Asgari ücret masasında işçi yok
Asgari Ücret Komisyonunda, 2020 yılı için görüşmeler başladı. Komisyonda işçiyi en yüksek üye sayısı olan Türk'İş temsil ediyor.
1. Komisyon beşer kişilik, hükümet, işveren, işçi temsilcilerinden oluşuyor. Ne var ki hükümet te aynı zamanda işverendir. Bu nedenle işçinin komisyondaki sayısını artırmak gerekir.
Daha kapsamlı bakarsak, Türkiye de sendikalar işçileri temsil edemiyor. Üç konfederasyon var. İşçi haklarından çok siyasi ve ideolojik çizgi ağır basıyor.
2018 yılı verilerine göre, Türkiye de toplam işçi sayısı 14,1 milyondur. Bunların yalnızca 1,8 milyonu sendikalı işçidir. Bu şartlarda, konfederasyonlar da işçilerin yalnızca yüzde 12'8'ini temsil edebiliyorlar. Komisyona katılan Türk-İş ise toplam işçilerin yüzde 6.79'unu temsil ediyor. Yani masaya işçi adına, işçilerin yüzde 6.79'unu temsil eden bir sendika oturuyor. (Aşağıdaki tablo )
Özetle önce işçilerin komisyonda temsil edilmesini sağlayacak bir düzenleme yapmak gerekir.
2. Hükümetler ücret düzenlemesini, zam diye niteliyor ve bunu sanki ceplerinden yapmışlar gibi propaganda aracı yapıyorlar. Söz gelimi mevcut Bakan, 2002'ye göre reel olarak asgari ücreti artırdıklarını söylüyor. Aslında iki Bakanın yanlışı var…
Birincisi… Dünyada fert başına ortalama gelir düzeyi arttı. Türkiye de fert başına ortalama gelir düzeyi arttı. İşçinin reel ücretleri de elbette artacaktır. Zira çalışan da katma değer yaratıyor. Payını alması gerekir. Dahası artışlarda enflasyon yanında ortalama fert başına büyümenin de dikkate alınması gerekir.
İkincisi… Enflasyon reel ücretlerin düşmesine neden olur. Reel ücretlerin enflasyona göre düzeltilmesi gerekir. Hükümet sanki cebinden veriyor. Ücretlere-maaşlara zam yaptık diyor. Zam reel ücretlerde artıştır. Diyelim ki, 3000 lira ücret yüzde 10 enflasyona göre düzeltildi ve 3.300 lira oldu. Eğer yapılan artış, yüzde ondan fazla ise, örnekte 3400 lira olmuşsa, 100 lira için zam denilebilir. Enflasyona göre artış bir düzeltmedir.
3. Asgari ücret işverene maliyeti 3.006,12 TL'dir. Bunun içinden vergi ve prim kesintilerinden sonra ve asgari geçim indirimi dahil çalışanın eline 2.212,79 lira geçiyor. İşletmeye maliyeti içinde kesintiler oranı yüzde 26.40'tır. Bu oran AB ortalaması ve OECD ortalamasına göre yüksek bir oran değildir. Ücretler arttıkça kesintilerin payı da artıyor. Yüzde 37.45'e çıkıyor. Yüzde 37.45 işçi çalıştırmayı caydıracak kadar yüksek bir orandır. Bu nedenledir ki çalışanlar asgari ücretle gösteriliyor. Aradaki fark çalışana açıktan ödeniyor. Yüksek oranları düşürmek gerekir.
4. Türkiye Kamu-Sen, Ocak 2019 fiyatlarına göre bir araştırmış çalışan tek kişinin yoksulluk sınırı 3.088,65 TL olduğunu açıklamıştı. 2020 başında bu rakam yüzde 12 enflasyon hesabı ile 3 459 lira eder.
Türk-İş'te, 2019 başında evli olmayan-çocuksuz bir çalışanın ''yaşama maliyeti''ni aylık 2.451,97 TL olarak hesaplamıştı. 2020 başında bu rakam yüzde 12 enflasyon hesabı ile 2.746 lira demektir.
Buna rağmen sendika temsilcileri neden asgari ücretin kendi hesaplarına göre en az 2 bin 746 lira olmasını değil de 2 bin 578 TL olmasını istiyorlar?