Amerika'ya gitmek tamam ya dönmek?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisini Amerika'ya davet eden Amerika Başkanı Donald Trump'a gidip gitmemek konusunda tereddüt içindeydi.
Ama gitmeye karar verdi…
Neden?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yakın çevresinden aldığım bilgiye göre, Erdoğan telefon ile görüştüğü Trump'a davetine icabet etmek için 4 önemli şart ileri sürdü.
- Ermeni soykırım yasa tasarısını engelleyin,
- Yaptırım yasa tasarısını engelleyin…
- Mazlum Kobani kod adlı terörist başını Amerika'ya davet etmeyin, Türkiye'ye iade edin.
- PKK uzantısı YPG ile ilişkilerinizi kesin, Türkiye her türlü desteğe hazırdır.
Başkan Trump'ın bu taleplere ne yanıt verdiğini net olarak yazmak elbette mümkün değil.
Ancak şunu söylemek gerekir ki, Erdoğan, Amerika'ya gitmeyi, Trump'ın davetine icabet etmeyi kararlaştırdığına göre bu önemli 4 konu hakkında bir beklenti doğmuş demektir.
Öte yandan Erdoğan ile Trump arasında bir de küstah mektup ve ekindeki terörist başı general Mazlum Kobani'nin Trump'a gönderdiği ikinci mektup sorunu vardır.
Başkan Trump'ın bu küstahlığına Erdoğan'ın Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına sert bir yanıt içeren mektup ile yanıt vermesi ve hatta her iki mektubunda muhatabı olan Trump'a iade etmesi gerekir.
Değerli okurlar,
Şimdi demem o ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Amerika'ya gitmesine kesinlikle karşıydım, hala da karşıyım.
Çünkü Amerika, gerçekten inanıyorum ki Türkiye'nin değil terör örgütü PKK uzantısı, PYD/YPG'nin dostudur.
Erdoğan'ın kararı Trump ile görüşmek için Amerika'ya gitmekse ben de kendisine, "eli boş geleceksen hiç gitme" derim.
Eli boş derken yukarıda saydığım 4 önemli şartı kast ediyorum.
Amerika'da, Temsilciler Meclisi'nin kabul ettiği Türkiye aleyhine iki ayrı yasa tasarısı vardır ki Senato'da engellenmesi gerekir.
Ancak, diğer 2 konu terörle ilgilidir ki her ikisi de Başkan Trump'ın kararları yani yönetim tarzı ile ilgilidir.
Erdoğan'ın tepkilere rağmen bu şartları telefonla konuşup Amerika'ya karar vermesi neyse de bu 4 maddenin hiç birinde başarılı olamadan geri dönmesi asıl büyük kriz olacaktır.
Muhalefet partileri de sanırım bu konularda Erdoğan'a hesap soracaklardır.
Hani şarkı sözlerinde denir ya;
Gitmek mi zor kalmak mı zor?
Cuma hutbesi ve Atatürk
Değerli okurlarım,
Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan Cuma hutbesinde dün yine Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün adı anılmadı.
Adına bir Fatiha suresi istenmedi.
9 Kasım'da yani Ata'mızın ebediyete intikal ettiği 10 Kasım tarihinden bir gün önce Atatürk düşmanı fesli Kadir adlı haini ziyaret eden Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın bu yıl hazırlattığı Cuma hutbesinde de Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed'in hadisini hatalı kullandıkları ortaya çıktı.
16. Dönem İstanbul Milletvekili Zeki Eroğlu, arayarak Diyanet'i hadisi hatalı kullandığı için eleştirdi.
Eroğlu, şu bilgiyi verdi:
Diyanet hutbesinde, "Kendisiyle konuşurken heyecanlanıp titreyen birine, 'Korkma! Ben de senin gibi kuru et yiyen bir kadının oğluyum' buyurarak ümmetine mütevazı olmayı öğreten odur" denildi.
Hayır, aslı kesinlikle bu değildir.
Bu hadisin aslı şöyledir:
Devlet Başkanı da olan Hz. Peygamberimizin huzuruna çıkan bir bedevi titremekten konuşamaz olunca ona şöyle der:
"Korkma! Ben de senin gibi kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum."
Başında, profesör ünvanlı başkanı olan, din işleri yüksek kurulu bulunan Diyanet'in bu aymazlığını şiddetle kınadığını belirten Eroğlu, "Atatürk'ün adını anmamaları da gaflettir hıyanettir" diye tepki gösterdi.