Asker, Beyaz Saray heyetine neden alındı?
Kenan Evren’den Turgut Özal’a; Süleyman Demirel’den Mesut Yılmaz’a; Tansu Çiller’den Bülent Ecevit’e kadar pek çok liderin, üstelik bazılarının birkaç kez Washington seferlerine katılıp izledim.
Oval Ofis sahnelerinin 8 kez birebir tanığım.
Hiçbirinde ama hiçbirinde heyette bir askerimizin bulunduğuna şahit olmadım.
Diyeceksiniz ki bu görüşme şartları itibarı ile farklı ve önemli.
Belki öyle ama Birinci Körfez savaşı süreci önemli değil miydi? O zaman yapılan ziyarette asker yoktu.
Bosna savaşı süreci, Öcalan’ın Suriye’den çıkarılması ve teslimatı süreci ve 11 Eylül tarihleri sürecinde de heyette bir asker yer almamıştı.
Peki bütün bu süreçler önemli değil miydi?
Hem bugünkü önem nereden geliyor?
Söz konusu sınır ötesi harekat ise Türkiye bunun benzerlerini 24 kez yapmadı mı? Hangi harekat öncesinde asker Beyaz Saray ziyaretleri heyetine dahil edildi?
Evet 5 Kasım 2007 Beyaz Saray randevusunda Genelkurmay İkinci Bşkanı’nın heyette yer alması kafa karıştıracak niteliktedir.
Öyle ya bu görüşme askeri heyetler arasında değil, siviller (siyasiler) arasında olmuştur.
Dahası, ABD tarafı görüşmede asker de bulundurmamıştır.
Devletlerarası ilişki ve temaslarda mütekabiliyet ölçü ise, karşı tarafın Genelkurmayının olmadığı bir yerde sizin Genelkurmay İkinci Başkanınız nasıl yer alır?
Efendim kararlılık mesajı içinmiş?
Ne demek yani, Başbakan o mesajı veremiyor mu?
Madem uluslararası ilişkilerde böylesi kararlılık mesajları gereklidir; bugüne kadar asker hiçbir görüşmeye neden çağrılmamıştır?
Bilgilerimize göre askerin heyete dahil olması fikri, Başbakan Erdoğan’a aitmiş.
Yani Başbakan istemiş, Genelkurmay da pekiyi demiştir.
Düşünüyorum da yoksa bu davetin başka başka hesapları mı vardır?
Mesela neler mi?
1) Asker heyete dahil edilerek sınır ötesi harekatta sorumluluğa ortak edilmiş ve bu şekilde halkta var olan “asker istiyor, hükümet engelliyor” efsanesine set çekilmiştir.
2) ABD’ye, bak asker(TSK) burada, onun ısrarlı talebi var. İşte kanıt diyerek, sınır ötesi talebinin aslında kendinden değil, askerden geldiğini ortaya koymuş ve ABD’den olabilecek bazı tepkilere adres göstermiştir.
3) Orgeneral Saygun’un heyete dahil edilmesiyle TSK’ya da; temsilciniz geldi ve ABD’nin istemezükçü tavrını net olarak gördü. Bu iş bizi aştı. ABD’yle savaşamayız, mesajını vermek istemiştir.
Hüküm:
Genelkurmay belli ki bütün bunları, önceden sorgulamaksızın önce vatan diyerek heyete dahil olmayı kabullenmişe benziyor. Doğruya doğru; Tayyip Erdoğan, ince bir manevra ile altında ezildiği ve imajında gedikler açan bu konudaki sorumluluğun büyük bir bölümünü bu şekilde askere yüklüyor... Ve TSK tıpkı muhtıra sürecindeki gibi, bir kez daha iyi kurmaylık yapamayarak AKP’nin adeta imdadına yetişiyor?.. Sahi merak ediyorum, Genelkurmay’daki Plan ve Prensipler Başkanlığı, bütün bunları önceden öngörecek analizleri yapmıyor mu? Yapıyor da komutanlık mı bunu değerlendirmiyor?.. Evet soruyorum, son fotoğraf ülkeye mi AKP’ye mi hizmet etmiştir? Orgeneral Saygun’un o heyette ne işi vardı?
NEREDEN ÇIKARDI!
