Asgari ücreti tuzu kurular belirliyor

Ankara Sanayi Odasının (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir'le yaptığım söyleşiye başlamadan önce onu size takdim etmek istiyorum.

Özdebir 1953 yılında Yozgat'ta doğdu, Ankara İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi İşletme bölümünden 1974'te mezun oldu.

1964 yılından beri ASO üyesi olan babası Ekrem Özdebir tarafından kurulan Nuriş şirketinde işçi olarak çalıştı.

Halen Nuriş Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini aktif olarak yürütüyor.

2005 yılında ASO Başkan Yardımcısı seçildi, 26 Temmuz 2007 tarihinden bu yana ASO Başkanlığını, 3 Mayıs 2009 tarihinden bu yana da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Sanayi Konseyi Başkanlığını yürütüyor.

Özdebir, işçilikle başladığı iş hayatında bugün hem patron hem ASO hem de TOBB'un önemli bir yöneticisi. Bakalım asgari ücret ile ilgili neler düşünüyor.

- Asgari Ücret Komisyonu bu ay toplanıyor ve milyonlarca işçinin insanca geçinebilmesi için 2019 yılı rakamını belirleyecek. Ne dersiniz?

Özdebir: Asgari ücreti anlatacak olursak öncelikle şu değerlendirmeyi yapayım.

Kafese değer veren içindeki kuştur. Siz çok süslü bir kafesin içine karga koyarsanız o kafese kimse dönüp bakmaz. Kötü bir kafeste bile güzel şakıyan bir bülbül varsa herkes ona hayranlıkla bakar.

Fabrikalar da aynı bir kafes gibi kurumsal hafıza dediğimiz ve bir firmanın asıl değerini oluşturan şey o firmanın içinde çalışan insanlardır.

"Aşk kağıda yazılmıyor Mihriban" diyor ya türküde, şirketlerde de her şeyi kağıda geçirmek mümkün değildir.

Orada çalışanların hafızasında olan bilgiler son derece kıymetli ve değerlidir. Bunu şunun için söylüyorum.

Maalesef ülkemizde işçi-işvereni birbirine düşman gibi göstermeye çalışıyorlar her iki tarafta bilmelidir ki bir diğeri olmadan öbürü bir değer ihtiva etmez. Boş kafes nasıl değer ihtiva etmiyorsa boş fabrika da bir değer ihtiva etmez.

O fabrika olmazsa, işçi de çalışacak bir yer bulamaz.

İş, işçi ve işveren son derece eşit kıymette değerlerdir, üçü bir araya geldiği zaman bir bir daha iki değil beş, on, yirmi eder.

Asgari ücret görüşmelerinde temel bir yanlışımız var aslında işçi işveren ilişkilerinde de yapılan görüşmelerde temel bir yanlışımız var.

- Temel yanlışlar nelerdir?

Özdebir: İlk olarak işçinin ve işvereni temsil eden kurumlara bakalım.

İşçi sendikalarını temsilen Türk-İş 25 milyonu aşan çalışan kesimin yüzde kaçını temsil ediyor?

Türk-İş'in temsil ettiği, çalışan nüfusun içerisinde herhalde %1'e bile ulaşmaz.

İşveren kesimini kim temsil ediyor? Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) peki TİSK kaç kişiyi temsil ediyor?

Birkaç yüz işletmeyi temsil eden bir kulüp.

Bir tarafta 24 milyon işçi var diğer tarafta da 1,2 milyon işletme var bunların sadece tuzu kuru olanları burada temsil ediliyor.

Sosyal haklar olarak işçi sendikalarına üye olanlar sosyal hakları hem devlet tarafından hem de sendikalar tarafından hem de kurumsal iş yerleri olduğu için güvence altına alınmış kişiler.

Diğer taraf diğer tarafta bulunanları hiç kimse görmüyor. Hak kaybına uğrayanlar asıl bu taraftakiler. O zaman onların temsilcilerinin de orada olması lazım.

Kimdir bunların temsilcileri?

Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) var. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) var.

Asıl yer alması gerekenler onlar diğerlerinin tuzu kuru.

Bu şartlar altında yapılan görüşmelere, pazarlıklara, pazarlık demeyelim.

Bu yapılan bir pazarlık olmamalı, bence işçi işveren arasında pazarlık olmaz sadece imkânlar çerçevesinde nasıl bir paylaşım yapılabileceğinin kararlaştırılmasıdır.

Bu paylaşımın yapılmasında tarafların doğru oturması gerekir. Devlet hakem olarak kamu, işveren olarak orada bulunması lazımdır. Ayrıca iki iş dünyasının TESK ve TOBB'un olması lazım, tüm işçileri temsil etmek için de de ayrı bir organizasyon yapılması lazım.

Burada yalnız bir zaaf var, sendikalarımız maalesef çağın gereğinin ve üzerlerine düşen görevlerin gerisinde kaldıkları için, sadece ücret sendikacılığı yaptıkları için, çalışanların da onlara çok fazla güveni olmadığı için maalesef ülkemizde yaygın bir sendikacılık yok.

70'li yıllarda yapılan sendikacılığın sıkıntılarını ben şahsen hâlâ yaşamaktayım onlar hâlâ hafızalarımızdan silinmedi. Sendikalarımızın biraz inovasyon yapmaları lazım.

- Asgari ücretlinin vergiden muaf olması konusunda neler söyleyeceksiniz?

Özdebir: Sendikacılarımızın işçilerimizin haklarını koruması gereken birçok alan var ayrıca onlara işveren olarak işvereni de koruması lazım. İşveren olacak ki işçi olacak. İşçi olacak ki sendikası olacak onların da varlık sebebi işçi ve işverendir. Ayrılmaz parçalardır bunlar.

Bu bilinçle masaya oturulması lazım, devlet işverene destek olmak için 100 liralık bir katkı veriyordu, bu ay itibarı ile sona erdi. Aralık ayında destek alınmayacak. Yeni zamlarla beraber doğal olarak bu oranlar da artacak.

Ülkemizde işçi haklı olarak geçinebilmek için cebine giren parayı bilir.

İşveren için ise bir işçinin kendine olan maliyetidir. Burada ciddi bir menfaat çatışması var. Bu menfaat çatışmasının temelinde işçinin işverene maliyeti nerdeyse %100. İşçi eğer 2 bin lira alıyorsa o işçinin işverene olan maliyeti 4 bin lira.

Servis, yemek, ulaşım, sosyal güvenlik primi, işveren payı, işçi payı, vergi, işsizlik sigortasında hem işveren adına hem işçi adına para ödüyoruz.

Bunlar hesaplandığında maliyetler iki katına çıkıyor. Bu konu hakkında bir iyileştirilme yapılması gerekiyor. Özellikle ücretler arttıkça bu destek azalan oranlarda olabilir.

Düşük ücretle çalışan insanların eline daha fazla para geçebilmesi açısından bu maliyet marjının düşürülmesi gereklidir. Hiç vergi vermeyelim demiyoruz ama asgari ücret alan bir insanın eline geçen paranın arttırılmasında bir şeyler yapılması lazım.

- Asgari ücretli eline geçen net 1.600 lira yani vergilendirilmiş kutsal kazancı ile evinin elektriğine, doğal gazına, su ve atık suyuna da, her alışverişine de KDV ödüyor.

Özdebir: Sosyal yardımlar tembelliğe ve çalışmamaya, hazır yemeye veya yardımla yaşamaya yönlendiriyor alıştırıyor, üretmemeye alıştırıyor.

Sosyal devlet olarak biz bunu sağlıyoruz ancak bana göre bu yanlış bir şey. Bizim çalışmamayı değil çalışmayı teşvik etmemiz lazım. Çalışana bizim destek vermemiz lazım, iş gücü piyasasına girene destek vermemiz lazım.

İnsanları çalışmamaya değil çalışmaya yönlendirmemiz gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları