Anadolu Atasına Ağlıyor!
Zor bir çocukluk dönemi, siyasi karışıklıklar, savaşlar, dağılan imparatorluklar, işgal edilen topraklar... Böylesi bir ortamda subay olmayı, asker olmayı kafasına koyan idealist bir genç... Hayaline ulaşan ve o hayal uğrunda cepheden cepheye koşan bir beden...
Sarı saçları, çakır gözlerinin yanı sıra onun en büyük farkı; okuma aşkı, dinmeyen öğrenme hevesi ve yazma tutkusu...
Katıldığı savaşlarda farkını ortaya koyan kısa zamanda Mustafa Kemal Paşa olarak anılmaya başlayan, yılmaz bir savaşçı...
Yıllardır hizmet verdiği devleti, "direnmeyi" göze alamamış gafil yöneticiler tarafından imzalanan ihanet anlaşmalarıyla teslim oluyor...
İmparatorluğun merkezi, Anadolu'su her yerden sarılmış... Kapkaranlık bir hava...
Binlerce yıllık kültürün, tarihin merkezi, Türk'ün son vatanı Anadolu mahzun, kederli ve kanlı...
Sadece işgaline değil, yıllarca vatan olarak sunduğu topraklarına ihanet edenlere ağlıyor... Ermeni'si, Rum'u, şeriat yanlısı, Türk düşmanı, mandacısı... Hepsi ayrı ayrı cemiyet kurmuşlar ve hepsi Türk'ü hançerlemekle meşguller...
Böyle bir atmosferde;
Kendi silahını, mermisini düşmana veren bir yapı, işgali izleyen şaşaalı bir saltanat, millî mücadelenin ilk ışıklarını görünce engellemeye çalışan hilafet makamı...
İhanet yurdu sararken, Anadolu'da başlayan millî mücadele ateşi... Bastırılmaya, susturulmaya çalışılıyor her yönden...
"Gelen işgal güçleri gidecekler, kimse direnmesin, padişahımızın fermanıdır" diyerek ortalıkta dolaşan "devlet" görünümlü ihanet odakları...
Karadeniz bölgesi ise henüz işgal edilmemiş... Ancak Rum çeteleri Türk halkına saldırıyor... Evlatlarına, çocuklarına, eşlerine uzanan eller karşısında Türkler; kazma, kürek, bulabiliyorsa silahlılarıyla karşı koyuyorlardı. Direniş, İtilaf devletlerini şaşırtıyor... Mealen, "Eğer bu karşı hareketlere devam edilirse, orayı da işgal ederiz" diyerek gözdağı veriyorlar. İstanbul yönetimi panikle harekete geçiyor ve bölgedeki Türk direnişinin bastırılması için Mustafa Kemal'i 9. Ordu Müfettişi olarak bölgeye gönderiyor.
Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a ayak basıyor... Daha önceden kafasında kurduğu düşünceleri bizzat yerinde uygulamaya başlıyor. "Hiçbir Türk direnişi kırılmayacak ve bastırılmayacaktır, aksine örgütlü bir halde vatanını savunacaktır" şiarıyla emirlerini veriyor...
İstanbul yönetimi şokta, İtilaf devletleri ise küçümser bir şekilde "İcabına bakın" diyor...
Ancak ne fayda... Türk uyanışı her yeri dalga dalga sarıyor...
Bitti, tükendi, son günlerini yaşıyor denilen Anadolu ayağa kalkıyor... Başında ise bir bozkurt edasıyla Mustafa Kemal... "Geldikleri gibi gidecekler" diyor... Kendisine sunulan tüm makamları, mevkileri, zenginliği elinin tersiyle itiyor...
Tebaanın gözünde yüzlerce yıldır "kutsal" görülen saltanata, hilafete rağmen...
Acıları, aşkı, inancı hiç dinmiyor... Her seferinde Türk olduğunun bilinciyle Türklüğe atıf yapıyor.
İlahi bir hediye gibi, Türklerin son kurtarıcısı haline geliyor kısa zamanda... Anadolu'da Mustafa Kemal Paşa adına methiyeler düzülüyor...
Dönemin iletişim imkansızlıklarına, engellemelere, işgale rağmen Mustafa Kemal önderliğindeki Millî Mücadele dalga dalga yayılıyor. Tebaa büyük bir uyanışla vatanına sahip çıkarken, İngiliz kayıklarıyla ülkeden kaçanlar, tarihe isimlerini karanlık bir sayfanın satırı olarak yazdırıyorlar.
Türk'ün zaferi İzmir'den denize dökülen Yunan'la taçlanırken, güneş Türk yurdu üzerine bambaşka doğuyor...
Mustafa Kemal artık Atatürk adıyla anılıyor... Çabasıyla, emeğiyle Türkiye Cumhuriyeti'ni milletine armağan ederken, cepheden cepheye, Cumhuriyete önderlik etmiş bedeni daha fazla dayanamıyor, genç bir yaşta, henüz 57 yaşında hayatını kaybediyor...
10 Kasım 1938'de... Anadolu Atasına Ağlıyor!