Amanosları kimler yarattı?

Bu sene Mart ayında, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mezun ve Mensupları Vakfı, İstanbul’da “Riskler ve Beklentiler, 2010” konulu bir araştırma yaptırmıştı. Araştırma sonuçları dikkate alınsaydı, bugün yaşananları yaşamıyor olacaktık.
Bu araştırmadaki sorulardan birisi, “Sizce şu an Türkiye’nin çözülmesi gereken en önemli sorunu nedir?” şeklindeydi. İstanbul halkının yüzde 56.1’i, çözülmesi gereken en önemli sorun olarak, işsizlik, hayat pahalılığı gibi ekonomik sorunları görüyordu. Ergenekon’u sorun olarak görenlerin oranı ise yüzde yarım dolayında idi. Yani Ergenekon’u halk bir sorun olarak görmüyordu.
AKP iktidarı, işsizlik konusunda hiçbir adım atmadı. Başbakan yazın işsizliğin düşeceğini söyleyerek, yılın diğer aylarında işsiz kalanlarla dalga geçti. Gündemde hep Ergenekon’u tuttu.
Siyasi partiler de işsizliğe çözüm önerileri getirip, İktidarı çözüme zorlamadılar.
Sonuçta, işsizlik platosunda sıçrama oldu. Açıklanan 500 büyük firmanın cirosu düştü, kârı arttı ve çalışanların sayısı yüzde 6.7 oranında azaldı.
Araştırmada ikinci soru, “Aşağıdakilerden en fazla hangisinin Türkiye’de bir iç tehdit oluşturduğunu düşünüyorsunuz” şeklindeydi... Bu soruya verilen cevapta, İstanbul halkının yüzde 60’ı, bölücülüğü iç tehdit olarak görmekteydi.
Biz ne yaptık? İktidar ve muhalefet partileri olarak, bölücülüğün önünde en büyük engel olan “Ordu”yu, fiilen veya orduya karşı yapılan asimetrik propaganda karşısında pasif kalarak, yıpratmaya devam ettik...
Orduyla uğraşanların oy kaygusu ötesinde mutlaka gizli ajandaları vardır... Çünkü aynı araştırmada İstanbul halkı en fazla orduya güvendiğini bildirmişti. Halkın yüzde 76.5’i orduya yüksek güveni, yüzde 11.3’ü ise orta güveni olduğunu bildirmişti. Güvenmeyenlerin oranı ise yalnızca yüzde 12.2 idi.
Bu sonuçlar “Bir siyasi parti orduyu yıpratırsa halk bunu hoş karşılamaz” şeklinde okunabilir.
8 yıl önceki bir tatbikatın şimdi hesabını sormaya kalkışıyoruz. Bu sorunun en etkili örneği, önceki gün Adana’da yaşandı. İçişleri Bakanı Amanos’ları temizleyin dediklerinin içinde Balyoz’un beş numaralı sanığı ve hakkında yakalama kararı olan Korgeneral Nejat Bek de vardı. Bir CHP’li, bakanın bu sözüne karşı, “Komutanları içeri atarak mı temizleyeceksiniz” dedi.
İktidar açılım diye, teröristleri davul-zurna ile karşıladı... Sonra pişmanız dedi. Şimdi taş atan çocukları tahliye ettik. Bunların bazıları şimdi yine davul zurna ile Irak’a yolcu edildi.
Araştırmada 14. soru, “Hükümetin demokratik açılım paketi başarılı olur mu” şeklindeydi. Katılanların yüzde 28,9’u başarılı olur, yüzde 23.3’ü fikrim yok ve yüzde 47.8’i de başarısız olur, dedi. Fikri olmayanları çıkarırsak, fikri olanların yüzde 62’si başarısız olur dedi.
Hükümet, halktan 6 ay sonra yanlışını anladı... Bu nedenle de muhalefet partilerini de bu yanlışına ortak etmek istiyor.
Nihayet, 26. soru da “Bu açılım sonucu iç çatışmalar artar mı” şeklindeydi. İstanbul halkından yine fikri olanların yüzde 53’ü artar demişti. İşte şimdi arttı.
İktidar ve diğer siyasi partiler, olayların tırmanmasını görmezlikten geliyor. İktidar partisi, referandum getirerek, siyasi kavgaları tırmandırdı. Bu kavgalar halkın stresini artırıyor. Tüm siyasi partiler, kısa vadeli oy hesabı içinde sıkışıp kaldı.
Özet olarak; Amanosları iktidarın kendisi yarattı. Şimdi yıpratmak istediği askerlere çözün diyor!
Olayların tırmandığı bugünlerde Deniz Baykal’ın önemi daha çok anlaşıldı. Zira Deniz Baykal, daha uzun vadeli düşünen bir liderdir. Ülkenin geleceği ve huzuru için hiçbir zaman oy hesabı yapmamıştır. İşte Baykalizm’in temel siyasi felsefesi de budur.

Not: Şubat 2010’da yapılan “Riskler ve Beklentiler 2010” araştırmasını görmek isteyenler, “iktisatlılar.net” veya “esfenderkorkmaz.com” sitesinde yazılar, araştırmalar kısmından bakabilirler.

Yazarın Diğer Yazıları