Anırmadan olmaz! (19 Kasım 2008)
Engin Ardıç’a bir iyi, bir de kötü haberimiz var. Müjde; Fransızlar kendisini “şövalye” ilan edecekmiş. Fena tarafı, bu unvanı alacak kişinin verdiği sözleri tutması gerekiyormuş
Engin Ardıç’ın Seyir Defteri... 19 Kasım 2008, 15. Gün: “Adı Hüseyin olan biri ABD Başkanı seçilirse Taksim’de eşek gibi anırırım” diyen gazeteci suskunluğunu koruyor... Oysa “anırmak” zannettiğin kadar zor bir iş değil Engin! ’Eşek’ özelliği olduğu için uzak duruyorsun belki. Ama unutma, anırırım diyen sensin! ’Eşek’i Karakaçan Bey ile, tozlu topraklı Anadolu yolları ile özdeşleştirme...
Zannederim ki, hala, kadınların, kabarık etekleri ile tuvaletsiz sarayların pisliğini gizledikleri medeniyet(!)e mensup olamamanın ezikliği içindesin... Mimarisine tarat musluğu koyup Louvre olabilme şansını kaybeden yurdunun evlerinden, insanlarından tiksinmektesin... Hayran olduğun Pantheon’lara örnek olan Türk kültürünü ’çadır yığını’ deyip aşağılamaktasın. Sen ki bir şövalye adayısın, bu noktada sana şövalyeliğin bazı kurallarını hatırlatmak zorundayım:
Kutsal saydığı değerleri ölümü pahasına korumak... Ülkesini sevmek... Sözüne sadık olmak, onurunu küçük düşürecek davranışlardan uzak durmak. (Bunu istersen büyük puntolarla bir kere daha yazalım)... Doğruluğun ve iyiliğin temsilcisi olmak...
Anırarak, yani bir şövalyenin yapması gerektiği gibi sözünü tutarak hayat boyu hayal ettiğin unvana doğru, okuyucuların için küçük ama kendin için büyük bir adım atacaksın!
Motivasyonun eksik
Sen de haklısın; meseleye hızlı girdik. Hemen Karakaçan Bey’i çağırıp, denetim istedik, yasa istedik... Senin gözünde Enver’leştik, Talat’laştık! ‘Anırma Takip Timi’ni teşkilatlandırınca Kuvvacılaştık! Biz oku bakim: “AAAİİİİ” diye teknik öğretmeye kalkıştıkça sen o İİİ’lerden ‘İttihat’lar ürettin... Ürktün tabi!
Başaracaksın Engin; sadece biraz motivasyona ihtiyacın var. Rahatla... Sizin oralardan bir Fransız atasözü bile var “aşk eşeğe bile dans ettirir”. Ki sana ‘eşek’ ol diyen yok, senden beklenen sözünü tutarak ‘anırman’! Buna başka anlamlar yükleme! Eşekler bu konuda rehber olur diye anlatıp duruyoruz.
Bak Bremen mızıkacıları var; sanatçı ruhlu, Rusların balerin eşeği var. (Bunu geri alıyorum Rusya senin gibi liberal abiyi bozar.) Shrek’e yol gösteren eşek var! Devam etsem, bir Harname daha çıkar, o derece yani...
Gel bu işe ‘he’ de! Yüzyıllardır dünya kültürüne konu olmuş bir eşek realitesi var... Onların da onurunu düşün. PETA’nın yeni hedefi olma. Onların adı nesilden nesile nasıl aktarılıyor bir baksana: “Eşek tavlanmakla eşeklikten kurtulmaz”, “Eşeğe cilve yap demişler, tutmuş çifte atmış”, “Eşeğe altın semer vursan da eşek yine eşektir”, “Sahibi çok olan eşeği sonunda kurtlar yer”, “Bir insan sana ”eşek“ derse umursama, ama 5 kişi sana ”eşek“ derse git kendine bir semer al.” Nasıl da veciz ifadeler(!)
Fıkralarda yaşıyorlar
Sonra fıkralarımız var, öyle ki birinde eşeğin sözü, koskoca Nasreddin Hoca’nın sözünden daha makbul sayılır: “Komşusu Hoca’dan eşeğini istemiş. Nasreddin Hoca eşeğinin öldüğünü söylemiş. Bu sırada ahırdaki eşek anırmasın mı? Komşusu ”aşk olsun Hoca, bak eşeğinin sesi ahırdan geliyor, hani ölmüştü“ demiş.. Hoca cevap vermiş: Benim söylediğime inanmıyorsun da, eşeğin anırmasına mı inanıyorsun!”
