapmak yerine, buraları ekip-biçmiş.. Üstelik, bir zeytin ağacı dikmişse, zeytin ağacının altına ve ağaca sarılacak şekilde, bir de asma dikmiş..
İkincisi, hem selden hem de düşmandan korunmak açısından daha avantajlı olduğundan, evleri yamaca yapmışlar.
Biz ise, yerleştikten sonra, Kayaköy’ü harabe olarak bırakmışız.. Düz ovalara evler, kebapçılar yapmışız.. Ekecek-biçecek yer bırakmamışız..
Eğer uygar bir toplum olabilseydik, ovayı ve dağı aynen eski yerleşenler gibi verimli kullanırdık.
Yine uygar toplumlarda insanlar daha mutludur.. Çünkü hoşgörü ve saygı vardır.
Avrupa’da veya Amerika’da otoyolda kazaran arabanız bozulursa, arkadakiler sabırla bekler. Kimse korna çalmaz... Bizde olsa bırakın kornayı edilen küfürlerden sinirleriniz bozulur..
Ayrıca, uygar toplumlarda sosyal ilişkiler daha gelişmiştir. Bu oluşum, toplumun yaşam kalitesini yükseltmektedir .
İnsanlarda “sosyal fayda, sosyal maliyet” bilinci oluşmuştur. Bu nedenle, kimse kimseye zarar vermez.
Uygar toplumlar etik anlamda gelişmiş toplumlardır... Herkes kamuda yolsuzluğun, başkasının hakkını yemek anlamına geldiğinin farkındadır... Aynı şekilde gelir dağılımı da daha düzgündür.
Aslında iktisadi gelişme, büyümeden daha geniş ve uygar olmayı içeren bir kavramdır.
Bugün uygarlık kavgası veren bir Türkiye’nin Atatürk’ü daha iyi anlaması gerekir.