Ata sporumuz: Hoca asmaca
Cumhuriyet ve Atatürk karşıtı vaazlar vermeyi marifet sayan Halil Konakçı; "Bana her gün ip gönderiyorlar biliyor musunuz? Darağacına asacaklarmış beni. Hoca asmak bunların ata sporu." diye konuşmuş ve aklı sıra Cumhuriyet döneminde asılan İskilipli Atıf ve Şeyh Sait gibi vatan hainlerine gönderme yaparak Cumhuriyete laf sokmaya kalkmış…
Doğru Cumhuriyet döneminde vatan hainliği yapan bu iki kişi asılmıştır fakat adam gibi yargılanıp, hukuka uygun bir şekilde asılmışlardır ve suçları da vatan hainliği olarak sabittir.
Gelelim hoca asmanın bizde ata sporu olup olmadığı meselesine şimdi size Osmanlı devrinde idam edilen bazı din adamlarından örnekler vereceğim bakalım hoca asmak kimler için ata sporuymuş görelim…
Osmanlı zamanında padişahın emriyle siyaseten katledilmiş üç şeyhülislam vardır.
Bunlardan Ahîzâde Hüseyin Efendi (ö. 1634) IV. Murad zamanında, Hocazâde Mesud Efendi (ö. 1656) IV. Mehmed zamanında ve Feyzullâh Efendi (ö. 1703) III. Ahmed zamanında padişahın fermanı ile katledilmişlerdir.
Peki, idam edilen bu hocalar doğru düzgün yargılanıp, suçları kanıtlanarak hüküm giyerek mi idam edilmiştir?
Bu üç şeyhülislamın idam hikâyesi kısaca şöyledir:
Şeyhülislam Ahîzâde Hüseyin Efendi: IV. Murad'ın 1634 yılında Bursa'ya giderken yoldaki karları temizletmediği gerekçesiyle soruşturma yapmadan İznik kadısını astırmasına tepki göstermesi, yaklaşık iki yıl şeyhülislamlık yapan Ahizade Hüseyin Efendi'nin sonu olmuştur. İznik kadısının öldürülmesi İstanbul'da duyulunca Şeyhülislam Ahîzâde Hüseyin Efendi bu olayı şiddetle eleştirmiş ve bu eleştirinin cezası ilk başta oğlu İstanbul kadısı Seyid Efendi ile birlikte Kıbrıs'a sürgün kararı oldu. Fakat IV. Murad'ın öfkesi o kadar büyüktü ki sürgünle yetinmedi ve Şeyhülislam Ahîzâde Hüseyin Efendi'yi yarı yolda geri çevirterek bir kumsalda boğdurttu. Ahizade Hüseyin Efendi'nin oğlu Seyid Efendi ise bindiği gemi denize açılmış olduğundan dolayı kurtulabildi.
Şeyhülislam Hocazâde Mesud Efendi: Şeyhülislam hakkında çıkan dedikodular neticesinde azledildi ve Diyarbakır kadılığına atandı. Diyarbakır'a gitmek üzere yoldayken hakkında idam kararı verildi. 1656 senesinde Bursa'da idam edildi ve Pınarbaşı Mezarlığı'na gömüldü.
Şeyhülislam Feyzullâh Efendi: Önce 1686'da Üsküdar'da hazineye ait bulunan "Bayram Paşa Yalısı" çayırına at bağlaması dolayısı ile IV. Mehmed'in öfkesini çekti. Padişah önce Feyzullah Efendi'yi idam ettirmek istedi ama geleneksel olarak ulemanın idam edilmesi mümkün olmadığı padişahın danışmanları tarafından açıklanınca Feyzullah Efendi'nin ismi ulema defterinden silindi fakat sonrasında araya girenler dinlenerek affedildi. Feyzullah Efendi bu ilk vartayı böylece atlattı, yağlı urgandan kurtulmuş oldu.
Feyzullâh Efendi ilerleyen dönemlerde yükselerek Şeyhülislam oldu ve bu dönemde epeyce bir muhalif edindi. 9 Ağustos 1703 tarihinde İstanbul'da toplanan yeniçeri ve esnaf grubundan oluşan büyük bir ihtilalciler ordusu Edirne'ye doğru yola çıktı. Edirne Vakası adıyla anılan bu ayaklanmanın sonucunda 22 Ağustos günü II. Mustafa tahttan indirildi yerine yine Feyzullah Efendi'nin talebesi olan III. Ahmed tahta geçirildi.
Feyzullah Efendi onu korumaya çalışan III. Ahmed tarafından azledilip Eğriboz'a sürgün edildi. Fakat Feyzullah Efendi büyük oğlu Fethullah Efendi ile Edirne'den ayrılıp yola çıktığında arkasından ihtilalciler Karakaş Mustafa ve Durcan Ahmed idaresinde onları takip edip baba oğlu ellerine geçirdiler. Feyzullah Efendi ve oğlunu çırılçıplak soyarak hakaretlerle Edirne'ye getirdiler. Burada baba-oğul üç gün mallarının nerede olduğunu öğrenmek için işkenceye tabi tutuldularsa da bu soruşturma sonuçsuz çıktı. İlmiye sınıfından oldukları için idam edilmeleri geleneksel olarak imkânsızdı. Bunun üzerine Feyzullah Efendi Kandiye sancakbeyi, oğlu Fethullah Efendi ise Alacahisar sancakbeyi yapılıp böylece ilmiye sınıfından çıkarıldılar. Yeni Şeyhülislam İmam Mehmed Efendi idamları için fetva verdi. 3 Eylül 1703'te ihtilalciler onları Edirne zindanından çıkararak hamal beygirlerine bindirip Bit Pazarı'na getirdiler ve orada onları öldürdüler. Sonra cesetlerini ayaklarından iplerle bağlatıp Edirne sokaklarında sürüklediler, başları kesilip mızrağa geçirildi halka sergilendi ve en nihayetine cesetleri Tunca Nehri'ne atıldı.
Sadece bu üç örnek olay bile Halil Konakçı’ya hoca asmanın kimlerin ata sporu olduğunu ispatlamaya yeter sanırım.
Konuya dini işlerde Osmanlı’da en yüksek mevki olan Şeyhülislamlar üzerinden girdim ama Osmanlı döneminde idam edilen daha birçok başka din adamı vardır, örneğin; Kanuni Sultan Süleyman döneminde görüşlerinden dolayı idam edilen dört ünlü şeyh vardır, onların hikâyesini bir sonraki makaleye bıraktım.