Atatürk düşmanlığı Türkiye düşmanlığı
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Anıtkabir'deki anı defterine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan AKP Genel Başkanı olarak, "İstanbul Havalimanı tarihe nakşolmuştur" diye yazdı.
Değerli okurlarım Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran, o günün yoklukları içerisinde yasaları çıkartan, Türkçe devrimini gerçekleştiren, dev sanayi yatırımları yapan, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkını veren büyük önderin anı defterine "Atatürk" adını yazmaktan imtina ediyor.
Ve Atatürk adını vermekten imtina ettiği havalimanı için şöyle yazıyor:
"... Tarihe nakşolmuştur."
Daha tüm açılışı yapılmayan, daha Atatürk Havalimanı faaliyetine devam ederken, tarihe nakşolacak diye 10 Kasım 2018'de bu cümleyi yazmanın anlamı nedir?
Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran yüce bir önderin anı defterine onun hakkında duygularını yazmak yerine açılmayan bir havalimanı için "... Tarihe nakşolmuştur" diye yazmak Atatürk'ün eserlerini açıkça söylüyorum görmezden gelmek, layıkıyla takdir etmemektir.
Mülkiye mezunu, uzman psikolog olan ve sosyoloji doktorasını bitirmek üzere olan Gazeteci, Yazar, Akademisyen Hulki Cevizoğlu 26 yıldır süren aylık Popüler Bilim Dergisini hazırladığı ofisinin balkonundan Anıtkabir'i seyrederken şunu söyledi:
"Dikey çok binalar ile Anıtkabir siluetinin Ankara'nın her yerinden görünmesini engelleyecek bilinçli bir yüksek yapı izni verildiği anlaşılıyor."
Doğma büyüme Ankara'da yaşayan bir yurttaş olarak geçtiğim ve gittiğim her yerde Hulki'nin bu tespitinin çok haklı olduğunu görüyorum.
Tayyip Erdoğan İstanbul'daki tarihi cami siluetlerinin yüksek binalarla bozulduğunu söylüyor ama Ankara'da görülüyor ki Anıtkabir için bilinçli olarak yapılmaya çalışılıyor.
Atatürk düşmanlığı Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığıdır.
Değerli okurlarım 1987 yılında merhum Turgut Özal'ın Hac faraziyesini izlemek için Günaydın Gazetesi yönetimi tarafından görevlendirilmiş ben de Hacı olmuştum.
Bir gazeteci arkadaşımla fotoğraf makineleri satan dükkana girip Suudi satıcıya İngilizce bazı ürünlerin fiyatlarını sorarken nereli olduğumuzu sordu, "Türk'üz" dedik. Suudi satıcı Atatürk aleyhine cümleler söyleyince ihramlı Hacı adayı olmamıza rağmen ağzının payını verdik.
İşte o Atatürk düşmanlığı zihniyet giderek Türkiye'de salgın hastalık gibi yayılıyor.
Çok açık ve net söyleyeyim Atatürk düşmanlığı laik, demokratik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığıdır.
Atatürk düşmanlığı ile tescilli fesli gerici, "Keşke Yunan kazansaydı" diyor. Bu meczup Anadolu'nun işgaline razı bir Türkiye Cumhuriyeti düşmanıdır.
Ne yazık ki Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da bu Atatürk ve Türkiye düşmanı fesli gericiyi hastanede ziyaret etmişti.
Diyanet İşleri Başkanı da geri kalır mı? Hem de 10 Kasım'ın arifesinde.
10 Kasım'da Anıtkabir'de yapılan resmi törenin fotoğraflarına baktım ve Diyanet işleri Başkanı'nı göremedim. Belki de vardır bilemem.
Ama camilerde Atatürk adının söylenmesini çok gören bu zihniyet yakında camilerde Türk Bayrağını da bazı imamlarımızın gururla andığı Atamızın adının söylenmesini de engelleyebilir.
* Atatürk'ü haksız ve edepsiz şekilde din düşmanı olarak yayanlar,
* Latin harfleri ile Türkçe devrimini eleştirenler,
* Şeriat yerine Cumhuriyet'in gelmesine karşı olanlar,
* Tarikatlar, cemaatler, gericiler, şeriatçılar, laik cumhuriyet karşıtları, Atatürk devrimlerinin karşıtları, bilin ki Türkiye Cumhuriyeti düşmanlarısınız.
Büyük önder Atatürk büyük taarruzun ve Cumhuriyet'in ilanının yıldönümü olan 30 Ağustos 1925 tarihinde Kastamonu nutkunda sizler için şunları söyledi:
"Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, tarikatı medeniyedir.
Hissettiğim ve gördüğüm hususatı olduğu gibi söylemeyi tarih ve vicdan karşısında vazife bilirim.
Hükümeti Cumhuriyetimizin bir Diyanet İşleri Riyaseti Makamı vardır.
Ancak bu yolda vazifedar olmayan birçok insanlar da görüyorum ki, aynı kıyafet iktisasında berdevamdırlar. Bu gibiler içinde çok cahil hatta ümmi olanlarına tesadüf ettim. Bilhassa bu gibi cühela, bazı yerlerde halkın mümessilleriymiş gibi onların önüne düşüyorlar. Halkla doğrudan doğruya temasa adeta bir mani teşkil etmek sevdasında bulunuyorlar. Bu gibilere sormak istiyorum. Bu sıfat ve selahiyeti kimden, nereden almışlardır.
Millete hatırlatmak isterim ki, bu laubaliliğe müsaade etmek asla caiz değildir. Her halde sahibi salahiyet olmayan bu gibi kimselerin muvazzaf olan zevat ile aynı kisveyi taşımalarındaki mahzuru hükümetin nazarı dikkatine vazedeceğim.
Mesela karşımda kalabalığın içinde bir zat görüyorum. Başında fes, fesin üstünde yeşil bir sarık, sırtında bir mintan, onun üstünde benim sırtımdaki gibi bir ceket daha alt tarafını göremiyorum. Şimdi bu kıyafet nedir? Medeni bir insan alelacaip kıyafete girip dünyayı kendine güldürür mü? ...Devlet memurları da, bütün millet de kıyafetlerini tashih edecektir. Fen, sıhhat noktainazarından ameli olmak itibariyle, her noktainazarından tecrübe edilmiş medeni kıyafet iktisa edecektir. Bunda tereddüte mahal yoktur. Asırlarca devam eden gafletin acı derslerini tekrarlamağa takat yoktur. Adam olduğumuzu, medeni insan olduğumuzu isbat ve izhar için icap edeni yapmakta taannüt (direnme) adamlıkla kabili telif değildir."
Söylemem o ki o fesli ve sarıklı fotoğraftaki şahıslar Atatürk ve Cumhuriyet karşıtlarıdır.
Benim gözümde zerre kadar değerleri yoktur...