Altınlar kimin cebinden?
Hep Barzani’nin taktığı altınları konuştuk. Ya Erdoğan’ın taktığı altınlar?
Sizce Erdoğan, Diyarbakır’daki o düğünde evlenen çiftlere bilezik taktı mı? Taktı ise kendi cebinden mi taktı yoksa ‘Örtülü Ödenek’ten yahut devletin herhangi bir harcama kaleminden mi çıktı bu bileziklerin parası?
Böyle bir takı işi olmadı ise sözümüz yok.
Eğer oldu ise kendi çocuklarının düğününde takılan ziynet eşyalarını torbaya doldurup evine götürüyorsan ki elbette götüreceksin, bu o çiftlerin hakkıdır, o zaman gittiğin düğünlerde de takıyı devletin kesesinden değil kendi kesenden takacaksın arkadaş...
Dememiz bu.
Eğer kendi kesenin gücü yetmiyorsa, partinin trilyonları var, bunu oradan karşılayacaksın. Yok, Partiler Kanunu’na göre böyle bir harcama usulsüz amma devletin imkânlarından karşılamak hukuk çerçevesinde ise, bu hukuk, “Hak-Hukuk” değil, “İşime öyle geldi, yaptım” hukukudur ve ne vicdanlarda ne ilahi mizanda buna onay verilmez. Hz. Ömer(r.a.)’in özel işini görüşürken devlet mumunu söndürüp kendi mumunu yakma sebeplerinden biri de gelecekte kendi adını kullanarak devlet imkânlarını çarçur edenlerin önünü kesmek içindir herhalde.
Tam bu noktada rahmetli Akif’in Avrupa’yı anlatırken, “Dinleri işimiz, işleri dinimiz gibi” demiş olmasını hatırladık. Hatırladık çünkü 2010-2012 yılları arasında Almanya Cumhurbaşkanı olan Christian Wulff’ın başına gelenler gazetelerde yazılıp çiziliyor.
Wulff, 2008 yılında, yani daha Almanya Cumhurbaşkanı olmadan, Aşağı Saksonya Eyalet Başbakanı olduğu dönemde Münih’te bir Sonbahar Festivali’ne katılır. Festival’de bir otelde konaklar ve otel masrafı olan 750 Euro’yu festivali organize eden film yapımcılarından David Gronewold öder. Daha doğrusu, iddia böyledir.
Sonra anlaşılır ki, aslında 750 Euro’nun 500 Euro’sunu yani oda masrafını Aşağı Saksonya Başbakanı kendi özel hesabından ödemiş, para çıkış ve girişteki ekstralarla ispatlanmıştır.
Bütün gürültü işte bu 250 Euro içindir.
Alman savcıları 250 Euro’nun hesabını sormak için tam 30 bin sayfa iddianame düzenlerler. Başbakan da bu 250 Euro’nun nereden kaynaklandığını merak eder. Başbakan otel odasına çıkmadan önce film yapımcısı Christian ile otelin lokantasında bir yemek yemiştir. 250 Euro bu yemeğin parasıdır.
Film yapımcısı, “O benim arkadaşım, bir yemek ısmarladım” demektedir. Başbakan ise, yemek masraflarının otel masrafına ilave olunacağı zannındadır amma o da, “Biz aile dostuyuz, bir aile dostu bize bir yemek ısmarlamış, çok mu?” demektedir.
Orası Almanya.
Dinleri batıl, yani bizim işlerimiz gibi olsa da, işleri dinimiz gibi, “istikamet üzere”.
Türkiye’de Cumhurbaşkanları, Başbakanlar günlerce arkadaşlarının otellerinde, gemilerinde ağırlanır. Kimse hesap sormaz, soramaz. Hatta çoğu zaman Başbakanlar, Bakanlar tatil yaptıkları eş-dost otelinden çıkıp devletin valisini, belediye başkanını ziyaret ederek, bu geziye bir “görev” süsü verir, tatil masraflarını bütçeden, yani milletin sırtından çıkarır, sofrasından dilim eksilterek karşılarlar.