Ali'nin cenazesi
Duyunca, önce çok şaşırdım. Ne işi var oralarda diye aklımdan geçti. Hem de son ziyaret, her ne kadar yandaş basın, Türkiye'ye yanlış aktarsa da, aleyhte protestolarla kapanan Washington turistik gezisi ardından. İlk şoku atlatınca, biraz daha etraflıca düşündüm ve kendime kızdım başka ne bekliyordun diye. ABD'ye gitmek ve Obama'ya görünmek için, türlü çeşitli bahaneler yaratıyor. Orada gündeme oturmak için konuşma yapmak istediği söylendi. Cenaze evi ülke dışından gelen kişilerin konuşmalarını iptal ettiklerini açıkladı.
ABD Başkanı Obama, kızının diploma törenini bahane edip, törene katılmaktan vazgeçti. Oysa diploma törenini, Beyaz Saray isterse değiştirirlerdi. Bu arada geçen sefer, Erdoğan'ın oteli ve konuşma yaptığı Brookings Enstitüsü önünde aleyhte gösteri yapanlar, bir bildiri yayınlayarak beklediklerini ve Washington'dakine benzer bir gösteriye hazır olduklarını açıkladı. Cenazede Amerikan basını olacağı için, oldukça gündemde yer alabilir.
***
Şimdi şeytanın oyununu oynayan birçok basın kuruluşu, ziyaretin gelecek haftaki Reza Zarrab duruşması öncesine denk gelmesine işaret ediyor. Zira gelecek hafta yapılması beklenen gerçek ilk duruşmada, AKP içinden üst düzey birilerinin de, savcının tanık listesinde yer alacağı açıklanmıştı. Şimdi yıllardır Fuat Avni'yi belirlemeyen iktidar yandaşlarının, bu AKP'li konusunda tahminler yürüttüğü vurgulanıyor. Böylesine bir tanık, duruşmayı nereye kadar çeker, bunu da siz belirleyin.
Acaba cenazede Obama ile bir araya gelip son bir ricada bulunmak mıydı bu gezinin amacı? Bilmiyorum, terör ve Suriye'deki son gelişmeler olmadığı artık açık. Özellikle de Suriye ordusunun, Ankara tarafından desteklenen komşudaki tüm muhalif güçler kaçış kapıları ararken. Putin bile bu konuda çözümün Şam'dan geçtiğini belirtmiş. Olay beklenenden de hızlı gelişiyor. Esad anlaşılan Ankara'ya koşullarını iletmiş. Şimdilik bizimkiler sessiz.
***
Ben Muhammed Ali'yi, hastalığının başında tanıdım. Çok genç öldü. Dini inançları nedeniyle, önerilen bazı tedavileri kabul etmediği söylendi yazıldı. Doğru mu bilmiyorum. Bugün olduğu gibi, gene Türk siyaseti işin içindeydi, onu kullanıyordu. O yıllar Tansu Çiller Başbakan ve ele avuca sığmayan büyük oğlan, üniversite bitirsin diye, Amerika'da büyük bağışlarla üniversiteye döndürülen kızlar okulundan mezun oluyordu.
Onur konukları arasında, Ali ve kızı vardı. Parkinson, Ali'yi etkisi altına almaya başlamıştı. Çok az konuştuk. Yanında bulunan kızı yardımcı oluyordu. Mezuniyet töreninde, onu da podyuma çıkardılar. Benim o törende, Ali'den daha fazla hafızamda yer eden şey, veliahda diploma vermesi için anne başbakan kürsüye çağrılmış, ancak oğlan anasının elinden diploma almamak için, hatta herkesin gözü önünde anayı itmişti. Kızdırmıştılar anlaşılan şehzadeyi. Bu görüntüler, atv'ye gönderilmiş, ama bilinmeyen gerekçelerle yayınlanmamıştı. Şehzade'nin o yıllar Amerika'da yaşadığı rezaletleri haber yapıp göndermemize rağmen, İstanbul bilmem hangi bağlantıları yüzünden kullanmamıştı. Yani anlaşılan, bozulma bugün değil, çok eskiden başlamıştı.
***
Washington'da, Türkiye'deki iç siyasi gelişmeler en az terör saldırıları kadar yakından izleniyor. Bunun en açık belirtileri Washington'da yayınlanan iki belge. Bu belgelerde Türkiye'de işlerin giderek karmaşık hale geldiği ve iktidarın tamamen diktatörlüğe yöneldiği ileri sürülüyor. Ben bu tür bildirilerin içeriden sinyal alınmadan yayınlanmadığını öğrendim bugüne kadar. Dünya insanlarının, ekonomik, sosyal, özgürlük ve siyasi raporlarının artık dibinde çıkıyor Türkiye.
Sevgili okurlarım, artık her gün bombaların patlayıp, evlatlarımızın şehitlik haberlerini alırken, onlar hâlâ kendi ikballerinin derdinde. Bizler sloganlar atıp, helallik isteyerek yanan yıkılan yuvalara hâlâ duyarsız kalıyoruz. Buna toplum psikoloji demiyorlar. Ne dendiğini de siz tahmin edin.