Bush’un gözlerine bakarak devlet yönetmek!
Hatırlanacağı üzere Başbakan Erdoğan, ABD Başkanı Bush’un Ankara ziyareti sonrasında Türk medyasına aynen şunları söylemişti: “Başkanın gözlerinde bu sefer kararlılık vardı. Dikkatle baktım ve onu gördüm. Bu kararlılık sonuç getirecektir.” Aradan uzuuun zaman geçti, Bush’un gözlerinde var olan kararlılığın zerre bir sonucu olmadı.. Tersine PKK terörü azalacağına tırmandıkça tırmandı... Hal bu iken ilginçtir, Başbakan Tayyip Erdoğan bugün de benzer şeyleri söylüyor: “Hamdolsun istediğimiz her şeyi aldık. Bush ile fikir birliği içindeyiz.” Vallahi pes... ABD Başkanının sözlerinde öyle işbirliği mesajları yok. Adam sadece istihbarat, işbirliği ve üçlü mekanizma diyor ve aslında meseleyi zamana yayarak vakit kazanmak istiyor ama Tayyip Erdoğan bunu tersinden sunuyor. Sahi merak ediyorum Başbakanımız bu sefer bu mesajı, gözlerden söz etmediğine göre nasıl çıkardı acaba?.. Birilerinin Erdoğan’a devletlerin gözlere bakılarak idare edilemeyeceğini anlatması gerekiyor.
SORUYORUM...
Güvenliğini başkasına bırakana ne denir?
Güvenliğini başkalarına bırakana devlet denmez, başka şey denir. Maalesef Türkiye’nin bugünkü görünümü de böyledir. Neymiş efendim ABD istihbarat verecekmiş de, Türkiye ona göre harekete geçecekmiş. Yahu kör müsünüz, istihbaratını istediğiniz PKK’nın hamisi bizatihi ABD değil mi? Hadi bana inanmıyorsunuz, Doğan Güreş’e de mi inanmıyorsunuz? İşte Paşanın söyledikleri ortada... ABD’nin bu örgüte helikopterleri ile silah, mühimmat ve yiyecek taşıdığı, bir dönemin en yetkili komutanı tarafından ifade ediliyor. Soruyorum böyle bir güç, yani ABD ile PKK’ya nasıl operasyon yapacaksınız? Onun hangi istihbaratına inanacaksınız? Hem bu iş, yani devlet güvenliği bu şekilde ihale edildi ise yüz binlerce askeri barındıran büyük bir orduya ne gerek var. Terhis edin askeri.. ABD nasılsa bizi korumayacak mı?.. Türkiye’nin geldiği veya getirildiği yüz kızartıcı noktaya bakın gerisini siz düşünün... Eyvah ki eyvah...
SÖYLEYENE BAK!
Barzani’ye göre en iyi istihbaratı kim yapıyor?
AKP hükümeti ve TSK, sınır ötesi operasyonu için ABD istihbaratını bekleyedursun Barzani’nin istihbarat bağlamında yaptığı açıklamaya bakalım. İşte söz konusu röportajdan satırbaşları: “Coğrafyamızda zannedilenin aksine istihbaratta en iyi olan ABD değil, Türklerdir. ABD, Türklerden sonra gelir. ABD teknolojik istihbaratta çok çok iyidir ama bu tür istihbaratla yani gözleme ile yeterli sonuçlara ulaşmak zordur. Oysa Türkler, bazı Kürt aşiretleri, Türkmenler ve diğer azınlıklarda birebirde çok etkilidir. Türklerin istihbaratı teknolojiden ziyade, eski usule dayanıyor, lakin bölgemizde en iyi bilgi de öyle alınıyor.” Evet bunları ben değil Barzani peşmergesi söylüyor.. Hal bu ise, yani istihbaratta bu kadar etkin isek, PKK’yı imha için illa da ABD’nin uyduları mı gerekiyor? Hikâyeyi bırakın, Türkiye’nin PKK’yı imha ve bölge için, istihbarattan önce kararlılığa ihtiyacı var.. Bugünün sorunu da bu, yani olmayan kararlılıktır. İstihbarat hikayesi, patinaj yapmak için ileri sürülen yapay bir gerekçedir...