Aşırı borç yükü
Türkiye’nin dış borçlarını herkes işine geldiği gibi yorumluyor. Söz gelimi geçmişte o zamanki Başbakan, özel sektör borcundan bize ne demişti.
Türkiye’nin brüt dış borç stoku, kamu sektörünün ve özel sektörün dış borçlarının toplamıdır.
Dış borçlarda, kamu dış borcu ve özel sektör dış borcu ayrımı yapılmaz. Zira bir ülkede ister devlet ister özel sektör dış borç alsın, dış borçlanma aşamasında, o ülkeye doğrudan kaynak girer veya mal ve hizmet girer. Millî gelirde büyümeyi olumlu etkiler. Tersine net dış borç çıkışı da millî geliri olumsuz etkiler. Yani büyümeye etkisi açısından özel ve kamu dış borcu ayrımı yapılmaz.
Kamu iç borçlarında durum farklıdır. Eğer kamu iç borçlarında yüksek reel faiz varsa kamudan özel sektöre veya tersine eksi reel faiz varsa, özel sektörden devlete kaynak transferi olmuş olur. Yani iç devlet borçları millî gelirin büyüklüğünü etkilemez, millî gelir içinde bir transfere neden olur.
Öte yandan, ister devletin dış borcu olsun, ister özel sektörün dış borcu olsun, dış borç ödemelerinde dövize ihtiyaç var. Döviz talebi artar.
Türkiye’nin dış borç stoku 400 milyar doların üstündedir. Millî gelirimiz de 800 milyar dolardır. Dış borç stokunun millî gelire oranı yüzde 50’dir.
Genel olarak bir ekonomide yüzde 50 brüt dış borç stoku yüksek bir oran değildir. Ne var ki dış borç stokunun ağır olup, olmaması bazı şartlara bağlıdır.
1. Dış borç maliyetimiz göreli olarak yüksektir...
Öteden beri ekonominin kırılgan olması nedeniyle dünya faiz oranlarının daha üstünde faizle dış borçlanıyoruz.
Dış borçlarımızda CDS ,(Credit Default Swap) primi yüksektir. CDS dış borçların ödenmeme riskine karşı bir nevi sigorta maliyeti, sigorta primidir.
Başka bir ifade ile CDS, alacaklı bir kurumun alacaklarını herhangi bir geri ödememe durumuna karşı sigortalamasıdır. Riskli borçların risk primi de yüksektir. Söz gelimi seçimler sırasında Türkiye için CDS yüz üzerinden 300 puanı geçmişti. CDS primi yüksek olduğu için yüksek faizle borçlanıyoruz. Yüksek faiz dış borçların maliyetini ve yükünü artırıyor.
2. Tüketim için borçlandık...
Türkiye de tasarruf oranı ve yatırım oranı gelişmekte olan ülkelerden düşüktür. Aldığımız dış borçlarla da yatırım yapmadık. Yahut da yatırım yapmak için dış borç almadık. Tüketim malı, ara malı ve ham madde ithalatı için borçlandık. Eğer 400 milyar doları geçen dış borçlarla yatırım yapmış olsaydık, bu borçlar kendi kendini öderdi.
3. Dış borç ödeme kapasitemiz düşüktür...
Brüt dış borç stokumuz her yıl artıyor. Yani borcu borçla ödüyoruz. Özellikle bir yıl ve daha kısa vadeli dış borçları çevirmekte zorlanıyoruz. Bu durum da daha yüksek faizle borçlanmamıza neden oluyor.
Başka bir ifade ile borcu borçla ödüyoruz. Dış borçların sürekli artması sürdürülemez.
Türkiye sürekli dış açık veriyor. Ayrıca döviz kazanma imkânları da sınırlıdır. Özellikle turizm sektöründe döviz kazanma imkânları da daralıyor.
Bu şartlarda net dış borç ödeme konumuna gelince, döviz sıkıntısı yaşarız. Ayrıca net dış dış borç ödeme durumunda yurt dışına kaynak çıkışı olacağı için, büyüme oranları da daha düşük kalacaktır.