Allah siyasilere akıl fikir versin
Bir ekonomide durgunluk varsa veya geçici finansal krizler yaşanıyorsa, aynı zamanda özel sektör için yatırım fırsatları çıkmış demektir. Çünkü dikkat edersek her geçici ekonomik krizden sonraki yıllarda GSYH’da büyüme yaşanmıştır. Durgunluk yıllarında ise tüketici beyaz eşya gibi, otomobil gibi ihtiyaçlarını ertelemektedir. Ne var ki bu erteleme uzun süre devam etmiyor ve bir yerde talep artışı başlıyor. Ayrıca ekonomide üretici ve tüketici gibi iç dinamikler durgunluktan çıkış beklentisi içine giriyor ve büyüme başlıyor.
Bu söylediklerim, normal bir siyasi ortam ve siyasi konjonktür içinde oluyor. Bugün Türkiye, siyasi anlamda belirsizlik yaşıyor ve bu belirsizlik ekonomiye yansıyor. Toplumsal stres birikti. O kadar ki maalesef Türkiye dışında imkân arayanlar çoğaldı. Türkiye bugüne kadar bu belirsizliği ve umutsuzluğu bir tek 1980 öncesi yaşadı ve bugün de biraz daha fazla yaşıyor.
Eğer 1980 öncesinde iç ve dış çevrelerin, toplumun tamamının istediği CHP-AP büyük koalisyonu olsaydı, 1980 darbesinin gerekçesi kalmazdı.
Bugün darbeden söz etmek mümkün dahi değil, ancak eğer bir an önce çözüm bulamazsak, sonuçta belki darbelerin yıkıcı etkilerinden daha fazla maliyet yüklenmek zorunda kalacağız.
Bir toplumda ekonomik anlamda moral çöküntüsünün ilk göstergesi yatırımlardaki düşmedir. Yatırım yapılmıyor olması aynı zamanda uzun dönemde beklentilerin kötü olması demektir. Yani diyelim ki sermaye, iki yıllık yatırım süresi sonunda ekonomide iyileşme beklerse, bugünden yatırım yapmakta bir sakınca görmez ve hatta fırsat görür. Ancak daha uzun dönemde ekonomide çıkış umudu olmazsa, kimse yatırım yapmaz.
2012 yılından beri yatırımlardaki büyüme oranı, ortalama büyüme oranının altında kaldı ve eksi oldu. Yani yatırımlarda büyüme değil, küçülme yaşandı. Dünya Bankası tarafından da 2017 yılına kadar ekonomide düşük büyüme olacağı tahmin ediliyor. Bana göre bugünkü siyasi ortam değişmezse, yatırımlarda da bu düşme devam eder.
Öte yandan Türkiye iç tasarruf yaratamıyor. Dünyada gelişmekte olan ülkelerde ortalama tasarruf oranı yüzde 30 dolayında iken bizde yüzde 13’e geriledi. Yatırım-Tasarruf eksiğini yabancı kaynaklarla sağlıyoruz.
Ne var ki yabancı sermaye girişi de hız kesti... Bundan sonra Türkiye’nin elinde yalnızca dış borçlanma alternatifi var. Kırılgan bir ekonomi olduğumuz için dış borçları ya daha yüksek faizle alıyoruz veya servetten yiyoruz. Yani kârlı işletmeleri yabancı sermayeye satıyoruz.
Aşağıdaki tabloda, yabancı sermaye girişlerindeki azalma görülüyor.
Döviz kaynağımız olan turizmi de el birliği ile boğazladık. Çözüm sürecini siyasi beklentiler amacıyla kullandık. Terör azınca turizm darbe yedi. Yetmedi, birçok AKP li belediye turizme darbe vuruyor. Getirdiği katı kurallarla turisti rahatsız ediyor. Bu nedenlerledir ki turizm geliri ve ziyaretçi sayısı ile kişi başına turist harcamasında düşüş yaşıyoruz. (Aşağıdaki tablo )
Ekonomik hesaplar istismara gelmez. Siyasi hesapları halkın refahından önde tutanlar, aynı zamanda toplumsal refahı bilerek tehlikeye atıyorlar demektir.