“Asıl muhatap PKK değil ABD’dir!”
Türkiye’de yaşanan olaylar, rejim değişikliği için kurulan siyasi kumpaslar, dünyadaki güç savaşlarından ayrı bir şekilde değerlendirilemez. Bu sebeple, stratejik düşünce geliştirebilen kişilere her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.
Emekli General Nejat Eslen, dünyada ve Türkiye’de yaşananları stratejik gözle inceleyen ve öngörülerinde yanılmayan çok değerli bir uzmandır. Eslen son olayları şöyle görüyor:
“Bir tarafta Orta Doğu'da kaos ve küresel kaos; öbür tarafta çökmekte olan iç cephe...
Boşuna söylememişti Mustafa Kemal Paşa, ‘aslolan iç cephedir’ diye...
Boşuna söylememiştik, ‘iç cephe çökerse telafisi yoktur, iç cephenin ikamesi yoktur’ diye...”
Türkiye’deki iç cephenin çökme belirtilerine, Fransa’nın ünlü gazetesi Le Monde’un muhabiri Guillaume Perrier de dikkat çekiyor:
“Türkiye korkulduğu gibi, ırka ya da dine dayalı bir bölünme yaşamadı. Daha korkunç ve daha temel bir bölünmeye gidiyor. Cumhuriyet boyunca süren ‘kültürel bölünme’... Bu artık iyice keskinleşti.
Türkiye'de bu sebeple darbe olursa, dünya, tarihte bugüne kadar hiç gerçekleşmemiş, yeni bir oluşumla karşılaşacak. Türkiye, olası bir darbeden sonra, Rusya ve İran'la ortaklık kurmak isteyecek. Silahı, enerjiyi ve parayı bu iki ülkeden alacak. Rusya'yla İran'ın elindeki doğal gaz, petrol ve nükleer güç, Türkiye'yi ayakta tutmaya yeter.
Ama Rusya-Türkiye-İran bloku dünyanın bütün dengelerini değiştirir. Orta Doğu'nun kontrolünü tümüyle ele geçirir. Avrupa'yı küçük kıtasına hapseder. Kafkasları, Afganistan'ı, Pakistan'ı kendi gücüne katar. Müslüman dünyayla yakın bir ilişki kurar. Petrol kaynaklarına egemen olur. Çin'le iş birliği yapabilir.
Bu gelişme, Avrupa, Amerika ve biraz da Japonya'dan oluşan ‘Batı’nın, dünyadaki etkinliğini inanılmaz bir biçimde azaltır.
Böylece, Türkiye'deki çatlama, dünyada büyük bir çatlamaya yol açar. Eğer Üçüncü Dünya Savaşı çıkacaksa, sanırım, bu çatlamadan çıkar.
Türkiye'de yaklaştığı görülen kanlı bir çatışmanın, bütün dünyayı yakması, sandığınız kadar uzak bir ihtimal değil."
***
Yazının tam metnini emekli Albay Güray Belhan, “Fransız bile Fransız kalmamış, umarım bizimkiler de Fransız kalmaz” diyerek paylaştı...
“Bizimkiler” yani iktidar veya muhalefet, bölünmenin tarafı zaten... Bu sebeple, çözüm geliştirebilmeleri mümkün değil.
Nejat Eslen ise Orta Doğu’da yaşananları şöyle değerlendiriyor:
“Netanyahu, ABD'nin güç kaybettiğinin farkında; bu sebeple küresel jeopolitik dengeler değişmeden; ABD'yi Orta Doğu'ya çekmek ve İran ile hesaplaşmaya gitmek istiyor olabilir.
Gazze savaşını, Husilerin saldırılarını, suikastları, İran'daki patlamayı, meydana gelebilecek benzer olayları bu açıdan değerlendirmek uygun olabilir.
Siz bakmayın Lübnan'daki suikastı, İran'daki patlamayı IŞİD'in üstlendiğine...
IŞİD’i ABD’nin kurduğunu Trump itiraf etmişti zaten...
Netanyahu, Orta Doğu'daki kaosu genişletmek, Hizbullah'ı savaşın içine çekmek, ABD'yi İran'a karşı kullanmak istiyor.
Çünkü Netanyahu, yeni dünya düzeni kurulurken, gücünü giderek kaybedecek ABD'nin İsrail'in felaketi anlamına geldiğini biliyor.
Ayrıca Netanyahu'nun stratejisi, Tevrat'a dayalı önyargılarla zehirlenmiş durumda.
Türkiye; Orta Doğu'da giderek büyüyen bu kaostan uzak durmanın çaresini bulmak zorunda.
Bu da ancak siyasal İslamcılığa dayanan hamasetle değil, akılcılıkla mümkün olabilir.
Diğer taraftan, ABD'nin korumaya çalıştığı ve liderliğini yaptığı bugünkü dünya düzeninde İsrail'in Gazze'de yaptığı katliamı durduracak uluslarüstü bir kurum, bir otorite yoktur. Bu düzen değişmelidir, değişecektir, değişmektedir.”
***
Eslen, Türkiye-ABD ilişkilerini de şöyle yorumluyor:
“İçinde bulunduğumuz şartlarda PKK'nın silah bırakması mümkün değildir çünkü PKK'nın silah bırakması, ABD ve İsrail'in Orta Doğu ile ilgili jeopolitik ihtiraslarından vazgeçmesi anlamına gelir.
ABD tercihini yapmış PKK'yı seçmiştir.
Bu sebeple de PKK ile mücadelede asıl muhatap ABD'dir.
PKK ile mücadelede başarının kriteri etkisiz duruma getirilen terörist sayısı değildir.
Başarının kriteri, PKK'nın başarı umudunu yok etmektir.
PKK'ya başarı için umut veren ABD'dir.
Şehitler verdiğimiz son eylemde güvenlik şirketi üzerinden ve tarihte ilk defa ABD, Türk ordusu ile silahlı çatışmaya girmiştir.
Bu olay ikili ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcıdır.”