Aş ve iş isteyenler artınca...
TÜİK’in, açıkladığı 2009 nüfus verileri içinde en fazla dikkate değer olanı, nüfus artış hızı veya nüfus artış oranı oldu. Yüzde 1.3 olarak bildiğimiz nüfus artış hızı gerçekte 2009 yılı için yüzde 1.45 imiş. TÜİK, nüfus artış hızını düşük almış olduğu için, nüfus tahminlerinde gerçek nüfusumuz daha düşük çıkıyormuş. 2009 gerçek nüfusumuzun 72.5 milyon olduğu anlaşıldı.
Nüfus artış hızının yüksek olması, pastadan pay alacakların artması demektir. Fert başına gelir artışında yavaşlama ve hatta düşük büyüme olduğunda azalma demektir.
Ülkelerin ekonomik gücü, GSYH’ya (gayri safi yurt içi hasıla) göre ölçülmektedir. G-20’ler bu kritere göre oluşmuştur. Ancak, global GSYH refah göstergesi olmaya yetmiyor. Refah göstergesi fert başına GSYH hasıladır.
Örneğin, Çin’in GSYH’sı 2008 yılı itibariyle 4 trilyon 326 milyar dolardır. ABD, AB ve Japonya’nın arkasından 4. sıraya yükseldi AB’yi üye devletler şeklinde alırsak, dünyada 3. sıraya yükseldi. Ne var ki bu 4 trilyon 326 milyar dolarlık GSYH, 1.3 milyar tutan nüfusa bölündüğü zaman, fert başına düşen GSYH 3.327 dolardır. Buna karşılık Türkiye 2008’de 794 milyar dolarlık GSYH’sı ile G-20’ler içinde 17 sıradadır. Ancak fert başına GSYH’sı aynı yıl itibariyle, Çin’in 3.2 katı yani 10.900 dolardır.
Yüzde 1.45 nüfus artış oranı Türkiye için yüksektir. Her yeni nüfus yeni iş yeni aş demektir. Bu gün 5 milyonu geçen işsizi ile Türkiye, yeni gelenlere aş ve iş imkanı sağlayacak durumda değildir.
Geçmişte, politikacılar yüz milyonluk Türkiye sloganı kullanmıştır. Bu gün Başbakan her aileden üç çocuk istemektedir. Etnik yapıyı istismar ederek siyaset yapanlar, nüfus artışını körüklemektedirler. Bunların tamamı yanlıştır. Doğrusu Halkın bilinçli olmasıdır.
Elbette, nüfus artışının olumlu tarafları da vardır... Ancak olumsuz tarafları daha ağır basmaktadır.
Örneğin, Türkiye iş vermediği nüfusun bir kısmını tutamıyor. Türkiye’de iyi eğitim alan, uzmanlık kazananları, ABD, Kanada gibi ülkeler alıyor. Bir adam yetiştirmek, bir fabrika kurmak demektir. Siz maliyetine katlanıp kurduğunuz fabrikayı, zengin ülkelere peşkeş çekiyorsunuz. Bu olaya beyin göçü deniyor. Zengin ülkeler, para harcamadan uzman beyinlere sahip oluyorlar.
Artan nüfusa yeterli iş imkanı sağlanamadığından işsizlik artar. Türkiye bunun sıkıntısını yaşıyor. İşsizlik oranı arttığı gibi, genç nüfusta işsizlik kentsel alanlarda yüzde 26.6’ya tırmandı. Genç nüfusun işsiz kalması, terör ve anarşiyi artırmaktadır.
Aynı şeklide, bağımlı yani çalışma çağında olup çalışamayan nüfus ve tüketici nüfus da artar.
Nüfusa yapılan yatırım, yol, su, elektrik, konut, hastane, okul gibi yatırım ihtiyacı artar. Türkiye’de bu sosyal altyapıyı devlet yapamadığı için, iktidar, eğitim ve sağlık hizmetlerini özel sektöre devretmek istiyor.
Çevre sorunları artar. Barınma ve beslenme gailesi, insanların ister istemez doğaya zarar vermesine neden olur.
Türkiye için insan refahı birinci derecede öncelikli olmalıdır.