Trakya’dan bir fıkra anlatayım. Ne de olsa Avrupa(!), kanın kaynar belki:
“Yaşlı amca eşeğinin üzerinde karayolunda seyretmektedir. Trafik polisleri durdururlar: Be amca, necin dakman golani? (Emniyet kemeri)
-Dakmam be işte!
- E bak gördün mü, şimdi ceza kescez.
- Kes bakalim ne keseceysan da gidecem, işim var.
-Cezayı sana mı yazalım yogsam esege mi?.. Sana yazarsak 5, esege 3 milyon ödeycen.
- Bana kes o zaman.
- Neden sana keseyoz amca?
- Onun sicili temiz ossun isteyom...
Görüyorsun değil mi, amcam eşeğinin istikbali için kendini feda etmiş....
Bir fıkra daha var, yine Trakya’dan... Konusu “anırtma yarışması”. Bana göre fazla argo, ama sen bir araştır! Belki sana yol yordam öğretir...
++++++
Etik olarak battılar
Taraf gazetesi pazar günü büyük bir gazeteciliğe daha imza attı! Ercan Akyol’un karikatürünü manşet yaptı... Karikatürde son gazi Mustafa Şekip Birgöl uğurlanırken iki kişi konuşuyordu:
“Eskileri uğurladılar, yenileri tutukladılar...
Taraf karikatürü cin gibi yorumlamış:“Milliyet çizeri Ercan Akyol, son gazi Birgöl ile bombalarla yakalanan Ergenekon tutuklularını bir tuttu” ...
Cumartesi günkü Taraf’a baktık... Gazi Şekip Birgöl’ün görkemli cenazesine ilişkin tek satır yok. Ama Ercan’ın karikatürünü almış, “Gazi”nin arkasına sığınarak Ergenekon ihbarcılığına soyunuvermişler... O arada batıyoruz” diye manşet atmışlar... Basın ahlakı ve hukuk yönündense, çoktan battılar...
* Melih Aşık/Milliyet
++++++
İYİ Kİ DOĞDUN TARAF(!)
Sen olmasaydın;
Nasıl bir ihanet çemberiyle kuşatıldığımızı, ne çok ’aydın maskeli’ etki ajanı, işbirlikçi ve misyonerin, ’bir örümcek gibi’, milli refleks noktalarımızın arasına ağlar ördüğünü, ‘emperyalist tarantula’nın ’Türkiye’nin idaresini Türkler’e bırakmama’ azmini, ilk zaafımızda nasıl kanımızı emeceğini... Gaflet, dalalet ve ihanetin açık adreslerini böyle kolay bulamazdık... Seni ’postacı’ ilan ediyor ve girip çıktığın sokakları, taşıdığın
mektupları, mesajları takip
etmeye devam ediyoruz...
KAMU VİCDANI
++++++
Savunmalar ses getirecek
Ergenekon davasında sonunda sanıklar için bile işkence haline gelen iddianame okunması sona erdi ve nihayet asıl mahkeme başladı. Ancak 1 Temmuz’dan bu yana tutuklananlar hakkında hâlâ bir iddianame hazır değil. Oysa asıl merakla beklenen iddianame ve dava süreci bu kesimle ilgili.
Bu arada Ergenkon sanıkları ile ilgili ilginç bilgiler de geliyor. Örneğin bazı sanıkların hazırladıkları savunmaların okunmasının bile günler süreceği belirtiliyor. Kemal Alemdaroğlu’nun savunması 700 sayfayı geçmiş, Doğu Perinçek’in savunması ise bin 700 sayfayı bulmuş. Her biri birer yazar, aydın ve gazeteci olan diğer sanıkların savunmasını artık düşünün.
* Can Ataklı/Vatan
++++++
En çok istenen karikatür
Okuyucularımızdan gelen yoğun istek üzerine, malum zevatın pek hazzetmediği karikatürü yeniden yayınlıyoruz. Herkesin yağmurdan nem kaptığı ortamda, bu trajik benzetmeye imza atmaktan gocunmayan Ercan Akyol’u kutluyoruz!
++++++
GÜNÜN SÖZÜ
Ekonomistlere göre, Türkiye kriz paketi hazırlamakta gecikiyormuş.
Eee bu işler erzak paketi hazırlamak kadar kolay değil tabii...
