Anayasa Mahkemesi’ni umursamayan iktidar
Türkiye’de birçok hukuk kurumu, birçok hukukçu var.
Türkiye’de 127 siyasi parti var.
-Neden çok pasifler?
Anayasa askıya alınıyor.
-Neden ayakta uyuyorlar?
Anayasa’nın, “II. Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı, değişmesi ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen 2’nci maddesi şöyle:
-“Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milîi dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
İlk defa bir bilgi duyup şaşıranlar derler ki;
-Yok yahu gerçek mi Allah aşkına?
Evet anayasal gerçek şudur:
-Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk Devletidir.
Yok yahu gerçek mi? İnanmıyorum Allah aşkına doğru söyleyin?
-Türkiye hukuk devleti mi?
“Atalay girmeden, Meclis’e girmeyin” başlıklı yazımda muhalefet partilerine yaptığım çağrıya tek bir yanıt gelmedi.
Ancak hukukçu Ömer Faruk Eminağaoğlu harika bir çalışmayı hukuki gerekçelerle gönderdi.
Eminağaoğlu diyor ki;
“12 Eylül Anayasasında, seçilmeden önce soruşturulmasına başlanan ve Anayasa’nın 14’üncü maddesi kapsamında kalan suçlar dokunulmazlık kapsamı dışında bırakıldı.
‘Temel hak ve özgürlüklerin kötüye kullanılmaması’ başlıklı 14’üncü madde metnine bakıldığında, madde içeriğinden hangi suçların bu madde kapsamında kaldığını anlayabilmek mümkün değil.
Anayasanın 83’üncü maddesi, dokunulmazlık konusunda hak ihlalleri yaratan bir içeriğe sahip.
Bu konu Anayasa Mahkemesi’nce, Mustafa Balbay, Leyla Güven ve Ömer Faruk Gergerlioğlu hakkında yapılan başvurularda incelendi.
Bu kararların hepsinde Anayasa Mahkemesi, 14’üncü maddenin dokunulmazlık konusunda belirsizlik yarattığını, görevin yasama organına düştüğünü, yasama organının yasa yapma tekniklerine uygun biçimde düzenleme yapması gerektiğine işaret etmiştir.
Burada yapılması gereken, AYM kararına istinaden;
TBMM’nin ivedi olarak Anayasa’nın 83’üncü maddesinde değişiklik yaparak, 1961 Anayasasına uygun böyle bir hükme dokunulmazlık maddesi içinde yer vermemesidir.”
Türkiye’de bugün gelinen tablo maalesef şöyle:
Anayasa Mahkemesi kararlarını umursamayan iktidar ve Meclis Başkanı var.
-Anayasa Mahkemesi siyaseten ve hukuken devre dışı bırakıldı.
Geç gelen adalet, adalet değildir.
Değerli okurlarım,
Yargının bağımsız olmadığı bu dönemde, demokratik mücadeleleri nedeniyle bedel ödemekten kaçınmayan ve bu nedenle seçilme hakları elinden alınmak istenen birçok kişi var:
Gazeteciler, hukukçular, mühendisler, sendikacılar, siyasiler ve aydınlar...
Bedel ödemekten kaçınmayan bu kişilerin mücadelelerine kim destek vermeli;
-Elbette, muhalefet partileri…
Muhalefet liderleri Can Atalay’a sahip çıktıklarını söylüyorlar.
Lafla peynir gemisi yürümez.
Yargı mağdurlarına TİP ve Can Atalay örneğinde olduğu gibi diğer muhalefet partileri destek vermiyor.
Seçilme hakları elinden alınmak istenilen kişileri aday göstermiyor.
Onları, bağımlı yargıya yem ediyorlar…
CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, YARSAV kurucu başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, gazeteci Sedef Kabaş, DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve daha birçok kişi anayasal hukuk devleti için gözü kara mücadele veriyorlar.
Siyasi yasak ve ceza bu kişiler için gündemde
Neden akıllarına gelmez ve bu isimleri milletvekili yapmazlar?
Demokrasiye, hukuka, anayasaya sahip çıkanlara kim sahip çıkacak?