Arkadan dolanmak
Bir sektör düşünün!
Koskoca devletin bile baş edemediği bu sektör, Türkiye'de bankacılık sektörü.
Bu sektör 2001 yılında yaşanan büyük krizden sonra öyle şımartıldı ki artık ele avuca sığmaz oldu.
Türkiye'nin her anlamda sorunu haline geldi bankacılık sektörü.
Devletin birimlerinin üzerine gitmesi halinde hemen feryat ediyor. Adeta "bana müdahale edersen ülkede kriz çıkar" tehdidi yapıyor.
Ekonomisi zaten pamuk ipliğine bağlı bu ülkede devlet de bankaların tehdidini bal gibi yiyor maalesef.
Bankalar daha 2 yıl öncesine kadar o kadar kontrolsüzdü ki kredi kartlarına uyguladığı aylık yüzde 5'e varan oranda faiz dünyanın hiçbir yerinde olmayan tatlı bir kazançtı.
BDDK artık yeter dedi ve bu faizi belirleme yetkisini Merkez Bankası'na verdi. Merkez Bankası kredi kartı faizlerini yüzde 2 olarak belirledi.
Yüzde 2 elbette yine yüksek. Ancak yüzde 5 gibi vicdansız ve tefeci faizini bile geçen oranla kıyasladığınızda kabul edilebilir.
Ekonomi yönetimi kredi kartının bir alış veriş aracı olduğunu, nakit kredilendirmede kullanılmamasını öneriyor. Nitekim bütün dünyada da böyle. Ama gelin görün ki Türkiye gibi borcu borçla kapatan bir ülkede bu kural işlemiyor.
Kural işlemeyince devreye aç ve gözü doymaz bankalar giriyor.
Daha fazla kazanmak daha fazlasını almak için.
Devletin belirlediği yüzde 2 faiz maalesef bankaları kesmiyor. Böyle olunca da önündeki yasal engelleri aşmak için yine bir bankacının tabiri ile arkadan dolanıyor.
Hükümetin kredi kartı alışverişinde taksitleri sınırlaması bankaların büyük kazanç elde etmesine neden oldu.
Bunun adı taksitlendirme kredisi.
Bir iki bankanın dışında neredeyse bankaların tamamına yakınının bu yolla yüzde 5'i geçen faiz oranlarını uyguladıkları görülüyor.
SMS bankaların en iyi kullandığı pazarlama yöntemi. Marketten veya her hangi bir yerden 100 TL ve üzeri bir alışveriş yaptığınız anda hemen SMS geliyor bankadan.
"Bu alışverişinizi 10'a bölelim. Kartının son 4 hanesini 3.. sms at bölelim..."
Tabii ki bunu yaparken bu işlem için 10 TL ücret alacağını belirtiyor. Faiz oranını toplayıp böldüğünüz zaman oranın aylık yüzde 5'i bile geçtiğini görüyorsunuz.
Hatta bankalar bu işi o kadar çok sevdi ki alışveriş yapmasanız bile size teklif sunmaya başladı.
Yabancı bir bankanın SMS'si Türkiye'de yaşanan krizin boyutunu gösterir cinsinden.
Banka sadece 100 liralık teklif sunuyor müşterilerine. Kredi kartınıza size özel tanımlanan 100 TL'yi 10 lira masraf ile çekebilirsiniz. 10 lira dediğiniz yüzde 10 faiz demek. Yüzde 10 bankaların vatandaşın parasına neredeyse 1 yılda verdiği faize yakın.
Artık Türkiye'de şunu gördük ve kabul etmeye başladık.
Denetleyici ve düzenleyici kurumlar ne kadar tedbir alırlarsa alsınlar bankalar bunu mutlaka aşmak için bir formül buluyorlar.
Burada sorun, aslında denetleyici kurumlardan çok yasa yapanlarda. Yasayı yapıyorlar ama açıkları kapatmıyorlar.
Böyle olunca da kötü niyetli bazı bankalar tıpkı bir dönemin tefecileri gibi vatandaşı soymaya devam ediyorlar.