Aş mı, iş mi?
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu’ndan yaklaşık 6 -7 milyon kişiye yardım yapılıyor. Geçen sene 2 milyon 100 kişiye yakacak yardımı yapıldı. 1 milyon kişiye gıda yardımı yapıldı. Sosyal amaçlı transferlerin bütçe yükü yılda 3 milyar liranın üstünde oluyor.
Bütçeden sosyal yardım yapılması 1986 yılından beri var. Ancak son on yıldır, bu yardımlar amacından saptırıldı.
Zorunlu sosyal yardımların yapılması, sosyal devlet olmanın gereğidir. Ancak açıktır ki bu yardımların oy tuzağı olarak kullanılması yanlıştır.
Hükümetin işi kamu kaynaklarını etkin kullanmaktır. Uygulamada devlet yardımlarının kimlere verileceğini AKP iktidarının il-ilçe örgütleri belirliyor. Bu yolla bütçe kaynakları istismar ediliyor.
Bütçe, halkın vergileri ve yine halkın malı olan varlık satışları ve kiralarından oluşuyor. Hükümetler bu kaynakları basiretli tüccar gibi kullanmak zorundadır. Aksi halde bütçenin siyasi amaçla kullanılması, halkın siyasilere verdiği geçici yetkiyi kötüye kullanmak olur.
Maalesef, son yıllarda muhalefet de iktidara uydu. Onlar da seçmene bol keseden yardım dağıtmayı vadediyor. Söz gelimi CHP’nin 2011 seçim bildirgesinde “Yurttaşlarımıza seçme özgürlüğü sağlamak için nakit destek sunacağız” deniliyor. CHP, seçimlerde bu desteğin 600 lira ile 1200 lira arasında olacağını ve ailelerde eşlere verileceğini ilan etti.
MHP de “İş sağlanana kadar, halen yürürlükte olan asgari ücretin yarısı kadar yaklaşık 320 TL. ‘Aile Sigortası Yardımı’ ödeme programı” başlatılacağını açıkladı.
CHP ve MHP, AKP’nin poşet dağıttığını tenkit ediyorlar. Ancak bu yardımların oya çevrildiğini de görüyorlar. Aynı taktikle AKP’yi vurmaya çalışıyorlar.
Bu işin üzücü tarafı, halkın bu yardımlara karşı duyarsızlığıdır. Halk biz yardım değil, iş istiyoruz deseydi, siyasi partiler poşet dağıtmakta yarışmazlardı. Bir yerde halkın siyasi iktidarlara Çin atasözünde olduğu gibi ‘Bana bin balık vereceğine, bir balık tutmasını öğret’ demesi gerekir.
Halk bunu neden demiyor? Çünkü her yerde ve her zaman insanoğlu menfaatinde miyoptur... Kısa süreli küçük çıkarları, uzun süreli daha yüksek çıkarlara tercih eder. Bu kural tüm insanlık için geçerli olan bir iktisat kuralıdır.
Siyasi partilerin bu kuralı değiştirmesi, halka aş yerine iş vereceğini ve bunun yollarını açıklaması gerekir. Aş yerine iş vermenin daha insani olduğunu vurgulaması gerekir.
Siyasi iktidarlar aş yerine işi nasıl verecekler?
Zor değil...
1) Önce işsizlik sigortasını çalıştırmak gerekir. İşsizlik sigortası çalışanların parasıdır. Hükümet bu paranın bir kısmını kanunla bütçeye aktarıyor. Çalışanların hakkını yiyor. Yasalarla hükümetlerin işsizlik fonunu kullanması engellenmelidir. İşsiz kalanlara, işsizlik fonundan daha kolay ve daha uzun süreli yararlanma imkanı getirilmelidir.
2) Bütçeden poşet ve hibe için ayrılacak veya muhalefetin dağıtacağı paralarla doğrudan doğruya devlet, ticaret ve sanayi odalarını da işin içine katarak, her bölgenin ve her ilin özelliği ve kaynaklarını değerlendirecek yatırımlar yapmalı, yani fabrikalar kurmalıdır. Sonra yörenin halkından işsiz olanlara bu fabrikalarda iş vermelidir. Bu fabrikalarda çalışanların her ay maaşından bir miktar kesip, karşılığında onlara hisse senedi vermelidir. Bir zaman sonra, işçiler ve bölge ticaret ve sanayi odaları fabrikanın aynı zamanda sahibi olacaktır.
Devlet, işçilerden kestikleri ve dağıtacağı yardımlarla zincirleme yeni yatırımlar yapabilir.
Türkiye’de her bölgenin, her şehrin kendine özgü kaynakları ve değerlendirilecek zenginlikleri vardır. Yeter ki siyasiler niyet etsin.