* Haldun Ertem
++++++
Nursuna Memecan’a meydan okudu
Haddini öğrenememiş
EY Memecan Ailesi’nin parlayan yıldızı... Ey mor dağların maralı... Ey Boğaz’ın bir yakasından dalınca “hop” diye diğer yakasından çıkan muhteşem yüzücü... Ey “Birleşik Devletler”in en tutucu eyaletini bisikletiyle baştan sona dolaşma cesaretini gösteren mübarek insan... Ey benim gibi “imam okulu” mezununu, diplomalarıyla döven tahsil düşesi... Ey isli viskiyle Başbakan’a muhalefet yapılmasına zemin hazırlayan korkusuz cengáver... Ey muktedir zencilerin, beyazların yöresinden nasiplenmelerini sağlayan büyük aracı... Ey endüstri mühendisliğinin tozunu attıran zekásı manyak hanımefendi... Sıraselviler prensesi Nursuna Hanım...
Bir densizlik ettim, haddimi aştım... Sefil diplomama bakmadan, senin gibi bir “diplomalar kraliçesi”ne dil uzattım... Dedim ki:
“Nursuna başmüzakereci olacakmış... Daha neler!”
Sen de tuttun, benim bu kendini bilmez yaklaşımımı yorumladın...
Vatan Gazetesi’nin Pazar Eki’ne verdiğin röportajda dedin ki:
“Bu yazıyı Ahmet Hakan yazmadı... Ahmet Hakan’a yazdırıldı bu yazı... Yazdıranı da biliyorum.”
Ey muktedir zencilerin dostu!
İşte bak, bir “haddini bilmez adam” olarak, haddini bilmemeye devam ediyor ve sana meydan okuyorum...
Diyorum ki:
Sıraselviler kontesi Nursuna Hanım...
Parti içinde kimlerle itişip kakışıyorsun, hangi makam uğruna hangi çekişme içindesin, bilmiyorum...
Ama bildiğim bir şey var ki:
O yazıyı ben yazdım...
Her harfi, anamın ak sütü gibi helaldir bana...
Gel, bir “diplomalar kraliçesi” olarak, benim gibi diploması sefil bir adamın suratına “tokat gibi bir yanıt” şaklat...
Kimmiş o yazdıran?
Açıkla...
Beni ezik kıl, rezil et, mahcup et, yüzümü kızart, bir daha yazı yazacak derman bırakma...
Hadi Nursuna...
Sınıfına yakışır bir şövalyelik bekliyorum senden...
* Ahmet Hakan/Hürriyet
++++++
Fiskos masası
Sanırım Başbakan’ın “reis”likten “patron”luğa geçtiğinden haberdar olmayan Cem Kozlu, Erdoğan’a “reis” demiş...
Mehmet Altan, Erdoğan’ı devletten uzaklaştırmak için
azami gayret sarf etmiş.
Kadın konuklar, Emine Hanım ile “gençlerin birbirlerini severek evlenmeleri”
konulu bir münazara
yapmışlar...
Emre Aköz’ün isli
viski içmek suretiyle sergilediği
direniş, Başbakan Erdoğan’ın pek hoşuna gitmemiş...
Yemek boyunca Başbakan’ın danışmanlarının yüzünde hep bir kaygı ifadesi varmış...
Kendilerinin de orada olmaya layık olduklarını düşünen bazı meslektaşlarımız, “Biz niye davet edilmedik?” diye
mızıldanmışlar... Yani kalpler kırılmış...
++++++
MİNİ YORUM
Gizli ‘Taraf’ları öğreniyoruz
Medyanın bir kesimi çıkmaya başladığı günden bu yana Taraf’ı eleştiriyor ve okuyucusunu yürüttükleri psikolojik savaşa karşı uyarıyor. Neo-liberal ve neo-Osmanlıcıların da tavrı net. Misyondaş olduklarını ilan ediyorlar. Bir de, bugüne kadar ne etliye, ne sütlüye bulaşmayanlar var. “Batıyoruz” feryadını duyunca, damgalı Tarafçılar’dan çok yaygara kopardılar. “Yazık olurmuş... Mali krizi atlatsınmış... Taraf demokrasinin adıymış...” Sızdırma bilgi ve belgelerle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurumlarının içininin boşaltılması, millet ile ordu ve devlet arasında güven ve otorite boşluğu yaratılmaya çalışılması, gizliden gizliye ne çok ‘sözde aydın’ın içinin yağlarını eritiyormuş.
* Selcan TAŞÇI