Ankara'da Maliki tiyatrosu!
İşgal altındaki Irak’ın kukla Başbakanı Nuri El Maliki, Barzani’nin dayı oğlu Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari ile birlikte Ankara’ya geldi. Kapalı kapılar ardında bir dizi görüşme sonrası yapılan basın toplantısında dişe dokunur açıklama olmadı. Olması da mümkün değil. İşgal gücü ABD’nin zavallı piyonu olan Maliki’nin kim olarak görüştüğü de belli değil.
ABD adına mı konuştu yoksa, ortada olmayan bağımsız Irak devleti adına mı? Ya da onu Ankara’da ağırlayanlar, bu millete bu adamı kim olarak tanıtıyor onu anlamış değilim.
Tam bir tiyatro oynanıyor, Bağdat’ta Sünnilerin meclisi terk ettiği, bölünmelerin yaşandığı, karar alınamayan, kabinesi dağılma noktasına gelmiş, her an sade vatandaş olması muhtemel, evinin arka sokağına bile hakim olmaktan aciz, her gece evine bir havan mermisi isabet edebilir düşüncesiyle tir tir titreyen bu tip ile neyin anlaşması yapılabilir?
Bu adamı ciddiye alıp, başta PKK ile mücadele konusunda ne kararı alınabilir? Bu adam yazılı her hangi bir anlaşmayı imzalayacak kadar makamına muktedir mi? Maliki Ankara’da PKK ile mücadele konusunu konuşurken, Kuzey Irak’taki Kürdistan Parlamentosu Kürt bölgesi (kendi işlerine gelen bölgeleri kimseye sormadan silah zoruyla işgal ettikleri topraklar) petrollerini koruma altına alan, yani el koyan kanun maddesini apar topar kabul etti.
Yanındaki Zebari sürekli sırıtıp duruyor, kimseden çıt yok. Maliki de utanmadan Irak Başbakanı sıfatıyla muktedir olmadığı konularda görüşmelere devam ediyor.
Bu görüşmelerden sonuç alınabilmesi için 2 ay daha bekleme kararı alındı. Yani TSK, 2 ay daha PKK’ya yönelik sınır ötesi operasyon yapamayacak demektir. Değerli okurlar PKK’ya operasyon düzenlenmemesi suretiyle, örgüte “Ulusal Kurtuluş Savaşçısı” imajının oturtulması ve Barzani’nin ilan etmek istediği Kürdistan’ın önünü açmak için gerekli zaman kazandırıyor.
Hatırlayın yine operasyon hazırlığı yapıldığı sırada, son dakikada “PKK koordinatörlüğü” oluşturulmuş ve yaklaşık bir yıl operasyon ertelenmişti. Şimdi yine ortamı sulandırmanın ve TSK’nın önünü kesmenin diplomatik bir yolunu buldular. Bu işin sonuçlanması Ekim ayını bulur. Sonuçta hiçbir şey çıkmayacağı gün gibi ortada. Kasım ayından sonra da zaten bölgede sınır ötesi operasyon düzenlenmez ve bahar aylarına kadar da zaman kazanılmış olur.
Türkiye bu terörle mücadele konusunda Maliki’ye imza attırmalıdır. Devlet olarak bu imzanın arkasında duramazlarsa; ki duramayacakları gün gibi ortada, Türkiye daha rahat hareket eder. Anlaşmayı yazılı olarak yapmaması durumunda diplomatik olarak da hiçbir başarı kazanılmamış ve milleti uyutmaktan başka bir iş yapılmamış olur. Ama onu Ankara’ya gönderenler imza atmaması konusunda uyarmış, kısaca “git diplomasi tiyatrosu oyna, es, gürle ama hiçbir şeye imza ama, Türkleri uyut!..” emri aldığı belli.
Kısacası PKK’ya ve Barzani’ye zaman kazandırmaya devam edilmiş oluyor. Gerçekten PKK ve Kürt bölücülerle mücadele edecek bir hükümet, 1926 anlaşmasından kaynaklanan ve taraflara 75 km. içeri girip operasyon yapma hakkı veren anlaşmanın bir fotokopisini Vaşington’a fakslar ve içeri dalardı...