Anayasa kanunu ve kara delikler
MHP'nin "evet" demesiyle alelacele hazırlanıp önce Meclis komisyonunda sonra da Genel Kurul'da kavga dövüş kabul edilen Anayasa değişikliğinde "skandal" denilebilecek "kara delikler" ortaya çıktı.
Önce şunu vurgulamak lazım ki Cumhurbaşkanı'nın kaç yardımcısı olacağı bu kanunda yer almıyor. Amerika'daki gibi bir yardımcı mı, yoksa 3-5 yardımcı mı olacak bu kararı Cumhurbaşkanı verecek.
Cumhurbaşkanı yurt dışına giderken bir yardımcısını vekil bırakıyor. Vekil bu kanunda aksi bulunmadığı için asilin yetkilerinin aynısına sahip.
İşte ilk ve en büyük "kara delik" burada ortaya çıkıyor.
Cumhurbaşkanı bir yurt dışı gezisine çıktığında yerine bıraktığı vekil Olağanüstü Hal (OHAL) kararı alabilir ve Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) yayınlayarak;
* Yurt dışındaki Cumhurbaşkanını emekliye sevk edebilir.
* Meclis'i ve aynı anda Cumhurbaşkanı'nı feshedip erken seçim kararı alabilir.
* Cezaevindeki tüm FETÖ'cüleri veya istediği hükümlüleri affedebilir.
* OHAL ile Anayasa'nın 104. maddesinin 17. fıkrasına göre KHK ile sınırlandırmaları kaldırabilir.
* Cumhurbaşkanı yardımcısı veya yardımcılarını, tüm Bakanları azledip yerine yenilerini atayabilir.
* Özetle Vekil Cumhurbaşkanı asil ile aynı haklara sahip olacağından tüm yetkileri hiçbir engele takılmadan uygulayabilir.
Diğer bir "kara delik" ise uluslararası anlaşmalarımız konusunda ortaya çıkıyor.
Yeni Anayasa değişikliği ile Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası anlaşmaları onaylama yetkisi Cumhurbaşkanı'na veriliyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin de onaylama yetkisi var ki bu değişiklik paketi içerisinde iptal edilmedi.
Bu durumda uluslararası anlaşmaları Cumhurbaşkanı mı Meclis mi onaylayacak?
Üçüncü bir "kara delik" ise "yok artık" denilecek cinsten.
Bakın anlatayım; Anayasaya göre, Meclis'te grubu olan yani 20'den fazla milletvekili olan parti Cumhurbaşkanlığına aday gösterebilir.
Örneğin 25 milletvekili olan parti çok iyi ve seçilecek bir ismi Cumhurbaşkanı adayı göstereceğini açıkladı diyelim.
Cumhurbaşkanı o partinin 6 milletvekilini bakan atarsa partinin Meclis Grubu düşer ve Cumhurbaşkanlığına aday gösteremeyecek duruma gelir.
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Binali Yıldırım bu sistem değişikliğinin kendi projesi olduğunu açıklamıştı.
"Tek adam", "diktatör" ya da "Başkan" gibi yapılan tanımlamalar için gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gerekse Başbakan Binali Yıldırım, "Cumhurbaşkanı yetkileri genişliyor, çift başlılık yani halk tarafından seçilmiş başbakan ile halk tarafından seçilmiş cumhurbaşkanı olmayacak başbakan kalkarak yetkileri cumhurbaşkanında toplanacak" diyor.
İşte tüm bu yetkiler Cumhurbaşkanına verilirken asıl unutulanın "Vekil Cumhurbaşkanının yetkileri" olduğu ortaya çıktı.
Aslında fiilen olamayacak gibi düşünülse de hukuken mümkün olacağı için yukarıdaki "kara delikleri" Cumhurbaşkanı Anayasayı onaylamadan açıkça ortaya koydum.
Erdoğan "veto" ederek Meclis'ten "kara deliklerin" yamanmasını hem kendisi hem de gelecek Cumhurbaşkanları için istemelidir.
Çünkü Türkiye'de siyasi hayatta "olmaz, olamaz" denilen pek çok şeyin olduğunu 46 yıllık meslek hayatımda çok yaşadım.
Nasreddin Hoca gibi testi kırılmadan önce uyarmak istedim.